Meriç Nehri’ne “ıslah çalışması” adı altında başlatılan proje, yıllar içinde şekil değiştirip “beton santral inşaatına” dönüştü. Çevre gönüllüleri, proje için alınan “Çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir” kararını mahkemeye götürüp kazandı. Ancak mahkeme kararına rağmen, Meriç üzerinde kurulan 4 beton santralinin inşaatı durmadı.
Bölgede 2005 yılında “kum çıkarma ve yatak temizliği yapmak” için başlatılan ıslah projesinde 2021 yılında değişikliğe gidilip, proje nehrin içine de taşacak şekilde 4 ayrı beton santrali inşaatına dönüştürüldü. Proje değişikliği için de ayrıca yeni bir ÇED raporu alınmadı. 2005’teki ıslah projesi için verilmiş olan ÇED gerekli değildir” kararı üzerinden, beton santral inşaatlarına başlandı.
Bu aşamada devreye çevre gönüllüleri girerek, beton santral inşaatlarını mahkemeye taşıdılar. Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ayten Eren, 9. Köy’e yaptığı açıklamada durumu “2005 yılında sadece kum çıkarma ve yatak temizliği yapmak üzere verilen geçici inşaat ruhsatı, 2012’de el değiştirerek kum çakıl çıkarma kapasitesinin çok üstünde, beton üretimine, kimyasal kullanımına, çok katlı bina yapımına kadar sınırsızca genişletildi” sözleriyle anlattı.
(Bu fotoğraf, Özmeriç Kum Madencilik Turizm İnşaat Ve Ticaret Limited Şirketi internet sitesinden alınmıştır.)
Dernek olarak mahkemeye başvurduklarını ve davayı da kazandıklarını kaydeden Eren, ancak mahkeme kararına rağmen inşaatların devam etmekte olduğunu söyledi. Edirne Valiliği ve Belediyesine çalışmaların derhal durdurulması çağrısında bulunan Eren, şöyle konuştu;
“Edirne Çevre Gönüllüleri Derneği ve çevre dostlarımızın desteğiyle bu çevre talanına alenen kapı açacak olan ‘ÇED gerekli değildir’ kararına karşı açtığımız davayı kazanmış bulunuyoruz. 2005 yılında Özmeriç ticaret merkezi bu bölgede sadece kum çıkarma ve yatak temizliği yapmak üzere verilen geçici inşaat ruhsatı, 2012’de el değiştirerek kum çakıl çıkarma kapasitesinin çok üstünde, beton üretimine, kimyasal kullanımına, çok katlı bina yapımına kadar sınırsızca genişlemişti”.
“Nehrin ekolojik dengesi bozuluyor”
Eren, “ıslah çalışması” olarak başlayan, ancak beton santral inşaatına dönüşen projenin, Meriç Nehri’nin ekolojik dengesini bozduğunu, nehirdeki canlı yaşamını hızla yok ettiğini de vurgulayarak, “Bu son derece büyük bir çevre katliamdır. Nehrin ortasında bir yapı yapılıyor ve şu an bu proje 352 bin metrekare alana yayılmış durumda. Nehrin içine direkt olarak müdahale var” dedi. Eren, şöyle konuştu;
“Nehirde 39 tür canlı var. Nesli tükenmekte olan bir su yılanı var. Canlıların nehirde yaşamı yokmuş gibi kum yıkama, kum eleme, beton santrallerinden çıkan kimyasal maddeler hep nehre karışıyor. Arıtma tesisinden bahsedilmiyor bu da canlıları öldürmektir. Bu proje canlı yaşamını bitiriyor. Nehrin etrafında 72 kuş türü yaşıyor. Günde 300 kamyon girip çıkarken göç yapan kuşlara zarar veriliyor. Bölgedeki ekolojik dengeyi bozuyorlar.”
“Nehirde akış bozukluğu oluştu”
Projenin, Meriç’e bir başka etkisinin ise “akış bozukluğu” olduğuna dikkat çeken Eren, “Nehir akışı bozuldu. Çok yüksek miktarda kum çıkarıldığı için nehirden çok göle benziyor. Ekolojik denge maalesef umurlarında değil. Nehir temizliği değil kar amaçlı olarak bakılıyor” dedi.
(Bu fotoğraf, Özmeriç Kum Madencilik Turizm İnşaat Ve Ticaret Limited Şirketi internet sitesinden alınmıştır.)
Nehir temizliğinin Devlet Su İşleri’nin görevi olduğunu, özel şirkete bırakıldığında ticari amaçlar doğrultusunda hareket edildiğini de kaydeden Eren, şöyle dedi;
“Nehir temizliği ticari amaçlar ile yapılmamalı, bilimsel dayanaklara göre yapılmalıdır. Nehir temizliğini özel şirketlere yaptırmamak gerekiyor. Doğayı ticarete dökmemek lazım. Projelere başlanmadan önce ne kadar kum alınacak nasıl temizlik yapılacak bunlar hesaplanmalı ve DSİ bilimsel raporlar ile çalışma yapmalı. Meriç örneği de bunu gösteriyor. Nehrin yok olmasına, içinde çukurlar oluşmasına ve nehrin akış rejiminin bozulmasına, nehrin küçülmesi gibi olaylara sebep oluyor. Hizmet satın alınabilir ama denetimin yapılması ve doğanın ticarete alet edilmemesi lazım.”
Eren, bu tip projeler için sadece ÇED raporunun yeterli olmayacağını, bir de bilim insanlarının da katılımıyla SED raporu (Sağlık etki değerlendirme) alınması gerektiğini vurguluyarak, “Bakanlıkların güdümlü çalışanlarının aldığı kararlar yerine üniversitede bu çalışmaları yapan akademisyenler bu çalışmalarda olmalı” dedi.
HABER : Haber: Fatma Boz
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.