Gözle net şekilde görülebilir olmasa da, bir suyun kullanılamaz düzeyde kirli olabileceğinden bahseden Fedai, “Var olan bir su kaynağının içme, temizlik ve yüzme gibi çeşitli faaliyetler için kullanılamaz hale gelmesine su kirliliği diyoruz. Bu kirlilik gözle görünür çöplerle veya mikroplar ve bakterilerin su içerisinde yoğun bir şekilde bulunması ile oluşabilir” dedi. Su kirliliğini ele alırken, hava ve toprak kirliliğinin de değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Fedai, “Hava, toprak veya su kirliliği birbiri ile koparılamaz halkasal bir bağ ile bağlı. Havanın kirli olduğu bir ortamda bu kirlilik yağmur, kar gibi hava olayları ile toprağa ve denize ulaşmakta. Veya buharlaşma ile tam tersi gerçekleşmekte. Bunun yanında, toprak kirli olduğunda ise yer altı suyu ile bu kirlilik denizlere ve okyanuslara ulaşmakta. Bu nedenle sorunları tanımlarken de çözüm önerisi sunarken de bu 3 halkayı birlikte değerlendirmek gerekiyor” dedi.
Kirli su ile sulanan bitkilerin virüs, bakteri veya mikrop bakımından zengin olduğundan bahseden Fedai, “Bu bitkiler ile beslenen insanlar büyük sağlık problemleri ile baş başa kalabilirler. Bunun yanında, su kirliliği denizlerimizi de yaşanmaz bir yer haline getiriyor. Deniz kirlendiğinde sudaki oksijen azalıyor, bu ortamda da deniz canlıları yaşayamıyor. Türkiye’de bulunan denizlerde şu an tam olarak bu yaşanıyor. Sürekli olarak müsilaj haberleri duyuyoruz; denizlerde, göllerde ve nehirlerde canlı yaşamı ise giderek azalıyor” diye konuştu.
Su kirliliğini önlemek için hem vatandaşa hem de merkezi ve yerel yönetimlere çeşitli görevler düştüğünü vurgulayan Fedai, vatandaşların kişisel olarak alabilecekleri önlemleri şu şekilde sıraladı:
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.