DOLAR 34,7545 0.05%
EURO 36,5287 -0.04%
ALTIN 2.956,530,21
Ankara

KAPALI

Topluma ‘terapi’ yapan diziler!

Topluma ‘terapi’ yapan diziler!

İzleyicilerin sön dönemde büyük rağbet gösterdiği psikolojik diziler ‘farkındalık’ mı aşılıyor, ‘ticari’ amaçla mı yapılıyor? Psikiyatrist Bengi Semerci, dizileri “Terapiste gitmenin normalize edilmesi açısından önemli buluyorum" derken, dizi eleştirmeni Oya Doğan ise izleyicilerin bu tip dizilerde kendi yaşamlarından izler bulduklarını dile getirdi. 

ABONE OL
24 Ocak 2023 00:00
Topluma ‘terapi’ yapan diziler!
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Son dönemde televizyon ekranlarında, psikolojiyi öne çıkaran ve yaşanmış hikayelerden esinlenerek yazılan senaryolara sahip diziler büyük ilgi görüyor. 
Dizi eleştirmeni Oya Doğan, psikolojik içeriğe sahip dizilerin bu kadar ilgi görmesinin nedeninin, “insanların ekranlarda kendi hayat hikayelerini, kendi acılarını, travmalarını görmek istemesi” olduğunu söyledi. Oya Doğan

“Süreç ‘ne kadar çok travma, o kadar çok reyting’ yarışına dönüştü!”

Doğan, 9. Köy’e yaptığı açıklamada, Türk televizyonlarında ‘terapi’ ve ‘gerçek hayat’ hikayelerinin dizilere konu olmasının 2017 yapımı “İstanbullu Gelin” dizisiyle başladığını, dizideki terapi sahneleriyle, topluma terapi yapılmasının izlendiğini belirtti. Televizyon yöneticilerinin bunu fark ederek “Masumlar Apartmanı” ve “Kırmızı Oda” dizilerini hazırladığını, devamının da geldiğini vurgulayan Doğan, şöyle konuştu;
“Psikoloğa gitmenin delilik kabul edildiği toplumumuzda insanların farkındalığı arttırdığı için, bu dizileri ilk başta destekledim. Hatta üvey babası tarafından tacize uğrayan küçük bir kız, Kırmızı Oda’daki terapi sahnesinden sonra annesine yaşadığını itiraf etmiş ve annesi eşini adalete teslim etmişti. Ama bu süreç bu farkındalıkla devam etmedi, ‘ne kadar çok travma o kadar çok reyting’ yarışına girildi. Şu anda bu kadar çok psikoloji tabanlı dizi olmasını ticari buluyorum.” 

İstanbullu Gelin – Fotoğraf: tilbe-saran.com.tr

Son dönemde reytingleri en yüksek dizilerden olan “Yalı Çapkını”nın ise “psikolojik bir altyapıda olmasından değil, yalıda her odanın daha önce reyting almış bir diziyi temsil etmesinden dolayı” ilgi gördüğünü söyledi. 
Yine ilgiyle izlenen “Kızılcık Şerbeti” dizisini ise “Türkiye’nin içinde bulunduğu çatışmanın aynası gibi” ifadesiyle yorumlayan Doğan, şöyle dedi;
“Eminim Kızılcık Şerbeti dizisinin iddiası gerçek bir hayat hikayesi olması. Psikolojik bir pazarlama stratejisi yok. Artık insanlar ekranlarda kendi hayat hikayelerini, kendi acılarını, travmalarını görmek istiyor. Herkes çok mutsuz ve kendi yaşadığı sorunun bir benzerini başkasında görmek onu rahatlatıyor. Acının, travmanın, değersizliğin din, dil, ırk, zenginlik tanımadığını görmek onları rahatlatıyor. Sosyal hayatta yan yana gelemeyen bu insanlar acılarıyla eşitleniyor. İşte tam da bu yüzden bu diziler izleniyor.”

Kızılcık Şerbeti – Fotoğraf: Show TV

İzleyicinin “kendisine tepeden bakan hikayeye ve senaryoya prim vermediğine” de dikkat çeken Doğan, “Diziler için yapılan o afişler, tanıtımlar ve ünlü isimlerin iktidarı sadece 6 dakika sürüyor. Eğer iyi bir senaryonuz ve ilk sahnede heyecanınız, izleyiciyi ekrana döndürüp baktıracak bir müziğiniz ya da sesiniz yoksa, izleyici dünyayı kurtarsanız da kanal değiştirir ve yüzünüze bakmaz. Ama ülkenin içinde bulunduğu politik durumda, meteoroloji de bir diziyi izleme alışkanlığını belirler. Ekonomik kriz almış başını giderken insanlar gülümsemek ister. O süreçte komedi yapanlar kazanır. Ya da ülkede güvenlikle ilgili korku başladıysa, adalete olan güven azaldıysa kahramanlık hikayeleri prim yapar. O gün hava güneşliyse karanlık bir hikaye izletemezsiniz” dedi. 

“Diziler gerçek bir terapiyi ders gibi gösterme derdinde değiller”

Genç ve Erişkin Psikiyatristi Bengi Semerci 9. Köy’e yaptığı açıklamada, “Psikiyatri ve uygulamaların, psikiyatrik hastalıkların farklı, gizemli, ilginç bulunması, psikoloji temalı dizilere  ilginin nedenlerinden biri. Bu durum kapalı kapılar ardında neler olduğunu anlama çabası, dışardan garip gelen davranışları keşfetme çabası olarak da açıklanabilir” dedi. Bengi Semerci

Dizilerin izleyici üzerindeki etkilerinin olumlu ve olumsuz olarak ikiye ayrıldığını söyleyen Semerci, şöyle konuştu;
“Terapiste gitmenin normalize edilmesi açısından önemli buluyorum. İnsanların sorunların konuşulabilir olduğunu anlaması, çözüm bulunacağını düşünmesi önemli. Kişilerin bu tür sorunların sadece kendilerine ilişkin olmadığını anlamalarını ve damgalamadan sunulduğu zaman hastalıkların tanınmasına ve hastaların damgalanmamasına hizmet edebileceği olumlu yönler. Ayrıca kişiklerin kendilerine ilişkin bazı şeyleri fark etmelerini, bunu konuşabilmelerini de sağlayabiliyorlar. Olumsuz yönleri ise terapiye ilişkin yanlış izlenimlerin oluşması. Terapist-hasta ilişkisinin arkadaş, dost ilişkisi gibi anlatılması beklentileri değiştiriyor. Bazı konuların işleniş şekli olumlu olarak saydığımız, kişinin yardım alabileceği düşüncesinin tam tersi etki yaparak olumsuza dönebilmekte, travmalar tetiklenmekte ve kişinin hissettiği çaresizliği de arttırmaktadır.” 
Bazı dizi ve filmlerin iyi danışmanlık alarak yapıldığını belirten Semerci “Terapistin doğru konumlandırıldığı dizilerden ‘The Sopranos’ iyi bir örnek sayılabilir. Bir diğeri de ‘In Treatmant’ dizisi olabilir. Ama unutmayalım ki tümü film ya da dizi olarak kurgusaldır, izlenme ve dolayısıyla ticari kaygı taşımaktadır. Dolayısıyla gerçek bir terapiyi ders gibi gösterme derdinde değiller” diye konuştu. 
Dizilerdeki sahneleri görerek terapi almak isteyenler için ise Semerci, şu tavsiyelerde bulundu;
“Sorunların olabileceğini, bu sorunların terapi ile çözümlenebileceğini kısmını almaları ve kendi sorunlarına, ya da ilişkide oldukları kişilerin sorunlarına objektif bakabilmenin önemini fark etmeliler. Dizilerde gördükleri bir terapi beklentisi ile psikoloğa gelmemeleri gerek. Terapist ile mesafe olması ve arkadaş olunmaması tedavinin etkinliği için önemli. Bizler de tanıdıklarımızı, arkadaşlarımızı danışan olarak kabul etmiyoruz. Arkadaşlarla her şey paylaşılamayabilir. Ama terapistle paylaşılabilir. Bu yüzden terapi ilişkisi nesnel bir ilişki olmalıdır.” 

İzleyiciler ne diyor? 

9. Köy, son dönemde rağbet gören diziler konusunda izleyicilerin görüşlerini de araştırdı. 
Gülseren Budayıcıoğlu’nun bazı kitaplarını okuduğu için ‘Kırmızı Oda’ dizisini izlemeye başladığını söyleyen Berna Özsoy, “Kırmızı Oda’yı izlememin en büyük nedeni Alya karakteriydi. Karakterin hikayesi beni çok içine çekti, İzlerken sanki olayları ben yaşıyormuşum gibi hissettim. Hikayesi gerçekten insanı depresyona sokan cinstendi” dedi.
Özsoy ayrıca ‘Camdaki Kız’ dizisini ise meraktan izlemeye başladığını, ama kafasındaki senaryo ile modern şehir hikayesini bağdaştıramadığı için izlemeyi bıraktığını belirtti. 
İnsanların hayat hikayelerini bilmenin ilgisini çektiğini söyleyen Tülay Öge, “İnsanların yaşadıkları psikolojik durumlarda kendimden bir parça bulduğumu hissettim. Özellikle ‘Kırmızı Oda’daki çoğu karakter beni çok etkiledi. Şu an yayınlanan ‘Çöp Adam’ dizisindeki anne ve baba figürlerine  kendi anne babamın isimlerini koydum mesela. Sanırım dizilerdeki benzer olayları kendi yaşamımda da benzer şekilde yaşadığım için, onları izlemek beni bir nebze de olsa rahatlatıyor” diye konuştu. 
Psikiyatr ve danışman diyaloglarının kendisini çektiği için terapi dizilerini izlemeye başladığını söyleyen Esra Kadıoğlu ise, görüşlerini şöyle ifade etti;
“Psikoloji çok ilgimi çeken bir konu ve ‘Kırmızı Oda’ dizisi beni bu yüzden içine çok çekti. Yaşanmış hikayeler anlatılıyor olması da biraz daha ilgimi uyandırdı ve dizilerde ‘İnsanlar ne hayatlar yaşıyor’ izlenimi yaratıyor bu diziler. Açıkçası ‘çok iyi etkiler mi bıraktı mı’ diye sorarsanız, bayağı ağladığım yerler oldu. Empati kurdum birçok karakterle ve etkisi psikolojik olarak kötü oldu bana.” 

HABER : Haber: Deniz Ali Tatar

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.