Başar Tokmak / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, içeriği ve sunuluşu bakımından birçok eğitimci tarafından, hazırlanırken eğitimin tüm bileşenlerinin sürece dahil edilmemesi nedeniyle eleştirildi.
Eğitim Bilimci Prof. Dr. Mehmet Toran 9. Köy’e yaptığı açıklamada, yeni maarif modelinin hangi ihtiyaca yönelik hazırlandığı sorusunun da henüz yanıt bulmadığına dikkat çekti. Toran, “Eğitim programları hazırlanırken istediğimiz bazı ilkeler vardır. Bunlardan en önemlisi bu programa neden ihtiyaç olduğunu belirlemektir. Yani bir ihtiyaç üzerine programın hazırlanması gerekiyor. Saha araştırması sonrasında ihtiyaçlar belirlenir. O değerlendirmelerde programı iyileştirmeye mi, yoksa yeni bir programı geliştirmeye mi ihtiyaç var, buna karar veririz. Eğer bir güncelleme veya yeni bir modele ihtiyaç varsa eğitimin bileşenleri olan öğretmenler, eğitim uzmanları, öğrenciler, veliler, mesleki örgütler ve sivil toplum kuruluşlarından geri bildirim alınması gerekiyor. Her ne kadar bu süreçlerin işletildiği iddia edilse de aslında işletilmediğini hepimiz biliyoruz” dedi. Toran, programın “incelenmeden eleştirildiği” yönündeki iddialara şu şekilde yanıt verdi:
“Programı eleştirenler önce bir programı okusun demişti Sayın Bakan. Okumadığımız şeyi eleştirmiyoruz. Buradaki eleştirilerin en büyük nedeni de bu katılımcılığın, yani program geliştirme ya da program iyileştirme sürecinde bu katılmışlığın göz ardı edilmesinden kaynaklanıyor. Bu gözetilmiş olsaydı belki bu kadar yoğun tepki ve eleştiri almayacaktı. Program bir uzlaşı içerisinde hazırlanacaktı. Biz uzlaşıyı önemsiyoruz. Kapsayıcılığı önemsiyoruz. Biz günün sonunda bir ders planı hazırlamıyoruz. Bir ülkenin eğitim politikasını belirleyen bir belge hazırlıyoruz. Dolayısıyla orada ülkede bu eğitim sürecine dahil olacak herkesin yer alması gerekiyor.”
Sadeleşen şey müfredat değil bilgi
Yeni modele eleştiri sadece katılım süreci konusunda değil, yeni modelde yer alan öğrenci merkezli eğitim anlayışı da eleştiriliyor. Eğitimde öğretmenin rolünü azaltan bu yaklaşımı gündeme getiren Eğitim Bilimci Ziya Toprak, bu çerçevede yeni modelin eşitsizlikleri nasıl derinleştireceğini Duvar’daki yazısında şöyle anlattı:
“Yeni program beceri vurgusunu derinleştirmektedir. Zaten, sadeleşme vurgusu da bu yüzden yapılmaktadır. Burada, sadeleşen bilgidir. Çağdaş eğitim sistemlerinde, bilginin niteliği ve değeri piyasaya göre belirlenir olmuştur. Oysa, yığınların kendilerine bir anlam dünyası, bir perspektif oluşturmak, sosyal ve ekonomik bir pozisyon oluşturmak için ihtiyaç duyduğu içeriğe/bilgiye sistemli bir şekilde ulaştığı yegane yer okullardır. Şimdi bu mekanizma daha da köreltilmektedir. Bu içeriğe/bilgiye, koşulları uygun olanlar yine ulaşacak ancak büyük yığınlar bu haktan mahrum kalacaktır. Bu da kaçınılmaz olarak eşitsizliği derinleştirilecektir.”
“Sanılanın aksine öğretmenler hala eğitimin direği”
Öğrencilerin gelişimsel olarak uygun olduğu takdirde bilgiyi edinebileceği anlayışını “adeta bir dayatma” olarak nitelendiren Prof. Dr. Mehmet Toran öğretmenlerin mevcut eğitim sistemleri içerisinde hala çok önemli bir uygulayıcı rolü olduğunu belirtti. Özellikle pandemi sürecinde öğretmenlerin halen ana aktörler olduğunu vurgulayan Toran şunları söyledi:
“Bir sınıfta öğretmen olmadığı sürece dünyanın en iyi teknolojiyle donatılmış sınıfını da getirseniz, gelişime en uygun olan çocuğu da getirseniz, bir şey elde edemezsiniz. Dolayısıyla öğretmen bilginin asıl kaynağıdır. Bugün Türkiye’de eğitim sisteminin dışında olan çocuklar da eğitim sisteminin içerisinde olan çocuklar da aynı araçlara sahipler. Aşağı yukarı aynı bilgilere, aynı yollarla ulaşabiliyorlar. Peki okul sistemine dahil olan ya da okul sisteminin dışında kalan çocukların arasındaki akademik yetkinlik, eğitsel, pedagojik farklılıklar gibi dezavantajlar neden açılıyor o zaman?“