Ahmetcan Uzlaşık / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
TÜİK’in 2023 Hanehalkı İşgücü Araştırmasına göre 15-17 yaş grubundaki çocuk işçiliği bir önceki yıla göre 3,5 puan artarak 22,1 oldu. 2023 verilerine göre 22 milyon 206 bin çocuğun yaşadığı Türkiye’de, çocuk işçiliği nedeniyle çocuklar eğitimden uzak kalıyor. Özellikle son dönemde artan ekonomik ve sosyal eşitsizlikler çocukların yaşam koşullarını etkilerken çocuk işçiliği ve buna bağlı iş cinayetlerini de artırıyor.
Türkiye’de 2013-2023 yılları arasında 671 çocuk işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu ölümler 2024’te de artarak devam etti. 2024’ün ilk 7 ayındaki çocuk işçi cinayetlerinin sayısı 45 olarak kayıtlara geçti. Çocuk ve genç işçiliğini meşrulaştırmakla eleştirilen MESEM’lerde (Mesleki Eğitim Merkezi) ise yalnızca bu yıl 10 çocuk iş cinayetine kurban gitti.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğünce hazırlanan “Mesleki ve Teknik Eğitim Politika Belgesi” 12 Ağustos’ta yayımlandı. Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölümünden emekli Prof. Dr. Rıfat Okçabol, belgenin devletin taahhüt ettiği 12 yıllık zorunlu eğitimle örtüşmediğini ve çocuk işçiliğini artıracağını söyledi. Belgede geçen “Mesleki eğitim işe
hazırlar” ifadesinin zorunlu eğitimle çakıştığını ve yükseköğretime yerleşimde meslek liseleri mezunlarının çok az bir oranda olduğunu aktaran Prof. Dr. Okçabol, ayrıca erken yaşta meslek eğitimine yönelenlerin yoksul ailelerin çocukları olduğunu, bu durumun da eğitimde açık bir eşitsizlik yarattığını ifade etti.
Prof. Dr. Rıfat Okçabol, “Belgede de değinildiği üzere çocukların daha çok meslek eğitimine katılımı için devlet yeni yöntemler arıyor. Meslek ortaokulları açacakları konuşuluyor. Biz 8 yılın sonunda çocuklarımız mahvoluyor diye üzülürken şimdi 4 yıl sonra mahvoldukları için üzüleceğiz. En azından çocuklarımız 8 yıl zorunlu eğitim alıyordu. Şimdi meslek eğitiminin örgün eğitim içine alınması da korkunç bir olay. Haftada bir gün kuramsal eğitim verilip dört gün staj adı altında sömürülüyorlar ve sonunda lise diploması veriyoruz. Kısaca hem onları hem de velilerini kandırıyoruz” ifadelerini kullandı.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) İstanbul Meclis Sözcüsü Serpil Ünal, çocuk işçiliğinin artmasının temel sebebinin ekonomik olduğunu belirtti. Ünal, eskiden tarım alanında ve şehirlerde seyyar satıcı, boyacı vb. olarak görülen çocukların artık sanayi ve hizmet alanlarına yönlendirildiğini, bunun da artan yoksulluktan dolayı olduğunu aktardı. Ünal, “Çocuk işçiliğinin artmasında birkaç önemli
nokta var. Devletin liberal politikaları ve patronların ucuz işgücü talebi ile son dönemde iyice yoksullaşan emekçi kesimden MESEM’ler aracılığı ile faydalanma bunlardan yalnızca birkaçı” diye konuştu.
Yoksul ailelerin yükseköğretim sonrası iş bulmanın zorluklarından ötürü MESEM’lere sıcak bakmak zorunda kaldığını aktaran Serpil Ünal, sermaye sahiplerine organize sanayi bölgelerinde teknik lise açılması izni verilmesinin de devlet teşvikiyle çocuk işçiliğinin arttırılması olduğunu ifade etti. Ünal, “Devlet bir de üstüne çocuğun maaşının üçte birini kendisi ödüyor. Bu, sen okulu aç, ben sana işçi gönderirim demektir. Sonrasında ise çok ağır şartlarda işe gitmek durumunda kalıyor, genç yaşta eğitimden koparılmış oluyor. Ayrıca bu, iş cinayetlerinin de önünü açıyor. Arda’yı hatırlayalım, makineye kafası sıkıştı ve hayatını kaybetti” dedi.
MESEM kapsamında Büyükçekmece’de Özkanlar Metal’de çalışan 14 yaşındaki Arda Tonbul, 9 Ocak 2024’te başının saç büküm makinesine sıkışması sonucu hayatını kaybetmişti.
Çocuk işçiliğinin Türkiye’de bölgeden bölgeye değiştiğini, İstanbul özelinde her türden çocuk işçiliğinin bulunabildiğini ifade eden İSİG İstanbul Meclis Sözcüsü Serpil Ünal, tarımda çalışan çocuk işçilerin Sakarya gibi çevre illerde daha çok yoğunlaştığını, İstanbul içindeyse atık kağıt toplama, inşaat hizmet işleri, sanayi ve sokak satıcılığı gibi işlerde çocuk işçiliğinin daha yaygın olduğunu söyledi.
Serpil Ünal, birçok kız çocuğunun 4+4+4 eğitim sistemine geçildikten sonra okuldan koparıldığını, ucuz işgücü olarak sıklıkla kullanıldıklarını ve bu çocukların ruhsal, bedensel ve özel durumlarının dikkate alınmadığını söyledi. Ünal, “Sağlık ve güvenlik tedbirlerinin alındığını düşündüğümüz çalışma yerlerinde bile aslında bu önlemler çoğunlukla erkek işçilere göre alınıyor. O yüzden kadınlar için çok daha zor” dedi. Ünal, ayrıca ekonomik krizlerin faturasının da ilk olarak kadın ve çocuk işçilere kesildiğinin de altını çizdi.
İş güvenliği uzmanı Deniz İpek de MESEM öğrencilerinin çoğunlukla küçük ve iş güvenliği uzmanı bulundurma zorunluluğu olmayan işletmelerde çalıştırıldığını, bu nedenle iş güvenliği risklerinin yeterince yönetilmediğini dile getirdi. İpek, “İş yerlerindeki denetim ve teftiş yetkisi aslında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndadır. Çıraklar ve stajyerler de İSG Kanunu kapsamındadır. 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu iş yeri, eğitim kurumu (yani MEB veya YÖK) ve işveren arasındaki ücret, sosyal güvenlik ve izin hakları açısından ilişkiler incelendiğinde MEB’in denetim ve gözetim yükümlülüğü var. Kanunda aday çırak, çırak ve öğrencilerin eğitimi sırasında iş yerinin kusuru halinde meydana gelecek iş kazaları ve meslek hastalıklarından işveren sorumludur ibaresi yer alır. MEB bu alana müdahale etmeye çalışsa da iş yerlerinde gözetim ve denetim açısından kendi iç mevzuatı da çok yetersiz” ifadelerini kullandı.
Deniz İpek, “ÇSGB’nin Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı’nın tüm ülke genelinde iş sağlığı ve güvenliği yönünden denetlediği iş yerlerinde çalışan çırak ve stajyer sayısı 6 bin 761. MESEM’lerle birlikte sayı 1,5 milyonun üzerinde olduğu ifade edilen, kayıt dışı ve mevsimlik çalışan çocuk işçiler de katılırsa yaz aylarında sayı 5 milyonu bulan çocuk işçilerin sadece binde 1,4’ü iş sağlığı ve güvenliği yönünden denetlenmiş. 2023 yılında bakanlık bütçesinden mevsimsel tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesi için ayrılan bütçe miktarı 41 milyon tl. Tamamı kullanılan bu para nereye harcandı diye sormak farz çünkü 2023 yılında en az 54 çocuk iş cinayetinde hayatını kaybetmişti” şeklinde konuştu.
Çocukların mesai saatlerinin yetişkin işçilerin mesai saatlerine eşit hatta çoğu durumda yetişkin işçilerden daha uzun olduğunu belirten Deniz İpek, “Çünkü iş yerinde fazla mesai uygulanıyorsa bu çocukları da kapsıyor. Günlük 11-12 saatlik çalışma çocuklar için istisna olmaktan ziyade kural. Türkiye’deki bir çocuk işçinin haftalık ortalama çalışma süresi OECD ülkelerindeki yetişkin bir işçinin haftalık ortalama çalışma süresinin üzerinde. Yüz binlerce çocuğun fabrika, atölye ve ofislerde öğütüldüğünü söylemek mümkün. Bu tablonun çözümü için mesleki eğitim öncelikle bilimsel ve nitelikli hale getirilmelidir. Mesleki eğitim gören, ihtiyacı olan her öğrenciye burs verilmelidir. 18 yaşın altındaki hiçbir çocuk ücretli emek olarak çalıştırılmamalıdır” dedi.
İşçi sendikalarının hem örgütlenmek için hem de işçi cinayetlerini durdurmak için aldıkları aidatları daha verimli kullanmaları ve daha çok rol üstlenmeleri gerektiğini belirten Deniz İpek şunları dile getirdi:
“Bugün işçi sağlığı ve iş güvenliğinin ihlali veya bunun ihtimali olan her durumda çalışmaktan kaçınma hakkı, Türkiye’de en zor ama en gerçekçi taleplerden birisi ve özellikle sendikalı olmayan iş yerlerinde işçilerin örgütlenmesinin pratik adımı olmalıdır. Koskoca konfederasyonlar ve sendikalar, işçilerden topladıkları aidatlarla çalışmaktan kaçınma hakkının kullanımı için işçi danışma hatları, işçi hukuki destek merkezleri açarak bu durumlarda başvurulacak odak yaratabilirler.”
Çocuk işçilere dair nicel verilere ulaşmanın zorluğundan bahseden İpek, “Türkiye’de çocuk işçiliğinin nicel boyutuna ilişkin güvenilir veri bulmak çok zor. Bu alanda en kapsamlı veriler TÜİK’in çalışan çocuklar araştırmaları. Bu araştırmanın sonuncusunu TÜİK 2019’da yürüttü ve bulgularını 2020’de yayımladı. Hane halkı iş gücü anketleriyle birlikte uygulanan bu araştırma 5-17 yaş grubundaki çocukları kapsıyor ve araştırmaya göre bu kapsamda ekonomik faaliyette çalışan 720 bin çocuk var. Ancak bu araştırma çocuk işçiliğini olduğundan daha küçük gösteriyor. Araştırma tarımsal faaliyetlerin geniş ölçüde tamamlandığı ve çalışan çocuk sayısının en düşük olduğu zaman diliminde yapılıyor ve iş gücü piyasasında geniş yer tutan göçmen çocukları kapsamıyor. Öte yandan, Türkiye’de çocuk işçiliğinin bir biçimi olan çıraklık da çocuk işçiliği olarak sayılmıyor” diye konuştu.
İş cinayetlerinin medyadaki az görünümünü yorumlayan İpek, “Medya konusu çok geniş ele alınabilir fakat burada işçi ve emekçilerin örgütlülüğü ve mücadelesi medyadaki ambargoyu kırabiliyor. Dijital alan önemli, işçiler ne olursa olsun, teknolojiyi, ellerindeki telefonları kullanarak bu ambargoyu delip görünür oluyorlar. Fakat bu görünürlük bile iş cinayetlerinin önüne geçebilmiş değil” dedi. Çocukların örgütlenmesinin çocuk işçiliğini meşrulaştırır mı tartışmaları yapıldığını da aktaran İpek, “15 yaşından itibaren çocuklar dernek kurabiliyor, sendikalara üye olabiliyor. Çocuk işçiliği tüm dünyada sermaye tarafından meşrulaştırılmış durumdadır. Bunu görerek Türkiye’deki mevzuatta çocuk işçilik tanımı ve çocuk işçi çalıştırılmasına olanak veren düzenlemeler varken tabii ki çocuk işçilerin örgütlenmesi gündem olmalıdır” ifadelerine yer verdi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.