Depremden sonra sel felaketiyle karşı karşıya kalan Türkiye'de, iklim değişikliği krizi yeniden gündeme girdi. BM İklim Değişikliği Sözleşmesi'ne resmen taraf olan Türkiye, daha önce "sıfır emisyon" hedefi için 2053 yılını kabul etmişti. Ancak uzmanlara göre, Türkiye mevcut kömür politikalarına devam ederse 2053 yılında sıfır emisyon hedefine ulaşması mümkün değil.
Haber & Grafikler: Ramazan Eles / Kapak Fotoğrafı: Depophotos
Şanlıurfa ve Adıyaman’da yaşanan sel felaketi, 6 Şubat’tan bu yana deprem gündemiyle meşgul olan Türkiye’de “iklim değişikliği krizinin” de yeniden tartışılmaya başlanmasına neden oldu. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne 2004 yılında “gelişmiş ülkeler listesi”nden katılan Türkiye, sera gazı emisyonlarını 2030’a kadar %21 oranında azaltma, 2053’te ise “sıfır emisyon” hedefini resmen açıklamıştı. Bu, 2030 yılına kadar 1,9 milyar ton sera gazı emisyonunun azaltılacağı anlamına geliyor. Ancak uzmanlara göre, bu hedefi tutturmak mevcut politikalarla mümkün değil.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı son sera gazı emisyonu envanterine göre, Türkiye’de 2019 yılında toplam emisyon miktarı 506,1 milyon ton olarak gerçekleşti. Bu, 1990 yılındaki seviyelerine göre %130,5’lik bir artışı temsil ediyor. İklim krizi konusunda tüm ülkelerin hiçbir kısıtlama olmadan karbon içeren yakıtları kullanmaya devam etmeleri halinde, oluşacak senaryonun hesaplandığı Business-As-Usual’a (BAU) göre, Türkiye 2030 yılına kadar 1,18 milyar metreküp karbondioksit eşdeğeri salacak, bu da 2020’de saldığı 524 milyon tonun iki katından fazla. Bu senaryonun gerçekleşmesi, Türkiye’nin karbon ayak izinin %33 artacağı anlamına geliyor. Bu rakamlar gerçekleşirse, emisyonlar en geç 2038’de zirveye ulaşacak. Yani, 2030 yılına kadar emisyonlarda 2020 seviyesine kıyasla yüzde 33 artış yaşanacak ve ancak 2038 yılından itibaren net düşüş olacak.
“Yeni iklim planı, yeni kömür projelerini durdurmayı taahhüt etmiyor”
Türkiye’nin izlediği mevcut enerji politikası kapsamında uzmanlara göre; ne 2030, ne de 2053 hedefinin yakalanması zor. Kâr amacı gütmeyen E3G’den Öykü Şenlen 9. Köy’e yaptığı açıklamada, “Güncellenen emisyon azaltma hedefi, 1.5C gidişatı ile uyumlu olmaktan çok uzak. Bu yeni gidişat, zirve emisyonları geciktirecek ve Türkiye’nin karbondan arındırma mücadelesini daha da zorlaştıracak ve daha maliyetli hale getirecek” dedi.
Fosil yakıtların en kirleticisi olan kömürün, Türkiye için en büyük emisyon kaynağı olmaya devam ettiğine dikkat çeken Şenlen, “Yeni iklim planı, yeni kömür projelerini durdurmayı veya mevcut kömürle çalışan elektrik santrallerini aşamalı olarak devre dışı bırakmayı taahhüt etmiyor” diye konuştu.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı Direktörü Güven Sak ise, karbon kirliliğinin bu oranda artmasına izin verilmesinin, ülkenin uzun vadeli karbon nötr olma hedefine ulaşmasını “neredeyse imkânsız hale getireceğini” vurgulayarak, “Türkiye’nin Eylül 2021’de açıkladığı 2053 net sıfır emisyon hedefi artık bir hayale dönüştü, ulaşılamaz” dedi.
Paris İklim Anlaşması’nın küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelerin 1,5C üzerinde sınırlama hedefine atıfta bulunan Sak, “Güncellenmiş emisyon azaltma hedefi, 1,5 santigrat derece yörüngesiyle uyumlu olmaktan çok uzaktır. Dünyanın yüzeyi şimdiden 1,2 derece ısındı, bu sıcaklık dalgaları, kuraklık, sel ve tropik fırtınalar gibi aşırı hava olaylarının şiddetini ve sıklığını artırmaya yetiyor. Türkiye’nin enerji üretmek için yaktığı fosil yakıtların yaklaşık yüzde 80’ini ithal ediyor. Pahalı, modası geçmiş yakıtlara olan bu bağımlılık, Türkiye’yi daha fakir, daha hasta ve daha az güvenli hale getiriyor” diye ekledi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.