Melek Çelik / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Şanlıurfa’da ekonomik durumu bozuk aileler geçinebilmek için mevsimlik işçi olarak çalışıyor. Mevsimlik işçilik yılın farklı dönemlerinde farklı bölgelerde olmayı gerektirdiğinden, vatandaşlar pek çok konuda hak ihlalleri ile karşı karşıya kalıyor. Aileleriyle birlikte seyahat eden çocuklar okuldan mahrum kalırken, kırsal alanda çadırlarda yaşamak zorunda kalan mevsimlik işçi aileleri hastaneye gidemiyor, uzun saatler boyunca çalışıp fazla mesai ücreti alamıyor.
Şanlıurfa Barosu avukatlarından Adnan Yapıcı, tüm bu yaşananların “hak ihlali” olduğunu belirterek, bu konuda hukuki düzenleme çağrısı yaptı:“Şanlıurfa’da yaşayan ve yoksulluk çeken ailelerin geçinebilmeleri için her yıl ilkbaharda, eğitimlerini yarıda bırakan çocuklarıyla birlikte çalışacakları kentlere göç ediyor. Tarımda hasat döneminin başlamasıyla birlikte yılın 8 ayını çeşitli bölgelerde tarlada çalışıp çadırlarda barınarak geçiren aileler bu yılda mart ayında başlamak üzere göçe başladılar.”
Aynı zamanda Şanlıurfa Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Başkanı olarak görev yapan Yapıcı, 9. Köy’e yaptığı açıklamada; mevsimlik tarım işçilerinin çalışmak üzere genellikle Bursa’nın Karacabey, Hatay’ın Reyhanlı, Ankara’nın Polatlı, Konya’nın Ereğli, Cihanbeyli, Çumra ve Altınekin, Manisa’nın Salihli, Eskişehir’in Çifteler ilçelerine gittiklerini söyledi. Aileleriyle birlikte göçeden çocukların da eğitimden mahrum kaldıklarını belirten Yapıcı, “Çocuklar genellikle aileleri ile birlikte çalışmaya başka illere gidiyorlar. Aileler yoksulluk sebebi ile genelde eğitimini aksattıkları öğrencileri de çalıştırmak zorunda kalıyorlar” diye konuştu.
Yapıcı, ilkokul ve ortaokul düzeyinde yaklaşık 10 bin civarında öğrencinin birçoğunun göç sürecinde aileleriyle birlikte tarım işçisi olarak çalıştıklarını da ifade etti.
4857 sayılı İş Kanunu’nda 30 günden az olan işlerin “süreksiz işler” olarak tanımlanması nedeniyle, mevsimlik işçilerle ilgili İş Kanunu’nun işçi haklarına ilişkin önemli maddelerinin uygulanamadığına dikkat çeken Yapıcı, bu konuda hukuki düzenlemeye ihtiyaç olduğunu vurguladı. Yapıcı, işveren ve işçiler arasında aracılar yoluyla sözleşme yapma zorunluluğunun getirilmesi gerektiğini ve işçilerin 8-10 saat olan çalışma saatlerinin azaltılması gerektiğini belirtti.
Adnan Yapıcı, çadırlarda yaşayan birçok ailenin elektrik ve temiz sudan mahrum olduğunu, genel olarak sağlık hizmetlerinden uzakta bulunmaları nedeniyle hastalık durumlarında hastanelere kendi imkanlarıyla gitmek zorunda kaldıklarını, güvenlik konusunda herhangi bir önlemin alınmadığı için işçilerin birbirlerine bitişik veya yakın nizamda çadırlarını kurarak, güvenliklerini kendilerinin sağladığını ifade etti.
Bu koşullarda yaşayan işçilerin genellikle tarımsal üretimin yapıldığı kırsal alanda bitki ve hayvanlardan kaynaklanan hastalıklarla ve tarımsal ilaçların etkileriyle karşı karşıya kaldıklarını da söyleyen Yapıcı, “Mevsimlik işçilerin yoğun olarak yaşadığı bölgelerde Halk Sağlığı Müdürlükleri tarafından düzenli sağlık taramalarının yapılması gerekiyor” dedi.
Yapıcı, işçilerin yaşadıkları büyük zorluklara rağmen emeklerinin karşılığını dahi alamadıklarını belirtti: “Bazı işverenler işçilere çalışmalarının karşılığı olarak çek senet tarzı şeyler veriyor ancak bu çek ve senetlerin de karşılıksız çıktığı durumlar son derece yaygın. Günlük çalışma saatleri 12 saati geçiyor. Bu durum fazla mesaiye giriyor. Ancak mevsimlik işçilerin fazla mesai aldığı durumlar neredeyse hiç görülmüş bir durum değil. Mevsimlik işçilerin fazla mesaisi ile ilgili herhangi bir düzenleme de yok.”
Şanlıurfa’da yaşayan ancak her yıl ailesiyle birlikte mevsimlik işçi olarak çalışmak üzere ülkenin çeşitli bölgelerine giden Nagman Tatlı, 9. Köy’e mevsimlik işçilerin yaşadığı deneyimleri aktardı.
5 çocuğu olduğunu, onlarla birlikte yolculuk yaptıklarını belirten Tatlı, “Ailece önce Konya’ya şeker pancarı çapası için gidiyoruz. Ardından Malatya’ya kayısı toplamaya geçiyor, oradan da Ordu’ya fındık toplamak için yola çıkıyoruz” dedi.
Gittikleri yerlerde genellikle 1-2 ay kaldıklarını kaydeden Tatlı, her yıl mayıs ayında Şanlıurfa’dan ayrıldıklarını, eylül sonunda da kente geri döndüklerini söyledi.
Tatlı, ekonomik sıkıntılar nedeniyle çocuklarını okutamadıklarını, çocukların kendileriyle gelmek zorunda kaldığını, gittikleri yerlerde çadırlarda kaldıklarını, bazı yerlerde elektrik ve su sorunu yaşadıklarını söyledi. Bazı yerlerde çalıştıkları alandaki elektrik ve su harcamalarının faturalarının kendilerine kesildiğini de söyleyen Tatlı, kendisinin tarım işçilerini taşıyarak ek gelir elde etmeye çalıştığını ancak bu işin de zor olduğunu ve işçilerin kendi imkanlarıyla diğer illere gitmeye çalıştıklarını belirtti.
Urfa’da iş bulup çalıştıklarında maaşların çok düşük olduğunu ve günlük ödeme aldıklarını dile getiren Tatlı, “Eğer ücretler yeterli olsaydı, diğer illere gitmeye gerek kalmazdı” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
At at turkten kurtuak gerekiyor