Yazar Ergün Poyraz’ın saldırıya uğramasıyla ilgili habere eleştirel medyanın ilgisi internet siteleriyle sınırlıydı. Basılıda ise Sözcü ve Karar gazeteleri kullanmamış, Cumhuriyet ve Gazete Pencere saldırının nedenine yönelik iddialara değinmemişti. Sadece BirGün, “Saldırıda yolsuzluk iddiası” başlığıyla iddialara dikkat çekmişti.
İktidar yanlısı gazeteler ise tam tersine ilk sayfaya taşımışlardı olayı. Hürriyet “Önce dilekçe sonra dayak”, Akşam “CHP’li belediyeyi uyardı linç edildi”, Yeni Akit “Zillet basını dayakla susturuyor”, Diriliş Postası ise “Fondaşın ölüm sessizliği” başlıklarıyla duyuruyordu olayı.
Aslında iktidar medyasının geniş, eleştirel medyanın da küçük yer vermesinin nedeni aynıydı! Saldırı, Ergün Poyraz’ın CHP’li Kuşadası Belediyesi’ndeki bir ihalede usulsüzlük iddiasının peşine düşmesinin ardından yaşanmıştı. Başkan Ömer Günel, daha sonra iddiaları reddedip, Ergün Poyraz hakkında suç duyurusunda bulunsa da suçlamaların odağında CHP vardı!
Ergün Poyraz’ın dövülmesine geniş yer veren iktidar medyası, daha önce gazeteciler Sabahattin Önkibar, Orhan Uğuroğlu, Levent Gültekin, Afşin Hatipoğlu, Ahmet Takan, Yavuz Selim Demirağ saldırıya uğradığında ya büyütmemiş ya da görmezden gelmişti. Zira o saldırılarda MHP ve iktidar çevreleri suçlanıyordu.
İki kutuplu medya ortamındayız. Ergün Poyraz’a saldırı haberinde de olduğu gibi iktidar medyası AKP-MHP haberlerinde, eleştirel medya ise CHP haberlerinde yanlı davranıyor. Bir taraf iktidar, öbür taraf muhalefet hakkındaki olumsuzlukları, etkinlikleri yok sayıyor.
Öyle ki, iki ay önce Necmettin Erbakan anılırken Cumhuriyet, Hürriyet, Karar, Milliyet, Yeniçağ, Yeni Asya, Milli Gazete, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun katıldığı Saadet Partisi etkinliğini haber yaptı. Sabah, Akşam ve Yeni Şafak ise onun yerine Fatih Erbakan ve partililerinin Erbakan’ın mezarı başında düzenlediği töreni yayımladı.
Başka bir örnek, Bilecik’in CHP’li Belediye Başkanı Semih Şahin ile ilgili iddialar Sabah’ta çıktığında eleştirel medya, CHP disipline sevk edene ve İçişleri Bakanlığı görevden alana değin ilgi göstermedi. İktidar medyası da AKP ve MHP ile ilgili yolsuzluklar ve israf, üç beş maaş alma haberlerine duyarsız kalıyor. Örneğin Ruhsar Pekcan’ın Ticaret Bakanlığı sırasında eşinin şirketinden dezenfektan alınması haberlerine karşı kör kalmışlardı. Böyle sayısız örnek var.
İktidar medyası bir yana ama eleştirel medya da kiminle ilgili olursa olsun yanlışa yanlış demekten çekinmemeli. Haberlere tarafgir gözle bakan gazetecilik basın ve ifade özgürlüğüne, demokrasiye zarar verir.
“Üç kuruşluk vicdan”, “Yuh olsun senin gibisine” gibi başlıklarla sunulan haberin öyküsü bir sosyal medya paylaşımıyla başladı. Ardından Hürriyet, Akşam, Karar, Milli Gazete ile BirGün, Gerçek Gündem, NTV, Tele1, OdaTV internet siteleri ve birçok televizyonda yayımlandı. Haber ajansları İHA ve DHA da haber geçtiler.
Bu kadar çok medya kuruluşunun üzerine düştüğü bir haberin dört başı mamur biçimde araştırılmış olması beklenir. Fakat yaşlı bir kadın alışveriş fiş tutarı 50 TL’nin altında kaldığı için marketin servis aracından indirilmesiyle ilgili bu haberlerin 5N1K’sı bile eksikti.
Nerede sorusunun yanıtı bile yoktu. “Olay, Yenimahalle ilçesindeki İlkyerleşim Mahallesi, Batıkent Bulvarı’ndaki marketin otoparkında meydana geldi” diye olayın yaşandığı yer tarif ediliyor ama marketin ismi verilmiyordu. Oysa olayın Ankara’daki Gimsa Market’te yaşandığı biliniyordu, sosyal medyada açıkça yazılmıştı marketin adı.
Kim sorusunun yanıtı da eksikti. Haberin öznesi “80 yaşındaki yaşlı kadın” diye tarif ediliyordu ama kadın hakkında başkaca bilgi yoktu haberlerde. Bırakın adını sanını, olay sırasında neler yaşadığı, 80 yaşında olduğu bilgisi bile şüpheliydi. Zira sadece olayı cep telefonuyla görüntüleyen “müşteri”nin sözlerine dayanarak yazılmış 80 yaşında olduğu.
Kadın araştırılmamış, marketin adı da bilerek gizlenmişti. Suçlanan ticari işletmelerin, şirketlerin adlarının yazılmayarak korunmaları medyanın kılcal damarlarına sirayet etmiş bir hastalık. Marketin adı, yöneticilerinden de görüş alarak yazılmalıydı.
Temel kurallar ihmal edilip, kopyala yapıştır kolaycılığına sapılınca haberler sosyal medya paylaşımı tadını aşamıyor. “Yaşlı kadının servis aracından indirildiği” haberi de öyle…
Sakarya’da av tüfeği ile oynayan 6 yaşındaki bir çocuk, kazara 9 yaşındaki ağabeyini vurmuştu. Posta gazetesi bu olayı “Affet beni abi” başlığıyla manşete taşıdı.
Haberde ölen abi ile annenin fotoğrafları, adları ve soyadları açıkça yer alıyordu. Abisini vuran çocuğun tabut başındaki fotoğrafı da yüzü kapatılarak konulmuş, ismi de C.D. olarak kodlanmıştı. DHA, Sözcü, Yeni Şafak ve Takvim gazeteleri ile Hürriyet ve Karar internet siteleri de benzer şekilde yayımladı bu haberi.
Halbuki anne babanın isim ve fotoğrafını koyduktan sonra çocuğun adını gizlemenin bir anlamı kalmıyor. Tanınmasını sağlayacak bilgiler yayımlanmış oluyor. Bu haberler, abisinin ölümüne neden olan çocuğun ömrü boyunca önüne çıkacak, travmayı atlatmasını engelleyecek.
Basın Kanunu “Küçük suç faili veya mağdurlarının tanınmalarına yol açacak yayınları” yasaklıyor. Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi de “çocukların fotoğraf, görüntü ve çizimlerinin kullanılmaması”nı öngörüyor. Bu hükümlerin amacı da fail ya da mağdur çocukları korumak. Maalesef çocuk haberlerine yeterince özen gösterilmiyor yaygın medyada.
Annenin terkettiği Nisa bebek haberlerinde de bebeğin mahremiyetine saygılı davranılmadı. Emziren acil tıp teknisyeni kadının tavrını överken bebeğin fotoğrafı alabildiğine kullanıldı. Nisa bebeğin -hayata tutunabilirse- terkedilmiş bir bebek olduğunu ilerde bu haberler sayesinde kontrolsüz bir şekilde öğrenebileceği ve ağır psikolojik sorunlar yaşayabileceği dikkate alınmadı.
Okur görüşü:
Mertalp Yıldırım: “Konya’da işkenceye uğrayan genç kız konuştu” haberinde işkence ifadesi hatalı. Zira TCK ile düzenlendiği üzere, işkence kamu görevlileri tarafından işlenebilecek bir suç olup; kamu görevlisi olmayan bireylerce diğer bireylere karşı eziyet teşkil eden fiiller eziyet suçunu oluşturacaktır. Hatalı kullanılmasının işkence suçunun, kamuoyu nezdinde önemsizlestirilmesine sebebiyet verebileceği görüşündeyim.
Ombudsman yanıtı: İşkencenin yersiz kullanılmasının sakıncalı olabileceği doğru. İşkence ve eziyet arasında büyük fark var. Ancak TCK’daki tanımlara göre işkence, kamu görevlileri tarafından yapılan kötü muameleye ilişkin bir tanım olsa da Türkçe açısından “Bir kimseye maddi veya manevi olarak yapılan aşırı eziyet” anlamına geliyor. Haberde geçen olayda da eziyet sözcüğü -maalesef- olayı tanımlamaya yetmiyor, “aşırı eziyet” yani “işkence” edilmiş.
HABER : Faruk Bildirici
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.