Mansur Kuyumcu
Turist rehberlerinin karşı çıktığı Turist Rehberleri Kanunu’ndaki değişiklikler 27 Nisan 2024’te Cumhurbaşkanı tarafından onaylanarak Resmi Gazete’de yayınlandı. “Turizm Rehberliği Yasası” hem sektör temsilcilerinin hem akademisyenlerin hem de bölüm öğrencilerinin tepkilerine yol açtı. CHP’nin de iptal ve yürütmeyi durdurma talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşıdığı yasayı Turist Rehberleri Birliği (TUREB) Başkanı Hakan Eğinlioğlu, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölümünden Doç. Dr. Nazım Çokişler ve Turizm rehberliği bölümü son sınıf öğrencisi Muhammed Sezen 9. Köy’e değerlendirdi.
TUREB Başkanı Hakan Eğinlioğlu yasanın gerekçesinde, ülkemizin en fazla turist ağırlayan ve dünyada en fazla turizm gelirinden kazanan ilk 3 ülkesi arasına girme yolunda olması gösterilse de bunun doğru olmadığını savunarak şunları söyledi; “Biz buz dağının görünmeyen kısmında başka bir hedef olduğunu görüyoruz. Hedef aslında meslek kuruluşlarının kolunu kanadını kırıp etkisizleştirmek, belli başlı 2-3 büyük tur operatörünün ve bir avuç turizm erkinin sektörde en büyük belirleyici olmasını sağlamak. Turizm sektöründeki tüm bileşenlerin, özelde de rehberlerin kronikleşmiş pek çok sorunu ve hatta gerçekten revize edilmesi gerekli sorunlar varken bunlara hiç dokunulmaması dikkat çekici.”
Yasanın sektöre olumsuz yansımalarının önümüzdeki süreçte görüleceğini belirten Eğinlioğlu, “Henüz acentalar yasasına müdahale edemediler. Tabi finans gücü ve politik kalkanı emek gruplarından daha büyük olan yapılar bu sistem içinde avantajlı oluyor. Bize yapılan müdahale zaman içinde diğer meslek kuruluşlarına da yapılacağından sadece turizm sektörü ile konuyu ele almak eksik kalır. Ayrıca, bu yeni yasa maddelerinden üniversitelerin rehberlik bölümleri de olumsuz etkilenecek. Rehberlik sadece sanat tarihi ve arkeoloji bilmekle sınırlı bir meslek değil. 12 Eylül sonrası turizm sektöründe sendikalaşmanın da zorlaştırılması, sektörün emek kesiminin mesleki örgütlenmesini de sınırlıyor. Turizm salt finansal yatırımları içermez, turizm yetişmiş insan merkezli bir sektör ve bu durum maalesef sektörde çalışan tüm kesimleri olumsuz etkiliyor” diye konuştu.
Bu yasa ile meslek kuruluşları üzerinde bakanlığa müdahale yetkisi verildiğini de belirten Eğinlioğlu, “Bakanlık talep edecek biz yapacağız. Gerekirse çalışanlarımız bile kamu personeli gibi yargılanabilecek ama kamu personeli haklarına sahip olmadan… İstedikleri an idari ve mali olarak denetleneceğiz. Hatta çok rahat kayyım gelebilecek. Bu durum yasal görünüm kazanıyor. Umarım Anayasa Mahkemesi bu hususlara dur der” dedi.
Yasanın yetişmiş, kalifiye insanları meslekten uzaklaştıracağı uyarısı da yapan Eğinlioğlu, “Genel itibariyle rehberi işlevsizleştirme, liyakat ortadan kaldırma, mesleki örgütlenmeye ve dayanışmaya zarar verme gibi pek çok olumsuz hususu içinde barındırıyor. Eğer Anayasa Mahkemesi iptal etmez ise zaman içinde kaotik bir ortam doğacaktır” açıklamasını yaptı.
Eğinlioğlu şunları ifade etti; “Davalar söz konusu olabilir. Sanat Tarihi ve arkeoloji mezunlarına tanınan haklar emsal teşkil edeceğinden diğer disiplinlerden mezun olan örneğin; filoloji, antropoloji, tarih, coğrafya ve ilahiyat mezunları da ‘Biz de bu haktan yararlanmak isteriz’ diyebilir. Rehberlik multidisipliner bir meslek. Bu yüzden işlevsizleşen rehberlik bölümlerinin akademisyenleri ve öğrencileri dava açabilir.”
Eğinlioğlu, “Turist rehberleri, ülke turizmine yıllarca başarıyla hizmet etmiş, başarısı ve donanımları tüm dünyaca bilinen ki -dünya turist rehberleri arasında en iyilerinin başında görülen- Türkiye’nin tanıtımına büyük katkılarda bulunmuş kültür emekçileridir” diye ekledi.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Turizm Rehberliği Bölümünden Doç. Dr. Nazım Çokişler de turist rehberliği eğitiminin Kültür ve Turizm Bakanlığı, üniversiteler, TUREB, Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) olmak üzere 4 farklı paydaş arasındaki koordinasyonsuzluk ve güç çatışmasının kurbanı olduğunu dile getirdi.
Çokişler şunları ifade etti; “Şu an kurs, ön lisans, lisans, yüksek lisans ve doktora olmak üzere 5 farklı seviyede eğitim alınarak turist rehberi olunabilmektedir. Bu seviyeler de kendi içlerinde örgün, uzaktan ve ikinci öğretim gibi farklı modellere sahip. Ortaya toplamda 9 farklı yolla rehberlik eğitimi verildiği gerçeği çıkıyor. Bu denli farklı eğitimlerden geçerek aynı mesleği icra edebilme yetisi kazanılan başka bir meslek yok. Bu gerçek ile ortaya çıkan durum, rehberlik eğitiminin önündeki en büyük engelin parçalanmış yapı sorunu olduğudur. Yeni kanun da aslında bu parçalanmış yapının bir sonucu.”
Turist rehberleri için yabancı dil şartının kaldırılmasını, “mesleğin altına konulmuş büyük bir dinamit” olarak değerlendiren Çokişler şu değerlendirmeyi yaptı; “Şu an yaklaşık 15 bin turist rehberi var ama turist rehberliğ bölümünden mezun ancak dil sınavını geçememiş en az 50-60 bin öğrenci var. Yeni kanunla dil sınavını geçememiş öğrencilerle birlikte sanat tarihi, arkeoloji gibi bölümlerin mezunları ve ayrıca uzak doğu dillerini bilen kişilerin kolaylıkla rehber olabilmelerinin önü açılıyor. En az mevcut rehber sayısı kadar yeni rehberin sektöre girmesi çok olası. Yaklaşık 50 yılda ulaşılmış olan rakamın bir anda 2 katına çıkarılması rehberlik mesleği için büyük bir tehlikedir.”
Turist rehberliği mesleğinin, stratejik önem kadar turizmden elde edilen gelirin paylaşılmasına da katkı sağladığını aktaran Doç. Dr. Çokişler, “Rehberlerin ve akademisyenlerin asıl korkusu, yasa ile güvence altına alınmış olan taban ücret uygulamasının resmiyette olmasa bile uygulamada ortadan kalkma ihtimalidir. Böyle bir durumda rehberlik, aile geçindirebilen bir meslek olmaktan çıkma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaktır” uyarısını yaptı.
Rehber olma kriterlerinin sıkılaştırılması yerine gevşetilmesinin tek makul açıklamasının acentelerin karlılığını artırmak olduğunu dile getiren Çokişler, “Türkiye’de acenteler ve rehberler arasında hep bir sürtüşme vardı. Kendisi de bir acente sahibi olan Kültür ve Turizm Bakanı tarafından hazırlanan bu yasa, rehberlerin sektördeki gücünü azaltırken acentelerin daha fazla güç kazanmasına neden olacak. Sonuçta sektörün en kültürlü, en iyi yetişmiş insan kaynağı olan rehberlerin turizm pastasından aldıkları pay azalırken acentelerin payının ve gelirinin artacağını öngörmek zor değil. Bu yüzden yeni kanun ucuza rehber çalıştırmak isteyen acentelere hizmet etmek için çıkarılmış gibi görünüyor” dedi.
Yasa hazırlanırken ilgili akademisyenlerin önerilerinin alınmamasını da eleştiren Doç. Dr. Çokişler, “Türkiye’nin değişik üniversitelerinden 51 akademisyen ile birlikte bildiri yayınladık çünkü hiçbir şekilde akademisyenlerin ve meslek birliklerinin görüşleri alınmadı. Mesleğimizi ve akademimizi yakından ilgilendiren böylesi bir kararda Bakanlığın bizimle istişare içinde olmasını isterdik” dedi.
“Yasa, güçlü olanın daha güçsüz olanın emeğine kastetmesidir” diyen Turizm Rehberliği son sınıf öğrencisi Muhammed Sezen, “Burada güçten kastım elbette paradır. TUREB ile Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin (TÜRSAB) güçlerini mukayese ettiğimiz zaman ciddi bir güç farkı olduğunu gözlemleyebiliriz. Zira TÜRSAB, bünyesinde güçlü şirketleri bulunduran bir kurumken TUREB bünyesinde bireysel olarak para kazanan emekçi rehberler bulunmaktadır. Sermayenin her hâlükârda galip geldiği bu patron dostu sistemde bir kez daha sermayedarlar pastanın bütün payına göz dikmişlerdir” diye konuştu.
“Sermayedarların, maliyetlerini düşürmek adına kanunla korunan turist rehberliği mesleğini ayaklar altına almak için bakanlığı ikna ettiklerini” belirten Sezen şunları ifade etti, “Meslek itibarsızlaşırken aynı zamanda Türkçe rehberlik faaliyetlerinde taban ücretin yalnızca yüzde 70’i alınacak. Bu da sermayedarların maliyetlerini düşürüp sermayelerine sermaye katmasına, bu uğurda da pastadan ufak paylar kapan emekçi turist rehberlerinin harcanmasına yol açacak. Birilerinin kazanma arzusu doyuma ulaşmıyor diye evini geçindiren rehberlerin harcanması tam anlamıyla fiyaskodur. Öyle ki rehberler serbest çalışan, çalışma saatleri belli olmayan, sigortasız çalışan, çoğu zaman bahar ve yaz aylarında sezonluk para kazanıp kışın biriktirdiklerinden harcamak zorunda kalan ve herhangi bir afet ve salgın hastalık durumunda en çok mağdur olan meslek gruplarından birisidir. Bu kadar handikaplı bir meslek grubuyken ve herhangi bir güvenceleri yokken kanun ile kazandıkları paralara da göz dikilmesi kabul edilebilir değil. Açık ve net bir şekilde görüyoruz ki sermayenin hakları emekçinin haklarından öncelenmiştir.“
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.