Fatma Boz
Son dönemde arka arkaya gelen iş kazaları ve ölümlerle adından söz ettiren Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM), önceki Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer döneminde, “İşverenlere ara eleman yetiştirmek” için gündeme getirildi. MESEM’lerin kurulduğu 2021-2022 yılı eğitim öğretim döneminden bu yana 8 öğrenci iş makinaları başında, iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Çocuk işçiliği yasak olmasına rağmen adeta çocuk işçiliğinin önünü açan MESEM’leri 9. Köy için araştırdık.
MESEM programı, eğitimde lise kademesine gelen her çocuğun ilgi ve yeteneğine göre tercih edeceği bir dalda, 9. sınıftan itibaren dört yıl boyunca 4 gün işe, 1 gün okula gittiği bir program.
Eski sistemde 12. sınıf öğrencileri 3 gün staja gidip 2 gün okula gidiyordu. Diğer öğrenciler ise örgün eğitim alıyordu.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, “İşveren ara eleman bulamıyor, işletmeleri nitelikli eleman arayışından kurtaracağız” diyerek MESEM’lerin kurulmasını sağladı. O tarihten sonra “çıraklık” ya da “mesleki eğitim” adı altında öğrenciler işçileştirildi.
MESEM’ler için OSB’ler (Organize Sanayi Bölgesi) seçildi. Meslek liselerinde okuyan çocuklar okula değil MESEM’lere, yani sanayi bölgelerine gönderildi.
Proje tanıtımında şu bilgiler yer aldı; “Toplam 255 sanayi bölgesinde 255 Mesleki Eğitim Merkezi irtibat bürosu bulunuyor. 77 ildeki 251 Organize Sanayi Bölgesi ile 4 ildeki 4 sanayi sitesi, en az bir Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ya da Mesleki Eğitim Merkezi ile eşleştirildi. 225 sanayi bölgesi ile daha dinamik eğitim müfredatı, daha dinamik eğitim materyalleri ve bizzat çalışarak öğrenen daha dinamik bir insan kaynağı hedefleniyor.”
DİSK’e bağlı Birleşik Metal İşçileri Sendikası Genel Başkanı Başkanı Özkan Atar MESEM’leri, “Çocukları fabrikalara ucuz işgücü olarak gönderip onların hayatını çalan, çocuk işçiliğini meşrulaştıran bir uygulama” olarak değerlendirdi. Bu merkezlerin derhal kapatılması gerektiğini belirten Özkan Atar İş Yasası’na da atıf yaparak şunları söyledi:
“4857 sayılı İş Kanunu’nun 71. maddesinde, ‘15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılması yasaktır. Ancak, 14 yaşını doldurmuş ve zorunlu ilköğretim çağını tamamlamış olan çocuklar bedensel, zihinsel, sosyal ve ahlaki gelişmelerine ve eğitime devam edenlerin okullarına devamına engel olmayacak hafif işlerde çalıştırılabilirler’ deniliyor.”
Bu maddeden de anlaşılabileceği gibi bu yaş grubundaki çocukların sanayi bölgelerinde, fabrikalarda çalıştırılması yasalara uygun değildir. Dahası bu uygulama, Türkiye’nin tam 30 yıl önce onayladığı BM Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi ile 1998’de onayladığı 138 sayılı ILO Asgari Yaş Sözleşmesi’ne de aykırıdır. Ancak devlet teşvikiyle, kamu kaynaklarıyla ‘mesleki eğitim’ adı altında uluslararası standartlara uygun olmayan bir çocuk çalıştırma biçimi norm haline getiriliyor. Bu çocuklar MEB’e bağlı eğitim kurumları aracılığıyla işçi olarak sermayeye pazarlanıyor, daha 1. sınıfta okullarından koparılıp sanayiye sokuluyorlar.”
Türkiye’nin yasal mevzuatının da uluslararası sözleşmelerin de 14 yaşındaki çocukların ağır işlerde çalıştırılmasına izin vermediğinin altını çizen Atar, “Buna karşın bizzat devlet eli ve teşvikiyle bu çocuklar, metal gibi tehlikeli işkolunda bile ‘mesleki eğitim’ kılıfıyla fabrika işçisi haline getirilebiliyor. Böylece normalinde bir metal fabrikasının kapısından bile girmemesi gereken 14 yaşındaki çocuk, bir metal fabrikasında çalışırken başının makineye sıkışması sonucu yaşamını yitirebiliyor” dedi.
Birleşik Metal İş Genel Başkanı Özkan Atar, alandan gelen bilgilerin çok vahim olduğunu, çocukların sadece 4 gün değil, hafta sonları da çalıştırıldıklarını aktardı. Atar şunları söyledi:
“MESEM öğrencisi çocuklar haftanın 4 gününü fabrikada, 1 gününü okulda geçiriyor. Ancak alandan gelen bilgiler, çocukların çok daha fazla çalıştırıldığını gösteriyor. Yasaya aykırı şekilde gece geç saatlere kadar çalıştırılan çocuklar var. Çok sayıda çocuk, işverenleri tarafından hafta sonları da işe çağrılıyor. Okullar kapandığında örgün eğitimdeki akranları tatile çıkarken bu çocuklar fabrikalarda işçilik yapmaya devam ediyor.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da çocukların fabrika ortamında bulunması, tehlikeli koşullarda çalıştırılması, -tıpkı Arda Tonbul (14) gibi- ağır sanayi makinelerinin olduğu yerde tek başına bırakılması vb. ihmaller, çocukları hayati tehlikelerle karşı karşıya bırakıyor. Çok sayıda MESEM öğrencisi çocuğun bu kötü çalışma koşulları nedeniyle hastalandığını ya da iş kazası geçirdiğini biliyoruz.”
“Çocuk işçiliğinin yoksulluğun bir sonucu” olduğunu hatırlatan ve bu öğrencilere ve ailelerine ekonomik destek sağlanmasını da isteyen Atar, “MESEM projesinden vazgeçilmeli, kamu kaynakları çocuk işçiliğine yasal kılıf sağlayan MESEM’ler için değil gerçek ve nitelikli bir mesleki eğitim için meslek liselerinin güçlendirilmesi amacıyla kullanılmalıdır” dedi.
Atar meslek liselerinin geliştirilmesi, desteklenmesi için şu önerilerde bulundu:
“Meslek liseleri bünyesindeki okul atölyelerine, işliklere yatırım yapılmalı, çocuklar ilk pratik eğitimlerini bu atölye ve işliklerde, yani okullarında almalıdır. Öğrenciler temel mesleki dersleriyle altyapıları oluştuktan sonra son sınıfta, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin eksiksiz alındığı, denetim ve takibin sağlandığı koşullarda sınırlı sürelerle fabrika ortamında sokulmalıdır.
Ayrıca öğrencilerin staj yapacağı işyerlerinin seçimi için kriterler net şekilde belirlenmeli, bu kriterleri yerine getirmeyen işyerlerine öğrenci gönderilmemelidir. Staj yapacak öğrenciler için yaş sınırı getirilmelidir. Staj alanları çocukların fiziksel, ruhsal ve akademik gelişimleri için uygun olmalı, bu alanların sistematik olarak denetimi ve takibi yapılmalıdır. İşletmelere kurallara uymamaları ve yasa dışı işlem yapmaları durumunda etkin yaptırımlar uygulanmalıdır.”
Ankara İSİG Meclisi Temsilcisi Kansu Yıldırım da MESEM projesini ve yaşanan iş cinayetlerini, “Her iş cinayetinin başında yoksulluk var” diye değerlendirdi. Yıldırım MESEM’lere gelinen süreci şöyle değerlendirdi:
“MESEM, 2016 yılı sonuna kadar varolan ‘Çıraklık Eğitim Merkezleri’nin devamıdır. 4+4+4 modeli ile eğitim sisteminin içine entegre edildi ve bu sayede çocuk işçiliğinin kitleselleşmesi sağlandı.
MESEM’le yasallaştırılan ve formel hale getirilen çocuk işçilik olgusu söz konusu. Bunun da kökleri 24 Ocak Kararlarına yani Türkiye’de neoliberal politikaların uygulanmasına kadar uzanır. Çocuk işçilik, 1990’lı yıllardan itibaren eğitimin piyasalaştırılmasıyla ve her dönem farklı şekillerde uygulanan sanayi-eğitim işbirliği politikalarıyla hızlandırıldı.
2000’li yılların başında ise Milli Eğitim Bakanlığı ve Koç Holding işbirliği ile ‘Meslek lisesi memleket meselesidir’ projesi başlatıldı. Bu gibi projelerle sanayi için ara eleman sayısının artışına odaklanıldı. Çünkü ihracata dayalı ekonomik modelin üzerinde yükseldiği kolon, ucuz emektir. Daha teknik söylersem, mutlak artık değer sömürüsüdür; daha uzun süreler çalıştırıp daha az ücret ödemeye dayanır.”
MESEM’lerdeki eğitimin niteliğinin de tartışmalı olduğunu belirten Yıldırım, “MESEM’lerde verilen eğitimin niteliği de tartışmalı. Öncelikle öğrencilerin notlarını sadece öğretmenleri vermiyor; performanslarına ve iş verimliliğine bağlı olarak patronlar da notun yarısını veriyor. Bu da üretim baskısına yol açtığı gibi öğrencileri daha çok sıkıştıran, üzerinde stres ve baskı yaratan bir etken.”
Kansu Yıldırım, MESEM’lerde öğrenci sayısının artışına da dikkat çekerek, “Mesleki eğitim merkezlerindeki çırak ve kalfa sayısı 160 bin dolayındayken 2021 yılındaki kanun değişikliği ile öğrenci sayısı yüzde 784’lük artışla 1,5 milyonu buldu. MESEM’e kayıt yaptıran yaklaşık 1 milyon 405 bin 663 öğrenciden 295 bin 189’u 18 yaş ve altında, 1 milyon 110 bin 474’ü ise 19 yaş ve üstünde.”
İSİG Meclisi olarak eylül ayından bu yana MESEM kapsamında 8 iş cinayeti tespit ettiklerini belirten Kansu Yıldırım, “Çocukları burada çalışmaya ve çalıştırmaya iten en önemli faktör elbette yokluk ve yoksulluk. Çocuk işçiliğin önlenmesi için ilk olarak Türkiye’de yoksulluğun önlenmesi gerekiyor” dedi.
Yıldırım İSİG Meclisi’nin çözüm önerilerini de şöyle sıraladı:
• Çocuk işçilik yasaklanmalıdır.
• Ucuz çocuk işgücünü teşvik eden ve bunun alt yapısını oluşturan eğitim sistemi ve eğitim politikalarına son verilmelidir. Tüm çocuklara parasız ve nitelikli eğitim imkanı sağlanmalıdır.
• Çocuk emeğiyle ilgili veriler bilimsel, güvenilir ve düzenli bir şekilde yayınlanmalıdır.
• Kayıt-dışı çocuk işçi çalıştırılan kişi ve kurumlara göz yumulmamalı, caydırıcı cezalar verilmelidir.
• Yasadışı çocuk işçi çalıştırmayı önlemeye yönelik tedbirler alınmalı, denetimler etkin ve sıkı bir şekilde yapılmalı, ilgili mevzuatlar yürürlüğe konulmalıdır.
• Tüm çocuklar ücretsiz ve detaylı sağlık taramasından geçirilmelidir. Yeterli, sağlıklı ve dengeli beslenme imkânı sağlanmalı, bağışıklık sistemleri kuvvetlendirilmelidir.
“Oyun çağındaki çocuk fabrikada”Velimeşe Organize Sanayi Bölgesi’nde (OSB) bir metal fabrikasında çalışan M. K. adlı işçiye, sanayide çalıştırılan çocukları sorduk ve şu yanıtı aldık: “Oyun oynayacak çağda çocuk fabrikada. Çocuk işçiler fabrika disiplinine uygun olmadığı için kaza kaçınılmaz oluyor. Fabrikada ağır, yüksek voltajda çalışan kesici, delici makineler veya ağır makineler var. Bunları yanlışlıkla üstüne düşürebilir, elektriğe çarpılabilir. Gelen çocukların dikkatleri çok çabuk dağılıyor ve bu çocukların ellerine sprey, kaynak makinesi ve matkap gibi aletler veriliyor. Kullanılan malzemeler yetişkinler için yapıldığı için çocuklar için uygun değil. Staj için gelen öğrenciler iş öğrenemiyor, iş öğretmekten çok onlara temizlik yaptırılıyor. Çalışma saatleri bir çocuk için çok yüksek. Hatta bir çocuk için 5 saat bile çok. Biz işçiler gibi tam gün çalışmaları çok yorucu oluyor çocuklar için. Bizim fabrikaya gelen 10’uncu sınıfa giden (15 yaş) çocuk oyun oynamak istiyordu. Yerde olan çöp veya pet şişeyle top oynuyordu. Bizler buralara hayatı öğrenerek geldik. Çocuklar daha çocuk olmadan yetişkin oluyorlar.“ |
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.