Haber: Salih Sertkal – Van
Uluslararası örgütler, Türkiye’yi basın ve ifade özgürlüğü sıralamasında sonlara taşırken, acaba gazeteciler neler hangi sorunlarla karşılaşıyor? Yerel basında durum nasıl? Bu sorulara özellikle kadın gazeteciler açısından yanıt aradık. 9. Köy adına görüştüğümüz kadın gazeteciler bölgedeki çalışmaları sırasında cinsiyet ayrımına, ailevi ve toplumsal baskıya maruz kaldıklarını dile getirdiler.
Bölge illerinde çalışarak yaşadıkları sorunları Van’dan Gazeteci Hamdiye Çiftçi, Diyarbakır’dan Rojda Aydın ve Kars’tan Selda Munduz ile konuştuk.
Hamdiye Çiftçi, sürekli bölge illerinde çalışarak geride bıraktığı 20 yılda mesleğini icra ederken yaşadığı sorunları, karşılaştığı engelleri ayrıntılarıyla dile getirdi. Bölgede özellikle muhalif gazeteciliğin sorumluluk ve bedelinin ağır olduğunun altını çizen Çiftçi, “Bu topraklarda gazeteci olarak çalışmak, başlı başına zorlu bir iş iken kadın gazeteci olmak gerçekten tarifi güç zorlukları da beraberinde getiriyor. 20 yıldır bölgede çalışıyorum. Özellikle Hakkari’de bulunduğum dönemde tek kadın olarak birçok erkek gazeteci ile beraber çalıştım. Gazeteciliğe başladığım yıllarda –bir kadın, Hakkari’de gazetecilik yapamaz– diye bakılıyordu. Gerçekten gazeteciliğin bölgede ateşten gömlek giymek kadar zorlayan bir meslek olduğunu yaşayarak öğrendim. Hele bir kadın gazeteci olarak çalışmak, zorlukların ötesinde çoğu zaman ölümden beter bir hal alıyordu.” Dedi.
Çiftçi, mesleğe başladığı günlerde başta ailesi olmak üzere tüm çevresinin kendisine karşı çıktığını dile getirdi:
“Gazetecilikte kalıcı olabilmek için gerçekten çok fazla mücadele ettim. Önce ailemle sonra çevremle ve en önemlisi bölgede etkin olan feodal zihniyetle çok fazla mücadele etmek zorunda kaldım. –Bir kadın gazetecilik yapamazmış- gibi bakıyorlardı bütün bu önyargıları kırdım ve bir kadın olarak 17 yaşımdan bu yana, güçlü bir şekilde ayakta durarak mesleğimi icra ettim. Gerçekten toplumsal baskı, aile baskısı, feodal baskı zaten çok ağırken özgür biçimde çalışarak mesleğini yapamıyorsun. Öyle ki bir haber yapmıştım ve gelip haberi yaptığım için beni babama şikayet edenler bile olduğunu hatırlıyorum. Yani böyle bir durumda, böyle bir ortamda gazetecilik yapmak ve bunu hele bir kadın olarak yapmanın zorluğu inanın tahminlerinizin ötesinde.”
Gazeteci Çiftçi, mesleğini icra ederken sahaya çıktıklarında tüm gözlerin kadın gazetecilerin üzerinde üzerinde oluşunun nasıl ek bir baskı yarattığını şöyle ifade etti:
“Bir kadın olarak, habere giderken asla istediğimiz gibi giyinemeyiz. Çünkü bütün gözler üzerimizdedir ve ben herhangi bir tacize maruz kalmak istemem. Maalesef bir kadınsan, ön plandaysan birçok tacize maruz kalabiliyorsun. İstediğin gibi giyinemiyorsun, istediğin gibi davranamıyorsun, özgürce hareket edemiyorsun, çünkü bir sürü gözün senin üstünde olduğunu biliyorsun. Bütün bunların ötesinde vurgulamak istediğim önemli konulardan biri de Kürt ve muhalif bir gazeteci olmak… O taktirde inanılmaz bir baskı altında mesleği yapmak zorunda kalıyorsunuz. Ben feodal zihniyet, ailem ve toplumsal baskıların ötesinde devletin baskısını da çok yoğun şekilde yaşayan bir gazeteciyim. Bir kadının güçsüz olduğu düşünülerek, ona daha fazla baskı yapıldığını yaşayarak gördüm. Aslında bakış açısı şu: –Kadındır, zayıftır. Biz onu aslında sindirebiliriz, biz onu burada çalıştırmayız.– Bu şeklinde düşünebiliyorlardı.”
Hamdiye Çiftçi, muhalif gazetecilerin kolluk kuvvetlerinin direkt odağına alındığını da aktardı:
“Bir kadın gazeteci haber yapıyorken birilerinin gözleri sürekli onun üzerindeyse bu taciz değil de nedir? Ayrıca güvenlik güçlerinin kameraları bir göz gibi sürekli üzerimizde. Sahada aktif gazetecilik yaptığım dönemde yaptığım bir haberden dolayı gözaltına alınıp tutuklandığımda, çalışmam sırasında yaptığım tüm hareketler, polisler tarafından kare kare görüntüye alınmış ve sanki bunlar birer suçmuş gibi önüme konuldu. Böyle bir ülkede bir kadın nasıl gazetecilik yapabilir? Bunu sormak istiyorum, aslında bu anlattıklarımda gazetecilerin özgürlüğünün nasıl kısıtlandığını açıkça görebiliyoruz. Kaldı ki işler sırasında, kadınlar olarak hep cinsel tacizle karşı karşıyaydık, –sana şunu yaparım sana bunu yaparım- gibi… Kadın gazetecilerin gerçekten bölgede çok dezavantajlı koşullarda çalıştığının altını çizmek istiyorum.
2008 yılında kameralar karşısında kolu kırılan, o zamanlar 14 yaşındaki Cüneyt Ertuş’un görüntüsünü çektiğim için yıllardır bana bedel ödetiliyor. Bu haberimden dolayı hakkımda 3 ayrı dava açıldı. Birinde bir buçuk yıl hapis cezası aldım. Bir diğeri de 13 yıldır devam ediyor. Diğer bir de Cumhuriyet başsavcılığında soruşturması devam ediyor. Şu anda hakkımızdaki dosyalarda hukuktan kesinlikle bahsedemeyiz, çünkü bunlar sadece sipariş üzerine açılan dosyalar, bunlarla bütün hayatımızı etkileyip bizi sindirmeye, meslekten uzak tutmaya çalışıyorlar. Biz mesleğimizi seviyoruz ve bölgede yaşanan gerçeklikler neyse bu halkın gerçekliği neyse her zaman takip edip takipçisi olacağız. Asla yılmadan kadın gazeteciler olarak bütün baskılara, tutuklamalara rağmen mücadelemize devam edeceğiz, kimse bizi mesleğimizden alıkoyamaz.”
Bölge illerinde 2016 yılından bu yana aktif gazetecilik yapan diğer bir kadın gazeteci Rojda Aydın, ilk başta kadın ajansı olan JINHA’da çalıştığını, bu ajansın KHK ile kapatılmasının ardından Gazete Şujin’da gazetecilik yaptığını, bu gazetenin de bir süre sonra devlet tarafından kapatıldığını hatırlatıyor. Aydın, ardından “Kadının kalemiyle, hakikatin izinde” sloganıyla 2017’de yayın hayatına başlayan JINNEWS’te 8 yıldır mesleğini sürdürdüğünü, bir kadın gazeteci olarak bu süre zarfında birçok baskı ile karşı karşıya kaldığını söylüyor.
Bir kadın haber ajansında çalışmanın kendisini daha mutlu ettiğini belirten gazeteci Aydın, “Siyasetten spora, ekonomiden sanata kadar her alanda haber yapıyoruz. Bu anlamda diğer ajanslardan elbette bir farkımız yok. Ama haberlerimizi kadın perspektifinden görmeye çalışıyoruz. Kadınların sesini ve sözünü duyurmaya çalışıyoruz. Kadınların var olduğunu ve sesini yansıttığımız kadın ajansında elbette bizler de baskı ve engellemelerle karşı karşıya kalıyoruz. Tüm engellemelere rağmen deneyimlerimiz ve biriktirdiklerimiz kadınlara ve topluma doğru biçimde yansısın istiyoruz. Ne yazık ki bu çabayı sürdürürken birçok alanda erkek engeliyle karşılaşıyoruz.” Diyor.
Ötekileştirici toplumsal rol modellerinin negatif etkisinin gazetecilik mesleğinde de etkin bir şekilde hissedildiğine dikkat çeken Gazeteci Aydın, şunu söyledi:
“Türkiye’de toplumsal rol model çatışmaları giderek derinleşiyor, bu kötü durum yaşamın tüm alanlarına sirayet ediyor. 8 yıldır gazetecilik mesleğini farklı ajanslar ama hep kadın ajanslarında icra ederken, özellikle kadın gazeteci olduğumuz için bir ayrımcılığa maruz kalıyoruz, kadın ajansı olduğumuz için bu ayrımcılık söz konusu. Bir diğer önemli nokta ise erkekler ve erkek gazeteciler bizlerin bu işi yapamayacağımızı düşünüyorlardı ama bizler tüm ayrımcılık ve bu düşüncelere karşı farklı alanlarda kadınlara ulaşarak sesleri olduk ve yaptığımız haberlerle kadın gazetecilerin de olduğunu erkeklere göstermiş olduk.”
Aydın, meslekte karşı karşıya kaldıkları engellemeleri şöyle dile getirdi:
“Haber takibi yaptığımız sıralarda polis şiddetiyle de birçok kez karşı karşıya kaldık. Birçok kadın meslektaşım haber takibi sırasında darp edildi ve hakarete maruz kaldı. Yine birçok kez kadın meslektaşlarım gözaltına alındı, tutuklandı. Defalarca gözaltına alınan, hakkında soruşturma ve dava açılanlardan biri de benim. Tüm bu engellemelere karşı haberlerimizi yapmaya devam ederken, ayrıca toplumda erkek baskısı ve tehditlerine maruz kalıyoruz. Bir kadın ajansı olarak özellikle kadın ve çocuk odaklı haberler yapıyoruz. Bu haberlerden biri de kadına yönelik saldırı ve çocuklara yönelik istismar haberleri. Bu haberleri yaparken kadına veya çocuğa suç işleyenler tarafından tehdit edildik. Sosyal medya üzerinden de erkekler tarafından tehdit ediliyoruz. Ama tüm bunlara rağmen elbette gerçekleri yazmaktan vazgeçmedik ve vazgeçmeyeceğiz.”
Aydın, kadınların gazetecilikte dezavantajlara karşın, kimi avantajlı durumlarını ise şöyle dile getirdi:
“8 yıldır birçok kentte çalıştım ve pek çok olumsuz olaylarla karşılaştım. Bu ülkede Kürt kadın gazeteci olmak daha zor. Çünkü bu sefer hem kimliğimiz dolayısıyla hem de kadın gazeteci olduğumuz için hedef alınıyoruz. Biz kadın gazetecilere yönelik bu baskı ve sindirme politikaları yıllardan beri devam ediyor. Bugün birçok gazeteci, özellikle de Kürt kadın gazeteciler, yaptıkları haberlerden dolayı gözaltına alınıp tutuklanıyor. Bu baskıların olduğu bir ülkede kadın gazeteci olarak mesleğimiz icra etmekte elbette zorlanıyoruz. Bunun yanı sıra bir kadın gazeteci olarak hem avantajlı hem de dezavantajlı bir durumdayız. Avantajlı dememin nedeni kadınlar. bir kadın gazetecinin yanında kendilerini daha güvende hissederken, yaşadıklarını daha rahat anlatabiliyor.Bu bizim meslekte önemlidir.”
Gazeteci Selda Manduz, uzun yıllardır bölgede gazetecilik yapan kadın gazetecilerden biri, gözlemlerini ve yaşadıklarını şöyle açıklıyor:
“Kars’ta bildiğim kadarıyla tek kadın gazeteciyim meslektaşlarım da pozitif ayrımcılık yapıyor bana. Bu durum belki Kars’ın görece daha seküler ve etnisite olarak renkli bir kent olmasından kaynaklanıyordur. Onun dışında iktidar gazetecisi olmadığım için kamu otoriteleri ile sıkıntı yaşadım. Bu durum meslektaşlarımın yaşadıklarını düşününce sorun olmaktan çıkıyor. Uyduruk gerekçelerle 2 kez gözaltına alındım, davalarla uğraştım, “istihbarat” görevlisi olduğunu iddia eden kişiler tarafından iki yıl süreyle tehdit edildim. Bu yaşadıklarımın en azından yaşadığım yerde kadın olmakla ilgili olduğunu düşünmüyorum. İktidara yakın değildim karşısında konumlanmıştım ve sahada çok göründüğüm bir dönemdi. Bunların hepsi, taciz ve gözaltılar da tabii, etkili oldu. Sağ-muhafazakar iktidarların kadınlardan korktuğu yadsınamaz bir gerçek olarak karşımızda duruyor ve özellikle sahada bir çok meslektaşım kadın olduğu için ciddi problemler yaşıyor. Aynı işi yaptığı erkek meslektaşından daha az maaş alıyor örneğin, kolluk tarafından tacizin dahil olduğu şiddete maruz bırakılıyor, gazeteci olduğunu kanıtlamak için yıllarca uğraşabiliyor. Sonuç olarak Türkiye’de toplumsal cinsiyete dayalı çok ciddi sorunlar yaşıyoruz, kadınların kazanımları birer birer yok ediliyor. Gericileşen ve kadınları eve kapatmaya çalışan toplumsal dinamikler ortadayken mesleki olarak dayanışmamız gerekiyor.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.