Suriye’de iç savaşın etkisiyle kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya kalan yaklaşık 500 yıllık müzik eserleri Türkiye’de derlendi. Suriyeli araştırmacı-müzisyen İbrahim Muslimani, bu eserleri derleyerek bir kitapta birleştirdi.
Kendisini Suriye Musikisi Hizmetkârı olarak tanımlayan Muslimani, 9. Köy’e yaptığı açıklamada, tek amacının ülkesinin kültürünü tüm dünyaya tanıtmak olduğunu vurguladı.
Suriye’deki savaştan kaçıp, Gaziantep’e gelen Muslimani, Suriye’nin 500 yıllık türkülerini bir araya getirdiği kitabın adını “Wasl” koydu. “Kitabın adı olan Wasl kelimesi vuslat, bağlantı gibi anlamlar taşıyor. Geçmişteki müzik tarihi ile bugün arasında bir bağlantı olsun diye bu eseri meydana getirdim” diyen Müslimani, amacını ise “gelecek nesillere müzik eserlerimizi, bizim deyimimizle Halepli Kududler veya Muvaşşah eserlerini miras bırakmaktır” sözleriyle açıkladı.
Müslümani, kitap çalışmasına iç savaştan önce Suriye’de başladığını, ancak sonunu savaştan kaçarak geldiği Gaziantep’te, zor koşullarda tamamlandığını da anlattı.
“Müzisyenler savaşta taraf olmak zorunda bırakıldı”
Savaşın ve göçün yıkıcı etkisinin kültür-sanat üzerindeki sonuçlarına yönelik 9. Köy Haber Merkezi’ne konuşan Gaziantep Üniversitesi Göç Enstitüsü Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yücel Karadaş ise, “Maalesef Suriye savaşının etkisi hukuk, akademi benzeri alanlarının yanı sıra ilk olarak müzik alanının tahribatına yol açtı. Suriye’de savaşla birlikte müziğin icra edilebileceği sosyal bir ortam kalmadı. Hatta müzisyenlerin çoğu savaşın tarafı haline geldiler yani savaşçı olmak zorunda bırakıldılar. Çünkü savaş normal bir durum değil” dedi.Suriye’deki iç savaşın sanat üzerindeki bu yıkıcı etkisinin yarattığı dezavantajların Türkiye açısından avantaj olduğunu da ifade eden Karadaş, “Türkiye’ye gelen Suriyeli mülteci müzisyenlerin ülkece aşina olmadığımız bir müzik geleneğinin taşıyıcısı olarak bize farklı bir kültürü, müzik anlayışını taşıdığını ve bu bağlamda aslında müzik anlayışımızı zenginleştirdiklerini söyleyebilirim. Gözlemlediklerime dayanarak Suriye toplumunda Türkiye’de müzisyenler ile dinleyiciler arasında görmediğimiz interaktif bir ilişki var diyebilirim” diye konuştu.
“Suriye’den ülkemize gelen bu sanatsal birikimin farkında değiliz”
Savaş gibi yıkıcı unsurların etkilerine karşın kültür-sanat alanlarının desteklenme konusunda en arka plana bırakıldığını vurgulayan Prof. Dr. Karadaş şöyle konuştu;
“Fon sağlayıcılarının vizyonları fon desteği verecekleri alanları belirliyor. Gözlemlediğim kadarıyla bu vizyonda sanat oldukça arka planda kalıyor. Biz Gaziantep Üniversitesi Göç Enstitüsü olarak projelerimizi ilgili kurumlara sunduğumuz zaman maalesef sadece temel ihtiyaçları kapsayan sosyal yardımların önceliği önümüzü kesiyor. Kurumların temel hedefi maddi varlığı, ekonomik koşulları geliştirme üzerinde şekilleniyor. Yanı sıra cinsiyet, kadın, sağlık gibi alanlardaki projeler ön planda tutuluyorken sanat alanı söz konusu bile değil. Gaziantep’te çok önemli Suriyeli müzisyenler, entelektüeller var. Suriye’nin çok önemli isimleri Gaziantep’te, Türkiye’de yaşıyor ama bunlarla ilgili bir farkındalığa sahip değiliz. Oysaki bu bizim için bir değer ve fırsattır. Suriye’den ülkemize gelen bu sanatsal birikimin farkında olduğumuzu söyleyemem. Türkiye’de göçün risk oluşturduğu bu kültürel-sanatsal alanlar yeteri kadar desteklenmiyor. Bu durum da musiki değerler için yıkıcı etkiye sahip olabilmektedir.”Prof. Dr. Yücel Karadaş
HABER : Haber: Jiyan Erkılıç
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.