Türkiye’de toprakların ekiminden hasadına kadar süren uzun ve meşakkatli süreçte tarım işçileri, işgücünün önemli bir bölümünü oluşturuyor, son yıllarda bu alanda göçmen işçiler sıklıkla istihdam edilir oldu. Tek gelir kaynağı “tarım” olan mevsimlik tarım işçileri geçimlerini sağlayabilmek için dönemsel olarak ekimde ve hasat sırasında farklı farklı yörelere göç ediyor. Mevsimlik tarımda göçmenlerin yoğun biçimde istihdam edilmesinin en önemli nedenleri arasında “ucuz işgücü, düşük üretim maliyeti, yerel halktan yeteri kadar tarım desteği ve ilgi görülmemesi ve göçmenlerin daha verimli çalıştığının düşünülmesi” gibi unsurlar yer alıyor. Hasat zamanı göç eden mevsimlik gezici yabancı uyruklu işçiler hasat bölgelerinde para kazanırken çok sayıda güçlükle de karşı karşıya kalıyor.
“Barınma onlar için ihtiyaç değil sorun”
Hasat bölgelerine göç eden yerli ve yabancı uyruklu mevsimlik tarım işçileri en büyük sorunu konaklama konusunda yaşıyor. Günün çoğunu tarlada geçiren işçiler için tarla sahipleri ya da iş aracısı olan “dayı başları” işçilerin barınma olanaklarını karşılamıyor. Barınma için kendi imkanları kullanan mevsimlik tarım işçileri ya çadırlarda kalıyor, ya atıl durumdaki gecekondularda kalıyor, hatta depoları da kullanıyor. Kimi zaman da toprak sahipleri para karşılığında konaklamaları için göçmen işçilere kerpiç ya da betonarme yapıları dönemlik kiralayabiliyor. Mevsimlik tarımda Türkiye’deki çalışma ve konaklama konuları yıllardır ele alınmayan, iyileştirme getirilmeyen sorunlar arasında. Yabancı uyruklu göçmen aileler ise uyrukları nedeni ile bu konuda dezavantajlı bir konumda yer alıyor. Yerli mevsimlik tarım işçilerine daha iyi durumdaki konaklama alanları tahsis edilirken, yabancı uyruklu göçmen tarım işçileri bu imkanlardan en son yararlanan kesim oluyor. Kendi imkanları ile konaklama sağlamaya çalışan yabancı uyruklu göçmenler için maliyet de yüksek tutuluyor.
Kalkınma Atölyesi’nin 2016 yılında yayınladığı ‘Suriyeli Göçmen Mevsimlik Gezici Tarım İşçileri Adana Mevcut Durum Araştırma Raporu’ndaki bir değerlendirme şöyle:
“Göçmen işçilerin barındıkları çadırların maliyeti 700-1000 TL arasında değişmekte olup, yaz mevsiminde iç sıcaklıkları çok yüksek, kış aylarında çok düşük olmaktadır. Dolayısıyla özellikle kış mevsiminde bu çadırların içerisinde aileler soba kullanmaktadırlar. Tuvaletleri her aile kendi çadırlarının yakınına veya çevrede bir kanal var ise kanal yakınında olmak üzere kendi emekleri ile inşa ederler. Genellikle kaçak elektrik ya da tarım aracısının temin ettiği elektriği kullanılır. Bir ailenin bir aylık elektrik giderleri genelde bir günlük yevmiye kadardır.”
“Farklı kültürlerin yevmiye savaşı”
Yerli ve yabancı uyruklu mevsimlik tarım işçilerinin arasındaki rekabet hasat bölgelerinde kendini daha çok gösteriyor. Yabancı uyruklu göçmen işçilerin yevmiyelerinin daha az oluşu, tarla sahipleri tarafından tercih ediliyor. İş fırsatlarının daha ucuza gelişi, yerli mevsimlik tarım işçileri ile yerleşikler arasında çatışmalara neden oluyor. Kanunlarla yerleşik işçilerin hakları korunurken, yabancı uyruklu göçmenler onlara sunulan ücretleri yasal olmasa da kabul etmek zorunda kalıyor.
Sosyal ve beşeri bilimler alanında çalışmalar yapan Profesör Doktor Saniye Dedeoğlu aslında göçmen ve yerleşik işçi ayrımı yapılmaması gerektiğinin altını çiziyor:
“Uluslararası işçilerin düşük ücret alması yönünde bir karar alınması söz konusu olamaz. Her ilde ücret belirleme komisyonu Vali/Vali yardımcısı başkanlığında, Ziraat Odası ve ilgili taraflardan oluşan komisyon yoluyla toplanılarak ücret belirlenir. Mevsimlik tarım çalışanları işi, işveren de işçiyi tarımda iş ve işçi bulma aracısı yoluyla bulurlar. Tarım iş aracısının taşıması gereken özellikler ve belgelenme süreci, görev ve sorumlulukları ile sözleşmenin çerçevesi (ücret, barınma alanını sağlama vb.) Tarım İş Aracılığı Yönetmeliği ile belirlenmiştir. Tarım iş aracısı işçiden ücret alamaz ve eşitsizlik yapamaz, ayrıca ücret asgari ücretin altında olamaz. Dolayısıyla temel sorun, süreçlerin yasal düzenlemelere uygun yürütülüp yürütülmediğinin denetlenmemesi ya da yetersiz denetimdir.”
Kalkınma Atölyesi Genel Sekreteri Ertan Karabıyık, “Dünyada ne zaman zorunlu bir göç olsa, siyasi, iklim ya da ekonomik nedenden dolayı, gittikleri ülkede o insan en düşük ve en ucuz işleri yaparlar” tespitinde bulunduktan sonra şöyle diyor:
“Biz aslında tarımda göçmen tarım işçilerinin daha düşük ücretle çalıştıklarını biliyorduk, birçok yerde de bunu gördük. Ancak belirli düzeylerde, özellikle tarım aracısıyla iş yapanların ücretlerinin yükseldiğini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına çok yaklaştıklarını biliyoruz. Bunun için bu işleri organize eden kişilerin denetlenmesi lazım, gerçekten ücret standartlarını herkese duyurmak, herkesin bilgilendirmek lazım. Düşük ücret ödendiği takdirde cezaların biraz arttırılması lazım. Yoksa insanlar aynı işi yapıyorlar, aynı verimlilikte çalışan kadın-erkek olsun, yabancı-yerli olsun bunun ayrımının olmaması, ve bunun için de denetim, duyuru ve cezalandırmayı ön plana çıkaracak bir yaklaşımı tercih etmek lazım.”
“En büyük tehdit sağlıksız yaşam koşulları”
Mevsimlik tarım işçilerinin sağlık hizmetlerine erişimdeki zorluklar, yabancı uyruklu göçmen tarım işçileri için de geçerli. Bu zorluklar sağlık durumlarını daha da kötüleştiriyor. Tarım alanlarına yakın yerlerde konaklayan yabancı uyruklu mevsimlik tarım işçileri, yetersiz besin saklama koşulları, sağlıksız beslenme ve temiz suya ulaşamama gibi sorunlar nedeniyle birçok hastalığa uğruyorlar.Dedeoğlu, sağlık hakkının korunması için hastalık ve erken ölümlerin önlenmesi büyük önem taşıyor dedi ve gereken önlemleri öyle anlattı:
“Mevsimlik tarımda çalışanlar başta olmak üzere tarımda çalışanların tamamına sağlık ve güvenlik hizmetlerinin verilebilmesi için tarımsal üretimin yoğun olduğu bölgelerdeki birimlerin yetkilendirilmesi önemlidir. Bu nedenle Türkiye’de Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği 2015 yılında (Resmi Gazete Sayı 29258), Toplum Sağlığı Merkezi ve Bağlı Birimler Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik 2018 yılında (Resmi Gazete Sayı 30431) yayınlanmıştır. Yönetmeliğin 4. Maddesinin ‘r’ bendinde TSM mobil sağlık hizmetini ‘mevsimlik tarım işçileri, göçmenler, kırsalda yaşayanlar gibi temel sağlık hizmetlerine kolay ulaşamayan dezavantajlı gruplara bulundukları mahalde verilecek koruyucu ve geliştirici sağlık hizmetleri’ olarak tanımlamıştır. Özellikle çalışanların tarla/bahçede çalışmadıkları ve barınma yerlerinde oldukları saatlerde gezici hizmet sunulması esastır.”
Türkiye’de sağlık koşullarının sürekli bir yerde yaşayan insanlar için kurgulandığını belirten Kalkınma Atölyesi’nin Genel Sekreteri Ertan Karabıyık, “kayıtlı olma”nın önemini vurguladı:
yerli hem yabancı uyruklu göçmen tarım işçilerinin sağlık koşulları hakkında “Normal koşullarda yabancı göçmen işçiler eğer herhangi bir kaydı var ise onların sağlık hizmeti alabileceği mekanizmalar var. Göçmen sağlık merkezleri ya da herhangi bir yerde çalışıyor ise çırak ya da benzeri işlerde, bu hizmetlerden yararlanabiliyor. Özellikle tarımda çalışan topluluklar için sağlık hizmetini ayağına götürmek lazım. Koruyucu sağlık hizmetleri, özellikle hamile kadınların doğum kontrolü gibi. Bunun için aslında dijital sağlık mekanizmaları yaratmak ve bu dijital sağlık mekanizmaları üzerinden insanların sağlığa erişimlerini kolaylaştıracak, destekleyecek modeller geliştirmek gerekiyor. Bulundukları yerde gerçekten 7/24 dediğimiz modeller ile sağlık hizmetine götürebileceğimiz mekanizmaların yaratılması çok anlamlı olur. Mobil sağlık hizmetleri, mesai sonrası sağlık hizmetleri gibi çalışmaların gerçekleştirilmesini biz öneriyoruz.” diye belirtiyor.
“Göçmen çocuklar tarlaya göçüyor”
TÜİK 2019 verilerine göre Türkiye’de toplam 720.000 çocuk işçi çalışıyor. Tarım alanında çalışan çocuk işçiler ise %23,7 oranında. 5 – 17 yaş grubunda çalışan çocukların %64,1’i tarım sektöründe çalışıyor. Fakat tarım sektöründe çalışan bu çocukların kaçının yabancı uyruklu göçmen tarım işçisi çocuk olduğuna dair herhangi bir veri bulunmuyor. Bu rakamlar günümüze kadar hızla artmışken, çocuk işçiler kayıt dışı çalıştırılıyor.
Mevsimlik tarım işçiliğinde ailesiyle birlikte her yıl hasat döneminde hasat bölgelerine göçen eden çocuklar eğitim yılının büyük bir çoğunluğundan uzak kalıyor. Yerli tarım işçisi aileler çocuklarını göç ettikleri illere kayıt ettiremezken, mevsimlik tarımda yabancı uyruklu göçmen ailelerin çocuklarını kayıt ettirmesi zor görünüyor. Okula kayıt yaptırmak isteyen aileler de dil bariyerine takılıyor. Eğitimine devam edemeyen çocuklar için erken yaşta evlilik ya da çocuk işçiliği dışında başka çare kalmıyor.
HABER : Haber: Elif Solmaz – İstanbul
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.