DOLAR 34,7750 0.09%
EURO 36,6805 0.28%
ALTIN 2.959,410,05
Ankara

KAPALI

Mültecilerin sesi: Mülteci Medyası

Mültecilerin sesi: Mülteci Medyası

Türkiye’de 4 milyonu aşkın mülteci yaşıyor. Büyük ölçüde önyargı ile karşılanan mülteciler, en çok geleneksel ve dijital medyada hak ihlallerine maruz kalıyor. İltica, statü, insanca yaşam, çalışma, barınma, sağlık ve eğitim hakları ve bu haklara yönelik talepleri medya kuruluşları tarafından çoğunlukla yok sayılan mülteciler, haberlerde ya dramatize ya da kriminalize edilerek yer alabiliyorlar. Mülteci, gazeteci ve mülteci hakları savunucularının yer aldığı 10 kişilik bir ekipten oluşan Mülteci Medyası, mültecilerin sorun ve haklarının medyada daha sık ve hak odaklı bir biçimde ele alınması için gönüllülük esasıyla çalışıyor. Ekip, önümüzdeki dönemde hak odaklı mülteci haberciliği ve medyada nefret söylemleri ile etkin mücadele için atölyeler düzenleyip kitapçıklar hazırlayacak.

ABONE OL
8 Ağustos 2020 00:00
Mültecilerin sesi: Mülteci Medyası
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Özellikle Suriye’deki savaşla birlikte Türkiye medyasında mültecilik önemli bir yer tutmaya başladı. Ancak hem sosyal medya hem de ulusal medyada mültecilerle ilgili genellikle olumsuz algı büyüdü. Mülteciler daha çok nefret söylemi içeren haberlerde, kötü olayların faili olarak lanse edildi. Bazı siyasetçilerin de hedef gösterdiği mülteciler, medyanın da eliyle çoğunlukla ötekileştirildi. Haklarında olumsuz pek çok yargı oluşturuldu. Bazı duyarlı gazeteciler, akademisyenler, dernekler ve medya organları bu noktada gerçek, tarafsız, önyargısız ve olumlu çalışmalar yapsa da medyanın önemli bir kısmı mültecilerle ilgili gerçekleri görmezden gelmeye veya olumsuz bir şekilde yansıtmaya devam ediyor. Durum böyle olunca mülteciler de kendini ifade etmek için çeşitli girişimlerde bulunuyor.

Mülteci Medyası Derneği’nin öncülüğünde kurulan Mülteci Medyası haber portalı, bir süredir mülteci odaklı haberleriyle kendinden söz ettiriyor. Mülteci Medyası, yaklaşık 10 kişilik bir ekipten oluşuyor. Ekipte mülteciler, gazeteciler ve mülteci hakları savunucuları yer alıyor. Suriyeli mülteciler dışında İranlı ve Afgan mülteci grupları ile temasları var. Ayrıca önümüzdeki dönemde hak odaklı mülteci haberciliği ve medyada nefret söylemleri ile etkin mücadele için atölyeler düzenleyip kitapçıklar da hazırlayacaklar.

Kendisi de Suriyeli bir mülteci olan Mülteci Medyası Derneği Başkanı Deysem Siti ile Mülteci Medyası’nı ve mülteci gazeteciliği üzerine konuştuk.

-Bize Mülteci Medyası’nın hikâyesini anlatabilir misiniz?
-Mülteciler, gazeteciler ve mülteci hakları savunucuları tarafından kurulan Mülteci Medyası Derneği, mültecilerin hukuki statüsüne ilişkin Cenevre Sözleşmesi’ndeki hak ve özgürlüklerin geleneksel ve dijital medyada görünür olması, mülteci hakları odaklı bir medya perspektifinin oluşturulması, bir arada yaşamının önünde engel olan medyadaki nefret söylemlerinin azaltılması ve mültecilerin kendilerinin haberler üretebildiği bir medya platformu oluşturma amacı ile kurulmuştur. Bu amaçla ilk olarak haber sitemizi hayata geçirdik. Yakın zamanda hak odaklı mülteci haberciliği ve medyada nefret söylemleri ile etkin mücadele için atölyeler düzenleyeceğiz, kitapçıklar hazırlayacağız.

Mültecilerin sorunlarının ve haklarının medyada daha sık ve hak odaklı bir biçimde ele alınması için insan hakları odaklı bir habercilik pratiğini hayata geçirmek istiyoruz. Yasal ve toplumsal konumları nedeniyle en kırılgan durumda bulunan mültecilerle ilgili gündelik karşılaşmalarda, medyadan edinilen bilginin yönlendirici rolü düşünüldüğünde mültecilerin hak odaklı bir bakış açısıyla haberleştirilmesinin önemi daha iyi anlaşılacaktır.

-Mülteci Medyası nerelere bağlı? Kaç çalışanınız var? Kimler size katkı sunmaya çalışıyor?
-Yaklaşık 10 kişilik bir ekibimiz var ve hepimiz gönüllülük esasında çalışmalarımızı yürütüyoruz. Kimi arkadaşlarımız günlük haber taraması ve kimi arkadaşlarımız da site editörlüğü yapıyor. Bir dayanışma ağı oluşturmaya çalışıyoruz. Bu ağda bulunan arkadaşlarımızın bazıları haber gönderiyor, bazıları da mültecilerle ilgili gündeme dair bilgilendirmeler yapıyor. Çalışmalarımıza katılan arasında hem mülteciler, hem gazeteciler hem de mülteci hakları savunucuları yer alıyor. Sadece Suriyeli mülteciler değil onun dışında İranlı ve Afgan mülteci grupları ile birlikte temaslarımız var.

-Mülteci Medyası’na geri dönüşler nasıl? Mülteciler takip ediyor mu? Türkiyeliler de okuyor mu?
-Geri dönüşlerin önemli bir kısmı mültecilerden oluyor. Mesajlar atarak yaşadıkları sorunların haber yapılmasını istiyorlar ya da etraflarında gördükleri sorunları dile getiriyorlar. Bunu özellikle pandemi sürecinde yaşadık. Mülteciler hem kendilerinin hem de komşularının pandemide karşılaştığı hak ihlallerini anlattılar.

-Mülteciler ile ilgili ana akım medyada ötekileştirici bir algı var. Siz bu dile karşı nasıl bir dil kullanmaya çalışıyorsunuz?
-Biz mültecilerin uluslararası sözleşmelerden kaynaklı hakları olduğunun bilincindeyiz ve haberlerde bu hakların yer almasına önem gösteriyoruz. İltica, statü, insanca yaşam hakkı, çalışma, barınma, sağlık ve eğitim hakları gibi. Örneğin göç etmeye çalışırken “yakalanan” mültecilerle ilgili haberlerde iltica hakkının engellendiğini vurguluyoruz. İşsizliğin sorumlusu olarak mültecilerin gösterildiği haberlere karşı mültecilerin çalışma yaşamında karşılaştığı hak ihlallerini ve mültecilerin asgari ücretin de altında çalışmaya mecbur bırakıldığını anlatmaya çalışıyoruz.

-Muhalif olduğunu söyleyen yayınlarda bile özellikle Suriyeliler başta olmak üzere mültecilerle ilgili olumsuz haberler öne çıkıyor. Siz Türk medyasının göçmenlerle ilgili bakışını genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Mevcut durumdaki verilere göre, Türkiye’de 4 milyonu aşkın mültecinin yaşadığı bilinmektedir. Türkiye bu rakamla dünyada en çok mülteciye ev sahipliği yapan ülkelerden birisidir. Böylesi büyük ve yerleşik bir nüfusun karşısında yeterince hazırlığı olmayan Türkiye’de emek, eğitim, sosyal ve kültürel yaşam gibi birçok alanda mültecilerin varlığı Türkiye halkı tarafından büyük ölçüde önyargı ile karşılandı. Türkiye’de geleneksel ve dijital medyada üretilen içerikler ile önyargıları tetiklemekte ve Türkiyeliler ile mülteciler arasındaki uyumu güçleştirmektedir. Bu uyumsuzluk mülteci barındıran diğer tüm ülkeler gibi uzun vadede geri dönülmez toplumsal çatlaklar yaratacaktır.

Türkiye’de yaşam mücadelesi veren mültecilerin hak ihlalleri ile karşılaştıkları alanların başında geleneksel ve dijital medya geliyor. Mültecilerin, iltica, statü, insanca yaşam, çalışma, barınma, sağlık ve eğitim hakları ve bu haklara yönelik talepleri medya kuruluşları tarafından yok sayılırken haberlerde ya dramatize ya da kriminalize edilmiş bir şekilde yer alabildiler. Medyada mülteciler, sistematik olarak cinayet, hırsızlık, taciz gibi adli olaylarla anıldı. Güvenlik sorunları ve “terör”le özdeşleştirildi. Olumsuz ekonomik gidişatın ve işsizliğin sorumluları olarak gösterildi. Türkiye’nin demografik yapısına yönelik bir tehdit olarak ve genel olarak bir rahatsızlık ve “gerginlik” kaynağı olarak etiketlendi. Özellikle Suriyeli kadın mülteciler, aileye ve topluma yönelik bir tehdit olarak sunuldu. Vatandaşlık tartışmaları, üniversiteye sınavsız giriş ve “Fırat Kalkanı Harekâtı” gibi konular etrafında yabancı düşmanlığına maruz kaldı.

-Burayı biraz daha açabilir misiniz?
-Dramatikleştirilen haberlerde mültecilerin mağduriyetlerine değinilmekte ancak buna karşılık maruz kaldıkları hak ihlalleri ve bu ihlallerin giderilmesine ya da yaşam koşullarının iyileştirilmesine yönelik hak talepleri yer bulamamaktadır. Medya, mültecilerin kendi ülkelerindeyken nasıl bir hayatlarının olduğu, hangi şartlar içinde Türkiye’ye geldikleri, Türkiye’de nasıl bir hayat sürdükleri ile ilgili bilgilere haber değeri yüklememekte; mülteciler haberlerde aktarılan rakamlara, dramatik olayların ya da şiddet olaylarının failleri ya da mağdurlarına indirgenmektedir. Söz hakkı tanınmayarak da düşüncelerini açıklama hakları da yok sayılmakta ve haberlerde kendilerini anlatmaları için fırsat verilmektedir. Bu durum, mültecilerin “sözünün” ve “tanıklığının” değersizleştirilmesine, ihtilaflı durumlarda mültecinin bakış açısının habere dâhil edilememesine ve linç, ayrımcılık, kötü muamele gibi durumlarda yalnızca çoğunluk aktörlerinin görüşlerinin gazete sayfalarına, televizyon ekranlara taşınarak olayın tek yönlü aktarılmasına; böylece ayrımcı yargıların yaygınlaştırılmasına yol açmaktadır. Mültecilere yönelik dezenformasyonlar kendini toplum arasında mültecilere fiili olarak nefret söylemi, yok sayma, ayrımcı uygulama, kavga ve linç girişimleri olarak gösterdi.
Mülteci kavramı, içinde kadın, çocuk, işçi, LGBTİ+, engelli, yaşlı gibi birçok farklı aidiyeti barındırır. Tüm bu toplamın yani mültecilerin haklarını ve hak taleplerini ele alan hak odaklı bir perspektif medyada sınırlı yer bulmaktadır.

Mülteci Medyası Derneği’nin üyelerinin öncülüğünde kurulan multecimedyasi.org haber sitesi, bu ihtiyacı dikkate alarak yola çıkmıştır. Türkiye’de dezavantajlı pek çok farklı kesimin (Romanlar, Aleviler, LGBT+ler, Kürtler vd.) hak odaklı yayın organları bulunmaktadır. Mülteci hakları odaklı yayın yapan haber sitesi bulunmadığı gibi mülteci hakları odaklı haber üreten gazeteciler ise sınırlı sayıdadır.

Medyanın, toplumsal önyargıların üretilmesine ve yayılmasına neden olabileceği gibi bu ön yargılarla mücadelede etkili bir araca da dönüşebileceği bilincindeyiz. Ayrıca mültecilere ilişkin politika üretmeye çalışan oluşumların yaklaşımlarına yapabileceği etki ve bu konuda çalışan hak örgütlerinin sesini duyulur kılabilmesi açısından da oldukça önemlidir.

-Türkiye’deki gazetecilerin mültecilerle ilgili eksiklerini de konuşmak istiyorum. Sizce ne tür eksikliklerimiz var?
-Türkiyeli gazetecilerin mülteci haberleri ile ilgili en önemli eksikliği göç hukukuna yeteri kadar hâkim olamamalarıdır. Aynı gazeteciler/haber siteleri/ajanslar aynı konuyla ilgili farklı haberde farklı tanımlamalarda bulunabiliyorlar. Örneğin “kaçak göçmen” olarak tanımlayabildikleri gibi, kimi zaman “sığınmacı”, kimi zaman “mülteci” tanımlaması da kullanabiliyorlar. Öncelikle mültecilerle ilgili temel tanımlamalar ve uluslararası sözleşmelerdeki haklar mültecilerle ilgili haber yapacak gazeteciler tarafından öğrenilmeli.

-Başka hangi sorunlar var? Gerçeklere ulaşmak için doğru kaynaklara yöneliyorlar mı?
-Diğer bir sorun ise yukarıda da bahsetmeye çalıştım, mültecilerle ilgili haber yapılırken mültecilerin, mültecilerin kurduğu derneklerinin düşünceleri dikkate alınmıyor. Mültecilerle ilgili bir düzenleme yapılıyor ama bu düzenlemenin etkisi mültecilere odaklanmıyor.

-Son olarak dil sorunu ne durumda?
-İlk yıllarda mültecilerle temas etme konusunda ortada bir dil problemi vardı ama artık mülteciler kendilerini dile getirebilecek kadar Türkçe öğrendiler ve bu süreçte bizzat mültecilerin kendileri dernekler kurdular. Bu dernekler aracılığı ile mültecilerle daha kolay temas kurabilirler.

HABER : MAAZ İBRAHİMOĞLU

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.