Korona salgınından sonra bu kış da Türkiye “üçlü atak dönemi” yaşıyor; Kış aylarının gelmesi, maske, mesafe ve hijyen kurallarının terk edilmesi ile, Korona dışında, üst solunum yolu hastalıklarına neden olan grip ve RSV (solunum sinsityal virüsü) de etkili olmaya başladı. Halk sağlığı uzmanı Prof Dr Ahmet Saltık’a göre “üçlü atak dönemi” yaşanmakta.
Prof. Saltık 9. Köy’e yaptığı açıklamada “Havuzdaki aktif, bulaştırıcı hasta sayısı azalmıyor, havuz boşal(a)mıyor ama doluyor” diyerek vatandaşlara kalabalık alanlardan uzak durulmasını ve maske kullanımını tavsiye etti.
“İnsanlar aynı anda hem grip hem de koronaya yakalanabilir”
RSV, Korona ve Grip birleşimiyle üçlü bir atak yaşandığını aktaran Saltık, şöyle konuştu;
“Kovid-19 ve İnfluenza (Grip) sayısal olarak eş düzeyde değil. İnfluenza (Grip) olguları ve öbür üst-alt solunum yolu bulaşları (enfeksiyonları) Kovid-19 olgularından daha çok. Fakat RSV, İnfluenza (Grip) ve Kovit-19’un iç içe geçtiği 3’lü bir atak (tripledemi) bu durum. İnsanlar aynı anda hem İnfluenza (Grip) hem de Kovid-19’a yakalanabilirler (twindemi). Bu durumda klinik tablo daha da ağır gidebilir, özellikle riskli kümelerde (süreğen-kronik hastalığı olan, yaşlı, kanser sağaltımı alan, organ aktarımı-nakli yapılmış) özenli sağlık izlemi ve hastaneye yatış uygun düşebilir. Uygun laboratuvar testleri ile ayrıcı tanı konabilmektedir.”
“Sağlık Bakanlığı’nın son yaklaşımı tümü ile doğru değil”
Kovid-19 tehdidinin henüz tümüyle bitmediğini hatırlatan Saltık, dünyanın değişik yerlerinde vaka kümelenmeleri olduğunu söyledi. Saltık, şöyle devam etti:
“Son haftalarda Çin ve yöresi, Güneydoğu Asya’da bölgesel artışlar var. Bunlar önemli, yeni mutasyonlara yol açabilir ve yayılma büyüyebilir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kestirimine göre; dünya nüfusunun yaklaşık %90’ı aşı ile yapay ya da hastalığı geçirerek doğal yolla bu hastalığa karşı şu ya da bu düzeyde bağışık durumda. Salgının hız kesmesinde bu olgu belirleyici. Şimdi hastalanan sayısından çok, hastaneye yatma ve ölümlerin daha önemli duruma geldiği değerlendirilmekte. Ayrıca birçok insan Kovid-19’u hafif, ayakta geçirmekte ve test yaptırmamakta. Dolayısıyla açıklanan sayılar gerçek Kovid-19 sayısını yansıtmaktan epey uzak.”
Kovid-19 nedeniyle hastaneye yatışlar ve doğrudan ve dolaylı ölümlerin özenle izlenmesi gerektiğini kaydeden Prof Saltık, “Sağlık Bakanlığı’nın son yaklaşımı tümü ile doğru değil. Çünkü hafif de geçse, çok sayıda olgu hem toplumsal yük, Kovit-19 sonrası istenmeyen durumlar açısından sakıncalı. Ayrıca bulaş zinciri etkin kaldıkça yeni mutasyonlar riski de var” dedi.
Sağlık Bakanlığı’na “Sürveyans, Filyasyon, temaslı izlemi ve gereken durumlarda Karantina çalışmalarının sürdürülmesi” tavsiyesinde de bulunan Prof Saltık, ” Buna Ek olarak; Bakanlık, aşı politikasını netleştirmeli ve ‘anımsatma dozlarını’ kimlerin, hangi aralıklarla yaptırması gerektiğini açıklamalıdır” dedi.
“Yaşlı ve hasta vatandaşlar için risk yüksek”
BQ.1 ve BQ.1.1 adı verilen yeni varyantların daha önceki Kovid-19 varyantlarına karşı geliştirilen antikorlara karşı dirençli olduklarına da dikkat çeken Prof Saltık, şöyle konuştu;
“Bu durum, özellikle süregen (kronik) hastalığı olan, yaşlı, kanser sağaltımı alan, organ aktarımı (nakli) yapılmış kişilerde riskli bir tablo yaratmakta. Anımsatma dozlarını da yaptırarak bir tür ‘tam aşılı’ olan ama ‘tam bağışık’ anlamına gelmeyen insanlar hala, bu varyantların ağır hastalık ve ölüm riskine karşı hala çok korunaklı durumdalar. Bu gerçeklik halkla yaygın, etkili yollarla paylaşılmalı.”
“Sosyal destek politikaları gerekli…”
Sağlık Bakanlığı’nın günlük verileri açıklama konusundaki durumuna değinen Saltık, “Sağlık Bakanlığı veri paylaşmada çok tembel ya da kıskanç. Bu tutumu artarak sürüyor” dedi.
Saltık, durumu şöyle anlattı;
“Pek çok ülke günlük veriler açıklarken, Türkiye’de 15 günlük bulgular ve epey geriden yayınlanıyor. En son veri 14-27 Kasım 2022 dönemine ilişkin 2 haftalık toplam veri; 37.185 yeni tanı, 92 ölüm, 21.052 iyileşen, 101.492 toplam ölüm ve 17.042.722 de toplam olgu sayısı. İyileşen sayısının yeni tanı alanlardan 16 bin dolayında eksik olmasına dikkat edilmeli. Havuzdaki aktif, bulaştırıcı hasta sayısı azalmıyor, havuz boşal(a)mıyor ama doluyor! Hele kış koşulları sertleşirse, yaygın ve ağır yoksulluk, ekonomik bunalım nedeniyle insanların bağışık direnci epey zayıflayabileceğinden, Kovid-19 dahil, grip, üst ve alt solunum yolları hastalıkları (zatürre) ve başkaca fırsatçı enfeksiyonlar ve hastalıklar çok artabilir. Bu son sorun alanının, sosyal destek politikalarıyla büyük bir özenle yönetilmesi gerekir.”
Yoksullaşmanın bağışıklığa olumsuz etkisi…
Yaşanan salgının yoksullaşma ile de bağı olduğunu belirten Saltık, “Sağlık Bakanlığı, Grip / İnfluenzaya ilişkin sayısal veri açıklamadı son günlerde. Ancak Bakan Koca, toplam yüzde 40 dolayında hasta sayısı olduğunu, bunların başında grip, RSV enfeksiyonları geldiğini geçen hafta kamuoyu ile paylaştı. 2,5 yılı geçen Kovit-19 salgını boyunca toplum büyük ölçüde kapalı kaldı ve RSV, grip gibi üst solunum yolu bulaşlarına bağışıklığı azaldı. Derin ve yaygın yoksullaştırma nedeniyle de toplum bağışıklığı genel olarak zayıf, düşük. Bunların sonucu olarak mevsimsel grip ve üst – alt solunum yolu bulaşlarında (enfeksiyonlarında) geçmiş yıllara göre görece bir artış olduğu, eldeki çok sınırlı verilerle söylenebilir.”
Bu belirtilere dikkat!
Prof Saltık, kış aylarında yaşanan farklı üst solunum yolları hastalıklarına bağlı belirtileri de şöyle sıraladı;
“Grip, birden başlayan ateş, öksürük, boğaz ağrısı, baş ağrısı, burun akıntısı, kas ve eklem ağrıları ile gider. Ateş, eklem ve kas ağrılarının olmaması Nezle gibi daha hafif gidişli öteki solunum yolu hastalıklarını çağrıştırır. Öksürük şiddetli olabilir. İki hafta ya da daha uzun sürebilir. Ateşin uzaması, koyu renkli balgam, göğüs ağrısı ve/veya nefes darlığının eklenmesi, grip virüsünün zayıflattığı akciğerlere bakterilerin yerleştiğini düşündürmelidir. Bu durumda mutlaka hekime başvurulmalıdır. Özellikle risk kümesinde bulunan bağışıklık sistemi zayıf kişilerde bu durum tehlikeli olabilir. Sinüslere ve orta kulağa bakterilerin ulaşmasıyla sinüzit ve otit gibi komplikasyonlar gelişebilir. Bu durumda antibiyotik kullanımına hekim karar vermelidir. Öne eğilmekle artan baş ağrısı, kulak ağrısı erken tanı için uyarıcı olmalıdır.”
“Hekim reçete yazmadıkça antibiyotik kullanmayın”
Kovid-19 ve İnfluenza/Grip bulgularının klinik olarak birbirine benzeyebildiklerine de dikkat çeken Prof Saltık, ” Hekim de, hasta da tam bir ayrım yapamayabilir. Uygun viral boğaz panelleri ile boğazdan alınacak sürüntü örneklerinde laboratuvar çalışması ayırıcı tanı olanağı vermektedir. Viral üst-alt solunum yolları bulaşlarında, bakteriyel bulaş eklenmedikçe antibiyotik kullanılmamaktadır. Kovid-19 için ise özel anti-viral ilaçlar ve belirtilere dönük özgül sağaltım yapılmalıdır. Bir kez daha vurgulamak gerekirse, hekim reçete etmedikçe antibiyotikler kesinlikle kullanılmamalıdır” dedi.
Koşulları oluşmadan gelişigüzel antibiyotik kullanımının hem kişilerin sağlığı açısından sakıncalı olduğuna, hem de ulusal ekonomiye yük getirdiğine dikkat çeken Prof Saltık, “antibiyotik direnci gelişmesiyle bu ilaçları daha sonra kullanamama gibi çok ağır istenmeyen sonuçlar doğabilmektedir” dedi.
HABER : Haber: Ceren Bala Teke
GÜNDEM
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023GENEL
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023GÜNDEM
23 Eylül 2023Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.