21. yüzyıl dünyasını 11 yıldır meşgul eden ve beraberinde siyasal ve sosyo-kültürel sonuçlar doğuran Suriye iç savaşı, Türkiye’ye büyük göçlerin yaşanmasına yol açtı. Son olarak 21 Şubat’ta açıklanan resmi verilere göre, Türkiye’de geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı, 3 milyon 656 bin 525 kişi. Bunlardan 1 milyon 733 bin 34’ü, 0-18 yaş arası eğitim çağındaki çocuklardan oluşuyor. Türkiye okul çağındaki Suriyeli çocuklara yönelik, 2014/21 sayılı “Yabancılara Yönelik Eğitim-Öğretim Hizmetleri Genelgesi” kapsamında kamp içi ve dışlarında kurulan geçici eğitim merkezlerinde, bunun yanı sıra kamp dışındaki devlet okullarında ve kendilerinin açtığı özel okullarda eğitim hizmetleri sunuluyor.
Okul öncesi ve lise eğitimi düşük
2014-2015 eğitim öğretim yılında eğitim alan Suriyeli öğrencilerin sayısı 235 bin iken bu sayı, 2019-2020 eğitim öğretim yılında 684 bin 919’a kadar yükseldi. Yüzde 90 ile en çok ilkokul seviyesinde okullaşma görülürken, yüzde 70.3 ile de ortaokul kademesi takip ediyor. Suriyeli çocukların okul öncesi ve lise düzeyindeki eğitime katılımı ise oldukça düşük. Okul öncesi düzeyinde eğitim hayatına katılan öğrencilerin oranı yüzde 30.77 iken lise düzeyindeki katılım oranı yüzde 32.55.
Ailelerin yaşadıkları yoksulluk, eğitimin öncelik haline gelmesini engelliyor. Yoksulluk, aileleri çocuklarını atölye ya da mevsimlik tarım işçiliği gibi alanlarda kayıtsız ve güvencesiz çalıştırmak zorunda bırakıyor. Bu nedenle birçok Suriyeli çocuk ya eğitim hayatına başlayamıyor ya da eğitimi yarıda bırakarak, geçim derdine düşüyor.
Tek dil, karma sistem
Her alanda adaptasyon sorunu yaşayan Suriyeli aileler, kamu kurumlarında tek dilli hizmet verilmesi nedeniyle de birçok haktan yararlanamıyor. Kültürel asimilasyon kaygısıyla çocuklarının Türk eğitim sistemine dahil olmasını reddeden aile sayısı da artmış durumda. Bu durum, Suriyeli kız çocuklarının “okullaşma” oranının erkeklere göre daha düşük seviyede kalmasıyla sonuçlanıyor.
Dışlayıcı etkenler
Savaş ortamına maruz kalmış çocukların yaşadıkları travma da farklı kültürlere uyum sağlama sorununa yol açıyor. Türkiye ve Suriyeli çocuklar arasındaki akran zorbalığı nedeniyle okullaşan Suriyeli çocukların belli bir süreden sonra okulla bağını kopardıkları görülüyor. Suriyeli öğrencilerin sayısının az olması, diğer çocukların eğitim hayatına katılmasına da engel olarak duruyor. Ayrıca Türkiyeli aileler de çocuklarının Suriyeli çocuklarla aynı eğitim sisteminde olmasına karşı çıkıyor. Tek dil ve tek kültür anlayışına odaklı bir eğitim süzgecinden geçen öğretmenler, sınıflarında bulunan farklı sosyo-kültürel özelliklere sahip Suriyeli öğrencilere çoğulcu, kapsayıcı bir yaklaşım sergilemekte zorlanıyor. Tüm bu etkenler, Suriyeli çocukların ayrımcı ve dışlayıcı tutuma maruz kalması ve eğitim hayatından uzak kalmasına neden oluyor.
İzmir’in Konak İlçesi’nin Kadifekale Mahallesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden gelenler ve iç savaş sebebiyle Suriye’den göçen Suriyelilerin yoğunlukta olduğu bir yer. Yoksulluğun neredeyse her evde kendini gösterdiği burada, mahalle sakinlerin dayanışma içerisinde olması ve birbirlerinin diline, dinine, kültürüne saygı göstermesi göze çarpıyor.
“Sosyal projeler hayata geçirilmeli”
Kadifekale Mahallesi’ndeki bir devlet okulunda Türkçe öğretmeni olan Deniz Yıldırım, Suriyelilerin okullaşma oranının düşük olduğuna dikkat çekti. Okula başlayan Suriyeli çocukların bir süre sonra okulla ilişkilerini bitirdiğine işaret eden Yıldırım, bunun yoksulluktan kaynaklandığını vurguladı.
Suriyeli ailelerin öncelikle yoksulluk, dil sorunu, çocuk işçiliği, erken yaşta evlilik ve karma eğitim sistemi nedeniyle okula göndermediğine değinen Yıldırım, şunları söyledi:
“Okulda Türkçe öğrenen çocukların aileleri, Türkçe bilmiyor. Veliler ile tercüman aracılığıyla iletişim kuruyoruz. Bazen de Arapça, Kürtçe ve Türkçe bilen öğrencilerimiz bize tercüman oluyorlar. Sosyal proje, geliştirici programlar ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın katkılarıyla bu sorunları aşmamız gerekir. Okulda verilen eğitimin dışında çocukların öğrenme, uyum ve gelişimine yönelik proje ve faaliyetler yapılmalıdır.”
Kaderleri eğitimle değişebilir
Okula ve çevreye adapte olan Suriyeli çocukların başarı oranının gözle görülür şekilde fark edildiğini bildiren Yıldırım, Suriyeli çocukların topluma ve ülkeye kazandırılması için var olan politikaların eşitlikçi temele dayandırılması gerektiğinin altını çizdi. Suriyeli çocukların çevrelerine karşı duyarlı olduğunu ifade eden Yıldırım, “Öğretmenlerine, sınıf arkadaşlarına karşı çok saygılılar. Çocuklara yeter ki fırsat verilsin. Bir şeyleri başarmayı istiyorlar, öğretmenler olarak bunu görebiliyoruz. Kaderlerinin eğitimle değişeceğinin farkındalar” dedi.
Ailelerin yoksul olduğunu, salgın sürecinin kötü olan koşulları daha da kötü hale getirdiğini aktaran Yıldırım, öğrencilerin uzaktan eğitim sisteminden verim alamadığını belirterek sözlerini şöyle devam etti:
“Çocuklar ve aileleri, teknolojiden anlamıyor. Tablet veya bilgisayar alabilecek maddi güçten de yoksunlar. Maddi ve manevi yardıma ihtiyaç duyan yüzlerce çocuktan bahsediyoruz. Biz öğretmenler de bir yere kadar yardımcı olabiliyoruz. Bu aileler ve çocuklar tespit edilip devlet tarafından destek görmelidir.”
Destek bekliyorlar
Sokaklarını gezerken, 18 yaş altı en az 5-6 çocuğa denk geldiğimiz mahallede konuştuğumuz Suriyeli aileler, sosyo-kültürel ve ekonomik olarak farklı konumda. Kimisi, yoksulluğun pençesinde kıvrandığını ve ülkelerinde bir barış süreci yaşanması durumunda dönmeyi umut ederken, birçoğu Türkiye’de kalıcı olarak yaşamayı düşünüyor. Türkiye’de kalmayı düşünüp ekonomik durumu iyi olanlar, çocuklarının özel veya devlet okullarında eğitim görmesini destekliyor. Yoksul aileler ise geçinmek için çocuklarını çalıştırmak zorunda kaldığını belirtiyor. Yoksulluğun çocuklarının eğitimine engel olduğunu söyleyen aileler, eğitim için destek beklediklerini belirtiyorlar.
HABER : GÜLİSTAN ÖZEL / İZMİR – ARAŞTIRMA YAZISI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.