Haber: Gülseven Özkan – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: Depophotos
Kadın gazeteciler, haber toplantılarında görüşlerinin önemsenmemesinden, iletişim içinde oldukları insanlara kadar maruz kaldıkları ayrımcılığı dile getirirken, asıl işi yapan kadınlara “hamal” gözü ile bakıldığını, kurumların tepe görevler için ise erkekleri seçtiğini vurguladı. Ana akım medyada ve yerel basında çalışan iki isim, 9. Köy’e, “meslekte kadın gazeteci” olmayı anlattı.
“Türkiye’de gazeteci olmak zor, kadın gazeteci olmak daha zor” diyen kadın gazeteciler, siyasi baskılarla, tehditle, ağır çalışma koşullarıyla mücadele ederken, ayrımcılığa da itiraz ediyor.
O kadınlardan biri ana akım medyada çalışan Sıla. (*) Uzun yıllar Türkiye’nin en büyük gazetelerinden birinde dış haberler editörü olarak çalıştı. İstanbul’da köklü bir üniversitede Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi alanında lisans, sosyoloji alanında yüksek lisans eğitimi alan Sıla, tek kadın editör olarak gazetede yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
“Günlük haber toplantılarında, müdürümüz Suriye Savaşı, Rusya-Ukrayna Savaşı, ABD Seçimleri gibi daha kritik konularda benim fikrimi ya almıyor ya da herkese söz verdikten sonra -Hadi sen de bir şeyler söyle- diyerek alıyordu. Bu konularda yaş ve tecrübe olarak benim altımdaki erkek çalışanlar benden daha çok söz hakkına sahipti. Bu tür “ağırlıklı” haberler daha çok erkek editörlere yazdırılıyordu, bana da magazinsel yönü kuvvetli, “hafif” haberler kalıyordu. Müdürüm benimle daha çok İngiliz Kraliyet Ailesindeki sansasyonlar üzerine konuşmayı seviyordu.”
Gazetede yönetici kademesinde kadın sayısının azlığına da değinen Sıla, “Bence ana akım medyada kadın gazetecilere ’hamal’ gözüyle bakılıyor” diyor. Kadın gazetecilerin yoğun çalışmalarına rağmen erkeklere oranla daha düşük ücret aldığını söylerken Sıla, genel yayın yönetmenleri, köşe yazarları, yurtdışı-bölge temsilcileri, bölüm şefleri arasında kadın gazeteci sayısının azlığa vurgu yaparak, üst kademelerde görev alan kadınların büyük mücadele verdiğini anlatıyor:
“Bir erkek iş dışında futboldan, güzel bir modelden bahsedince –hafif- sayılmıyor. Ancak bir kadın bir elbiseden ya da çocuk bakımından bahsettiğinde –hafif- ya da –akılsız- sayılıyor. Bu tür kadınların siyaset, dış politika gibi konulara uzak olduğu düşünülüyor. Dolayısıyla, kadınlar kendilerini önemli gösterebilmek adına çok daha fazla çaba harcıyor, erilleşiyor, eril bir dil benimsemek zorunda kalıyor ve yukarı çıkabilmek adına gerginleşiyor. Erkekler ise, çok rahat ve erkek dayanışmasının kendilerine sağladığı konforun ekmeğini yiyor.”
Düşük ücretler nedeniyle gazetecilerin büyük kentlerde zorluk yaşadığına dikkat çeken Sıla, gelecek kaygısına da değinirken anne olan meslektaşlarının sektörde herhangi bir ayrıcalığa sahip olmadığını, çalıştığı kurumda kreş bulunmadığını, bu durumun kendisini kaygılandırdığını söylüyor. Sıla, Toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle de kadınların dezavantajlı bir konumda olduğunu dile getirerek özellikle evli ve çocuk sahibi kadınların şehirden uzakta haberlere gitmelerinin zorluğuna vurgu yapıyor.
Medyada kadınların karşılaştığı sorunlar için çözümler öneren Sıla, yönetim kademelerinde zorunlu kadın kotası, çocuk sahibi kadın gazeteciler için kurumlarda kreş imkanlarının sağlanmasını istiyor.
Medya sektöründe kadın olmanın zorluğunu anlatan diğer bir isim de Bingöl Kent Haber Gazetesi Muhabiri Eylem Özen. Toplumda kadınların ikinci planda tutulduğunu dile getiren Özen, işini yaparken bu durumu daha net yaşadığını söylüyor. Toplumda kadına öğretmenlik gibi mesleklerin biçildiğini söyleyen Özen, diğer alanlarda kadının adeta istenmediğini şöyle dile getiriyor:
“Özellikle kırsalda yaşayıp buralarda çalışırken, –kadın her mesleği yapamaz- zihniyetiyle karşı karşıya geliyorsunuz. Bu çevrelerde gazeteciliğin daha çok erkek işi olduğu düşüncesi geçerli -Kadının az konuşanı makbuldür, ev işi yapmak kadına daha çok yakışır- düşüncelerinin hâkim olduğu bir ortamda gazetecilik faaliyetlerini sürdürmek oldukça güç. Girdiğim ortamlarda kadın olmamdan ötürü daha az ciddiye alındığım durumlar oldu. Ama bir erkek meslektaşımıza karşı aynı tutum yoktu. Erkekler daha çok ciddiye alınıyor, konuşmaları daha çok önemseniyor. Hal böyle olunca haliyle haber kaynaklarına ulaşmak beni zorluyor.”
Haber üretmenin saati olmadığını anlatan Özen, kadınlara yönelik şiddet ve taciz olaylarına dikkat çekerek, gece saatlerinde dışarıda olmanın, taksiye binmenin bile kaygı verici olduğunu ifade ediyor.
Kadın gazeteci sayısının artması gerektiğini vurgulayan Özen, Bingöl’de sadece iki kadın gazetecinin varlığına dikkat çekiyor. Gazetecilikle ilgili meslek örgütü yöneticileri arasında kadınların olmasını isteyen Özen, “Cemiyet başkanları bir kadın bir erkek şeklinde olursa belki kadın gazetecilerin sorunları, yaşadığı problemlere daha çözüm odaklı yaklaşılabilir. Kadın ve erkek, fiziki olarak aynı güçte olamadığı için erkekler hele sahada çalışılırken, çekişmeyle hep önde oluyor.” Diye yakınıyor.
Resmî kurumların veriler de medyada kadınların geride kalışını çarpıcı biçimde ortaya koyuyor. Açıklanan son verilere göre, Türkiye’de 15 bin 148 basın kartı sahibinden sadece yüzde 25’i kadın. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS) çalışmaları da kadınların uğradıkları ayrımcılığı kayıt altına alıyor. Sendika, kadın gazetecilerin medya alanında pek çok ayrımcılığa, şiddete, mobbinge, tacize maruz kaldığını, esnek çalışma koşulları nedeniyle ağır bir yük taşıdığını, eşit işe eşit ücret alamadıklarını, çocuk bakımı için çoğu kez mesleklerini bırakmak zorunda kaldıklarını dile getiriyor.
(*) Sıla, isminin saklı tutulmasını istemiştir.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.