DOLAR 32,4935 -0.17%
EURO 34,9622 0.33%
ALTIN 2.434,950,50
Ankara
25°

PARÇALI AZ BULUTLU

Önüne gelen gazetecilik yaparsa…

Önüne gelen gazetecilik yaparsa…

Sosyal medyanın yaygınlaşarak “herkes söz hakkı” tanımasıyla, “Yurttaş Gazeteciliği” adı altında gelişen tarz, gazetecilik anlayışını değiştirdi mi?  Sosyal medya gazeteciliği, yeni nesil gazetecilik akımlarından biri olarak mı karşımıza çıkıyor? Yoksa gazetecilik yapabilmek için mutlaka bir eğitime, bilgiye ve tecrübeye sahip olunmalı mı? Gazetecilik toplumu bilgilendirmek, kamu yararına gelişmeleri dile getirmek için mi? Yoksa dikkat çekerek etkileşim yaratmak için mi? 

ABONE OL
27 Nisan 2023 16:20
Önüne gelen gazetecilik yaparsa…
3

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber: Zeynep Kakı – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: Pixabay

Gazeteciler çeşitli mecralarda kamu yararını hedefleyen doğru, gerçek ve tarafsız gelişmeleri haberleştirirken, takipçisi çok olan, sık tıklanan kullanıcıların bilinçli-bilinçsiz hatta kasıtlı yaydıkları haberler kamuya zarar mı veriyor? Sosyal medyada kimi zaman dezenformasyona, nefret söylemlerine neden olan bu paylaşımların yayılması, çarpıtılmış bilgiyi önlenemez hale getirmez mi?

Herkesin aklındaki bu soruları, sosyal medyayı da aktif kullanan gerçek gazetecilere sorduk, Demirören Görsel Medya Direktörü Bünyamin Aygün ve Milliyet Gazetesi foto muhabiri Ozan Güzelce ile sosyal medya gazeteciliği ve dezenformasyon hakkında konuştuk.

Ana akım medyada yirmi beş yılı aşkın süredir gazetecilik ve foto muhabirliği yapan Bünyamin Aygün Twitter ve Instagram’ı aktif kullanan gazetecilerden. Savaş muhabirliği de yapmış olan Aygün, farklı bakış açısı ve tecrübeleriyle gündemi yakından takip ediyor. 

Aygün, hem sosyal medya hem de geleneksel medya sektörünün içinden biri olarak gazetecilik ve sosyal medya haberciliğini değerlendirdi:

“Gazeteci olmayıp sosyal medyada gazetecilik yapanların yaptıkları işi etik bulmuyorum. Bu tip insanlar, birincil mesleği olmadığı halde sanki gazetecilik asıl mesleğiymiş gibi davranıyor. Gazeteci, hayatını gazetecilikten kazanan kişiye denir, gazeteci kendi işinden başka iş yapamaz. Hem siyasetçi hem manav hem galerici olup aynı zamanda gazeteci olamazsınız, gazetecilik sadece gazetecinin işidir. Tıpkı bir savcının, bir hâkimin başka bir iş yapamayacağı gibi… Çünkü bu meslek dallarında görevli olanlar doğru ve adil olmak zorunda.”

Aklına geleni yazmak ahlaki değil

Bünyamin Aygün

Sosyal medyada sınırsızca yapılan paylaşımların ahlaki olmadığını dile getiren Aygün,

“Bugün sosyal medyada bir hesap açıp aklına geleni yazınca gazeteci olduğunu zannedenler var, böyle bir şey olabilir mi? Olmaz! Bu ahlaki değil, mesleki etikten önce insan ahlakına aykırı. Sosyal medyada keyfine göre gerçek bilgiymiş gibi haber yapmak, söylem ve düşünce özgürlüğü değildir. Yalan haber yaymak, iftira atmak, linç etmek bu kadar kolay olmamalı. Ayrıca bunu yapan insanlar bir de daha sonra hesaplarını kapatıp gidiyor ve bulunamayacaklarını zannediyor. Tabii ki bulunuyorlar ama bir de devletin ilgili birimlerini de meşgul etmiş oluyorlar.” dedi.

Gazeteci olmadan haber yapanlar

Dezenformasyona sebep olanın aslında gerçek gazeteciler değil, gazeteci olmayıp bu işi yapmaya çalışanlar olduğu ifade eden Aygün, yasaların sosyal medya dezenformasyonunu denetlemesi gerektiğine de vurgu yaparak şunları söyledi:

 “Yasalar bu durumu denetlemeli. Nasıl birisi doktor olmadan hasta bakamıyorsa, birileri de gazeteci olmadan haber yapamamalı. Sosyal medyada gazeteci olup herhangi bir kuruma bağlı olmayan bazı gazeteciler de var. Bu kişiler zaten gazeteciliklerini kanıtlamış insanlar, bir şekilde kurumsal bağını koparmış ve başka kurumlara da aidiyet hissetmeyen bu kişiler bireysel gazetecilik yapıyor. Bu kabul edilebilir ve ben bunu etik kurallara aykırı bulmuyorum.”

“Daha net ve katı yasalarla bu durumun önüne geçilmeli”

Sosyal medyada dezenformasyon ve nefret söyleminin büyük boyutlarda olduğunu ifade eden Aygün,

“Bunun en kötü örneklerini de 6 Şubat Kahramanmaraş Depreminde gördük. İnsanlar sanki deprem bölgesindeymiş gibi tweetler attılar. Sanki enkazın yanındaymış gibi sadece gökyüzünü göstererek videolar çektiler, -Yardım yok, Alevi Köyündeyiz diye bize arama kurtarma ekibi gönderilmedi- gibi kirli yalanlar söylendi.” dedi. 

Bir kuruma bağlı olan bir gazeteci asla dezenformasyon yapmayacağını vurgulayan Aygün şunları söyledi:

 “Bunu bir kuruma bağlı olan bir gazeteci asla yapamaz, yaparsa bedelini ödeyeceğini bilir. Sosyal medya gazeteciliği ve yurttaş gazeteciliği zaten 2013 gezi olaylarından sonra bitmişti. O dönemde kendini gazeteci zanneden sosyal medya kullanıcılarının dezenformasyon ve yalan haberi sadece halkı kışkırtmak için yapıldığını çok net gözlemledik. 2013’ten 2023’e on yılda hiçbir şey değişmedi gördüğünüz gibi. Daha net ve katı yasalarla bu durumun önüne geçilmeli.”  

Milliyet gazetesi foto muhabiri olan Ozan Güzelce de sosyal medyayı aktif kullanan gazetecilerden. Sadece Instagram üzerinden paylaşım yapan Güzelce, haberler uzun yorumlar yapmak yerine çektiği çarpıcı fotoğraflarla durumu özetliyor. Sosyal medyanın gücünü etkili bir biçimde kullanan Ozan Güzelce sosyal medya ve sosyal medya gazeteciliğini etik çerçevede değerlendirdi.

İlk ben söylemiştim sevdası

Ozan Güzelce

Güzelce, yalan haberlerin hızlıca yayılmasının ve bilgi kirliliğinin bu kadar artmasının nedeninin “ilk ben söylemiştim” sevdası olduğunu ifade ederek, şöyle dedi:

 “Sosyal medya hayatımızın merkezinde. Her bilgiye ve her habere en hızlı şekilde ulaştığımız bir yer. Ancak aynı zamanda aldığımız bilgilerin doğruluğunu teyit etmenin de pek kolay olmadığı bir yer. Bir gördüğümüze inanmak için üç ya da beş kişinin onu paylaşması yeterli oluyor. Sosyal medyanın özellikle hassas konularda böyle bilinçsiz kullanılmasını hiç doğru bulmuyorum. En son yaşadığımız 6 Şubat Kahramanmaraş depreminde olduğu gibi, olağanüstü durumlarda bile yalan haberlerin yayılmasını hiç mantıklı bulmuyorum. İnsanlar bazen sadece –İlk ben söylemiştim– sevdası için bile bazı haberleri teyit etmeden paylaşıyor. Ve bu yalan haberler çok da hızlı yayılabiliyor, bu da ciddi bir ilgi kirliliğine neden oluyor. Önemli olan -Ben demiştim, ilk ben söylemiştim– demek değil, doğru haberi bulmak.” 

“Gerçek gazeteciler işin etiğini bilirler ve kolay kolay yanlışa düşmezler”

Tecrübelerini sahada edinmiş gerçek gazetecilerin kolay kolay dezenformasyona sebep olmayacağını düşünen Güzelce, nedenlerini şöyle anlattı:

 “Bizler, gazeteciyim diyebilmek için yıllarca eğitim alıyoruz ve sahada yetişiyoruz.  Gazetecilik bir yaşam biçimidir, bu işi bırakmak ya da emekli olmak gibi bir şey yok. Sosyal medyada gazetecilik yapan ve zaten gazetecilik yapan kişiler bu işin etiğini ve doğrusunu iyi bilirler ve kolay kolay yanlışa düşmezler. Son yaşanan depremin ardından da sosyal medya habercileri hemen Japonya ve Türkiye’yi kıyaslamaya başladılar. İlk olarak hızlıca yayılan bu haberlerin sonunda anlaşıldı ki Japonya’da olan depremler denizde oluyor ve genelde böyle bir yıkıcılığa sebep olmuyorlar. Buradaki depremle kıyaslayabileceğimiz tek deprem Büyük Hanşin Depremi olarak da bilinen Kobe Depremi olabilir, ki orada da ciddi bir yıkım yaşamıştı Japonya.  Yani bu paylaşımları yayarak dezenformasyon yapmadan önce daha dikkatli olunmalı.” 

Bilinçli nefret söylemi

Sosyal medyada gün geçtikçe artan dezenformasyon ve nefret söylemlerinin daha çok bilinçli kişiler tarafından kasten yaptığını savunan Güzelce, “Bir sosyal medya kullanıcısı bilinçli olmalı ve kaynaklarını doğru seçmeli. Sosyal medyada linç kültürünü ve nefret söylemini yürüten kişilerin de bunu bilinçli olarak yaptığını düşünüyorum. Sosyal medya, haberin hem toplandığı hem de çok hızlı yayıldığı bir mecra. Linç kültürü de sosyal medyayı amacı dışında kullanan kişilerin sebep olduğu bir durum. Foto muhabiri olarak sosyal medyada paylaştığım her fotoğraf belge niteliğinde oluyor ve bu belgelerin hepsi benim sorumluluğumda. Yanlış bilgi ve toplumu kışkırtabilecek, kutuplaştırabilecek yalan bilgiyi paylaşırsam bu durumun tüm sorumluluğunun bizde olduğunu bilecek bir bilinçteyim dolayısıyla bu konuda dikkatliyim” diye konuştu.

“Önce vicdani ve ahlaki olarak elimdeki bilgileri tartarım”

Bir foto muhabiri olarak paylaştığı fotoğraf ya da belgeler hakkında yazı yazmadığını, kısaca fotoğraf bilgisi verdiğini ve gördüklerinin yorumunu okuyucuya bıraktığını söyleyen Güzelce: “Çekmediğim fotoğraflar hakkında ve bilmediğim haberler ise yorum yapmam çünkü bunun da bir sorumluluk taşıdığını bilirim. Bu durumun sebebi gazetecilik etiğinden daha çok insan olmanın etiği benim için.  Önce vicdani ve ahlaki olarak elimdeki bilgileri tartarım. Yanlış haberi sadece bilinçli kişiler değil her yaş grubundan bilinçli ve bilinçsiz kişiler görüyor bu yüzden vatandaşlık etiği açısından da sadece doğru şeyler paylaşmaya özen gösteriyorum.” dedi.

 

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.