Okulların kapandığı mart ayından bu yana Türkiye’de 18 milyondan fazla öğrenci ve bir milyondan fazla eğitim emekçisi süreci uzaktan eğitim ile devam ettirmeye çalışıyor. Ancak ne öğrenciler ne de eğitim emekçileri uzaktan eğitimin niteliğinden memnun.
Öğrencilerin yaşadığı sorunların başında uzaktan eğitim için gerekli olan teknik olanakların yetersizliği geliyor. OECD raporuna göre; Türkiye’de bilgisayara erişimi olan öğrencilerin ortalaması yüzde 70’in altında. 77 ülkenin kıyaslandığı rapora göre, Türkiye “internet bağlantısına erişimi olan öğrenciler” listesinde 70’inci sırada. Tableti ya da bilgisayarı olmayan milyonlarca öğrenci eğitim sürecinin tamamen dışında kaldı. Ailenin cep telefonunu kullanan öğrencilerin bir kısmı yeterli internet erişimi olmadığı için derslere katılamadı. Eğitim Sen’in uzaktan eğitim çalıştayının sonuç raporuna göre EBA üzerinden yürütülen derslere katılım birçok okulda yüzde 15-20 civarında.
UZAKTAN EĞİTİMDEKİ ZAYIFLIK
Uzaktan derslere katılım düşük olduğu gibi derslere bağlanan öğrencilerin etkileşimi de oldukça az. Öğrencilerin yüzde 70’ten fazlası derslerde sadece dinleyici durumunda. Ses ve kameraları kapalı. Bazı derslerde öğrenci sayısı 100’ü aşıyor. Örgün eğitimde uygulanan müfredatın aynısı işleniyor. Herhangi bir revizyon ya da güncelleme yapılmadı. Müfredat gibi ders kitapları da uzaktan eğitime uygun değil ve verimli bir şekilde kullanılamadılar. Eğitim Sen tarafından yapılan araştırmaya göre öğretmenlerin yaklaşık yüzde 93,8’i uzaktan eğitimin verimli olmadığını ifade etti.
DERİNLEŞEN EŞİTSİZLİK
Bütün bu sorunlar sadece öğrencileri değil eğitim emekçileri başta olmak üzere aileleri ve geniş toplumsal kesimleri etkiliyor. Eğitim Sen Genel Başkanı Nejla Kurul’a göre pandemi, eğitimde var olan eşitsizlikleri daha da derinleştirdi. Her öğrencinin eşit bir şekilde faydalanması gereken eğitim hakkına erişim zorlaştı. Askıda ekmek kampanyasını hatırlatan Kurul, “Bu evlerde internet erişimi mümkün olabilir mi? Bana evinizdeki teknolojik alt yapıyı söyleyin size hangi toplumsal kesimden geldiğinizi söyleyeyim. Yaklaşık 6 milyon çocuk ve gencin bu koşullarda olduğu ifade ediliyor” dedi. Kurul şunları kaydetti:
DEZAVANTAJLI GRUPLARA DESTEK İHTİYACI
“Kent yoksullarının çocukları, engelli çocuklar, birden fazla çocuğun öğrenci olduğu evlerde toplumsal cinsiyet kalıpları nedeniyle itilen kız çocukları, Kürtçe, Arapça ve Türkçe dışında diğer dillerin konuşulduğu yoksul evlerdeki çocuklara, kendini Türkçe ifade etmede güçlük çeken çocuklara ulaşılmalı, destekleyici önlemler alınmalı.”
Eğitim ve sağlık için bir ek bütçe hazırlanması gerektiğini belirten Kurul, internet erişimi ve bilgisayarın olanaklara sahip olmayan tüm öğrencilere ücretsiz biçimde sağlanmasını istedi. Kurul, “Bu süreçte ebeveynlerin de önemli bir rolü var. Anne ve babaları için çocuklarını ve öğretmenleri uzaktan eğitimde nasıl destekleyebilecekleri konusunda etkin, dinamik yaşam boyu öğrenme programları hazırlanmalı. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı internet sayfasında bir sanal kütüphane oluşturulmalı. Merkezi sınavlar ‘önce sağlık’ denilerek bir kenara bırakılmalı, sonra da okullar ve üniversiteler arasında bir denklik sağlayarak merkezi/standart sınavların olmadığı bir eğitim evresine geçilmeli” dedi.
MÜFREDAT GÜNCELLENMELİ
Örgün eğitimde uygulanan müfredatın uzaktan eğitimde uygulanmaya çalışıldığını belirten Kurul, bunun doğru ve uygulanabilir olmadığının altını çizdi. Kurul “Uzaktan eğitim ‘resmi’ değil, kamusal/toplumsal amaçlar dikkate alınarak, içerik seyreltilerek, yaş gruplarının gelişimsel özellikleri dikkate alınarak ekran karşısında geçen süreyi azaltacak, evin içinde çocuğun okuduğu, yazabildiği, anne ve babası ile evde birlikte yaşadığı insanlarla etkileşimini güçlendirecek, kendisi ve yaşamı hakkında düşünmesini sağlayacak yeni ve zengin içeriklerle yapılmalı” diye konuştu.
EĞİTİM EMEKÇİLERİNE YENİ YÜKLER
Eğitim emekçilerinin salgın koşullarında özverili bir çalışma sürdürdüklerini belirten Kurul, MEB’in öğretmenlerin sorunları ve ihtiyaçlarına gereken ilgiyi göstermediğini ifade etti. Kurul, şu tespiti yaptı:
“Eğitim ve bilim emekçileri evlerini okullaştırmış, bilgisayar, internet erişimi, öğretim materyalleri gibi üretim girdilerini kendileri sağlamış veya satın almıştır. Yasalarla tanımlanmış sekiz saatlik çalışma süreci, öğrencileri ve velileri desteklemek üzere ne yazık ki daha uzun saatlere uzamıştır.”
Kurul, bu çabalarına karşın, eğitim ve bilim emekçilerinin emeğinin daha da görünmez kılındığını, çalışma sürelerini uzatacak uygulama ve yeni yüklerle karşılaştıklarını, ek ders ücretlerini alamadıklarını vurguladı ve bu sorunların çözümü için adımlar atılması gerektiğini belirtti.
HABER : MEHMET ARİF KOŞAR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.