Çalışma hayatının öncelikli gündemi olan kıdem tazminatları tartışmasının taraflarından olan sendikalar tepkili. İşçilerin sendikasızlaştırılmasının altında, kıdem tazminatlarının gasp edilmek istendiği görüşünü savunan sendikalar, işverenlerin çoğu zaman hukuk dışı, iş ahlakına ve çalışma barışına aykırı uygulamalarla sendikaların işyerlerinden uzaklaştırılmaya çalışıldığını söyledi. Bunun yanı sıra hazırlanan mevzuatlarda örgütlenmeyi zorlaştıran hükümler, boşluklar, yetersiz yaptırımlara dikkat çekiyor.
Konuyu 24 Saat Gazetesi ile paylaşan sektör bileşenleri, Devrimci İşçi Sendikaları Araştırma grubu (DİSKAR) yayınladığı rapora dikkat çekti. Raporda, Türkiye’de memurlar haricinde 16 milyon 250 bin civarında işçi çalıştığı, ancak bunlardan sadece 1 milyon 800 bininin sendikalı olduğu bilgisi yer aldı.
SENDİKALAŞMA ORANI YÜZDE 10
Raporda yer alan çarpıcı başlıklardan bir diğeri ise sendikalı olan geniş bir işçi kitlesinin toplu iş sözleşmesinden yararlanmayışı. DİSKAR araştırma grubu içinde yer alan Doç. Dr. Aziz Çelik bu çelişkiyi, “Bu konuda ülkemizde tuhaf bir durum var. Dünyada özellikle Avrupa ülkelerinde sendikalaşma oranı daha düşüktür. Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı daha yüksektir. Bunun sebebi ise sendikaların yapmış olduğu toplu iş sözleşmelerinden sendikalı olmayan işçilerin de yararlanmasıdır. Bu durum Türkiye’de ise tam tersidir. Sendikalaşma oranından daha düşük bir toplu sözleşme kapsamı ile karşı karşıyayız.
Bakanlık sendikalaşma oranını yüzde 14 olarak açıklıyor ama gerçekte bu oran 10 ile 11 arasındadır. Aslında kayıt dışı işçilerin de bu orana katılması gerekiyor. Toplu iş sözleşmesi kapsamındaki işçi sayısı da yüzde 7’ye kadar düşüyor” sözleriyle ortaya koydu.
Çelik, bu farkın nedenini Türkiye’de özellikle 2014 ve 15 yılları sonrasında kamuda taşeron çalışanların sendikalaşmasını kolaylaştıran düzenleme ile açıklayarak sözlerine şöyle devam etti: “Bu şirketlerde çalışan işçiler sendikalara üye oldular. Fakat bunların toplu iş sözleşmelerinin yapılması sürecinde büyük sorunlar çıktı ve yapılan sözleşmelerden yararlanamadılar. Sendikalı görünseler de toplu iş sözleşmelerinden faydalanamayan bir kesim de var. Sendikalaşmadaki gerçek oran ölçüsü için sendikanın üye sayısına değil, toplu iş sözleşmesine katılan işçi sayısına bakmak gerekir. Bu da Türkiye’de 16 milyon işçinin bir milyon 130 bini toplu iş sözleşmesi kapsamına giriyor demektir. Bunun dışındaki işçiler güvencesiz ve toplu iş sözleşmesiz bir biçimde çalıştırılıyor.”
“SENDİKASIZLAŞTIRMANIN BESLEDİĞİ ÇALIŞMA HAYATI İŞÇİLER İÇİN BİR CEHENNEM”
İşçi sınıfının kazanılmış haklarına yönelik saldırıların giderek yoğunlaştığı bir dönemden geçtiğine vurgu yapan Devrimci İşçi Sendikaları (DİSK) eski Genel Başkanı ve CHP İzmir Milletvekili Kani Beko ise kuralsız, güvencesiz çalışmanın kural haline getirildiğine dikkat çekti.
24 Saat’e konuşan Beko konuya ilişkin görüşlerini şu cümlelerle aktardı: “Emek piyasalarındaki en kötü çalışma biçimlerinin yasal statüye kavuşturularak yaygınlaştırıldığı, işsizliğin gizlenmeye çalışıldığı bir süreçteyiz. Sendikasızlaştırmanın beslediği çalışma hayatı işçiler açısından bir cehenneme dönüşmüş durumda. Dünyada en uzun çalışma sürelerinin, en az yıllık ücretli izin hakkının olduğu ülkelerden biriyiz. İş cinayetlerinde de üst sıralardaki yerimizi koruyoruz. İş Kanunu’ndan doğan haklarımızı bile kullanamaz haldeyiz. İşsizlik Fonu’nda biriken paralarımız, hükümetin ve sermaye kesimlerinin çıkarları için yağma ediliyor. Kıdem tazminatımız, sendikal haklarımız gasp edilmek isteniyor. Ne yazık ki ülkemizde sendikalaşma işlevini yitiriyor.”
KAMUDA SENDİKALAŞMA SİYASETİN KONTROLÜNDE
Kamu çalışanlarının sendikalaşma oranının yüzde 67,4 iken kurum genelinde bu oranın yüzde 27,39 seviyelerine düştüğünü belirten Bağımsız Kamu Çalışanları Sendikası (BAK-SEN) Genel Başkanı Tülin Yanmaz Özgen, kamu çalışanlarının sendikalaşmasında siyasetin etkin olduğunu vurguladı. Görüşlerini 24 Saat Gazetesi ile paylaşan Özgen, “Sendikaların siyasetten bağımsız olmaması ve maalesef her sendikanın bir siyasi parti adıyla anılıyor olması çalışanların sendikalardan uzak durmasında en önemli etken olduğu tespit edilmiştir” dedi.
Örgütlenme özgürlüğünün yasalarla güvence altına alınmış olduğunu hatırlatan Özgen, uygulamaya bakıldığında ise iktidar yanlısı bir sendikaya üye olmayan çalışanların mobbing altında olduğunu kaydetti. Özgen, “Devletin en tepesindeki yöneticilerden tutun da kurumlardaki en alt yöneticilere kadar yandaş sendikaya üye olma konusunda ciddi bir yönlendirme yapılmaktadır. Yani sendika özgürlüğünün yandaş sendika ile sınırlı olduğu ve çalışanların hala iktidara yakın olmayan sendikalara üye olmaktan korktuğu acı bir gerçektir” diye konuştu.
HABER : CENGİZ ALDEMİR / ANKARA – ARAŞTIRMA YAZISI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.