DOLAR 35,5635 0.38%
EURO 36,6177 0.01%
ALTIN 3.098,710,18
Ankara

AZ BULUTLU

Medya sektöründe kadın geride…

Medya sektöründe kadın geride…

TV Sunucuları hep sarışın, mavi gözlü, güzel kadınlardan mı olmak zorunda? Gece editörlüğü sadece erkek gazeteciler için mi? Bianet Kadın ve LGBTİ+ Haberleri Editörü Evrim Kepenek’le konuştuk.

ABONE OL
25 Temmuz 2023 12:32
Medya sektöründe kadın geride…
1

BEĞENDİM

ABONE OL

Haber: Delal Meltem Demir – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: Depophotos

Türkiye’de, kadının erkek karşısında “cinsiyetçi açıdan ayrıma uğradığı” alanlardan biri medya. Bu ayrım, “işi yapan çoğu kez kadın olsa da neden yöneten hep erkek?” Sorusuyla dile getirilirken, buna “TV sunucuları hep sarışın mavi gözlü kadınlardan mı olmak zorunda? Gece editörlüğü sadece erkek gazeteciler için midir?” Soruları da eklenebilir.  

Basın sektöründe ve medyada kadının konumu üzerinde Bianet Kadın ve LGBTİ haberleri editörü Evrim Kepenek ile konuştuk.Kepenek’e göre medyada erkek egemen bakış açısının en açık göstergesi; sunucuların genellikle kadınlardan, konuşmacı uzman kişilerin ise erkeklerden seçilmesi. Bu durumun aslında adı konulmamış “Mansplaining” (kadını küçümseyici tutumlar bütünü) olduğunu belirten Kepenek, “Neden erkek akademisyenin, erkek avukatın, erkek gazetecinin sözüne değer verilirken, bu alanlarda çalışan kadınların seslerine sözlerine yer verilmiyor? Örneğin, güncel politik gelişmeler noktasında, benzer niteliklere sahip kadın akademisyeni görmüyoruz da hep aynı erkek akademisyenleri görüyoruz ekranlarda?” Diye sordu. 

Evrim Kepenek

Kadın sunucuların yer aldığı programlarda durmadan konuşan aynı erkeklerin yer almasının nedenini toplumda hala süren “baba erkil gelenekler”e bağlayan Kepenek şunları söyledi:

 “Sunucular kadınlardan seçiliyor ama programlara çıkarılan uzmanlara baktığımız zaman çoğu erkek. Bir ara bazı özel kanalların yayın politikası gibiydi bu durum. Maalesef kendisine alternatif, muhalif medya diyen kanallarda da bu duruma tanık oluyoruz, bu durum daha vahim. -Değişim- diyenler, eleştirdiğinin benzerine dönüşüyor. Oysa “bu programda neden kadın yok? diye baktığınızda sorunu temelden çözmeye adım atmış oluyorsunuz. Kadın cinayetleri konuşulurken bile erkek gazeteciler, erkek avukatlar konuşuyordu. Kadınlar yoktu. İstanbul Sözleşmesi konuşulurken de kadınlara yer verilmemişti. Yani özne olmadan meseleyi erkekler konuşuyor.”

Kepenek, kadın sunucuların sadece güzellik üzerine ilerlediği bakış açısını kıran iki isme değindi. Bu kadınların güzellikleri, çekiciliklerinin yanında habercilik refleksleri ile de medyada yer aldığını anlatan Kepenek, sözlerine devam etti.

“Hem ekrana çıkıp hem de soru soran kadın gazeteci olmaya çalışan ve bununla kadın gazetecilere örnek olanlara, Banu Güven, Ayşenur Arslan gibi isimleri sıralayabiliriz. İki isim de kadın gazeteciliği açısından önemlidir. Bu isimlere Nevşin Mengü’yü de ekleyebiliriz. Özellikle Ayşenur Arslan, sonrasında Banu Güven bulundukları dönemde ekranlarda hem güzel hem de soru soran isimler olarak tarihe geçtiler.”

“İşi yapan kadın ama yönetenler erkek”

Kepenek, medya sektöründe kadınların bakış açılarını yansıtabilecekleri noktalarda, yönetim ve karar alma mekanizmalarında bulunma durumunu ise şöyle değerlendirdi:

 “İşi yapanlar kadınlar ama yönetenler erkekler. Medyanın yüzde 90’ını erkekler, yönetiyor, haliyle de eril bir medya ortaya çıkıyor. Somut bir örnekle anlatmam gerekirse bir cinsel saldırı haberinde erkek bir yönetici, bu konuda rapor da olmasına rağmen –Kadının doğru söylediğini nereden bilebiliriz?– ya da trans bir kadın sözlü tacizle hedef alındığında –Onu da protesto etmişler- diyebiliyor. Böyle diyebilmesinin nedeni erkek olması. Çünkü kadınlar açısından bakamıyor. Hiçbir kadın eğer gerçekten cinsel saldırıya uğramamışsa kolay kolay bunu kamuya anlatmaz, bunu anlatmak başlı başına bir sorun yaratacaktır zaten kendisine. Ya da eşitsiz bir dünyada bir trans kadın sözle hedef haline getiriliyorsa bu ona yönelik bir protesto değil, saldırıdır. Erkek yöneticiler, ne haberlere, ne televizyon reklamlarına ne de dizilere toplumsal cinsiyet eşitliği açısından bakabiliyorlar.” 

Ekranlarda sık görülen sunucu prototipini değerlendiren Kepenek, “Sünni, beyaz, müslüman, kadın-erkek bir toplum bekleniyor ve sunucular da buna göre seçiliyor. Medyada homofobi yaygın, bu çarkı bozacak kişileri ekrana çıkarmak istemiyorlar.” dedi.

Kepenek, nefret objesi haline dönüştürüldüğünü savunduğu LGBTİ+ bireylerin asla ekrana çıkarılmadığını, bunun aksi programlara tek tük rastlandığını da anlattı:

“Çiçek Tahaoğlu’nun Salçalı Gündem adıyla, yeni başlayan bir programı var ve cinsiyetsiz bireyler sunuculuk yapıyor. Benzer işlerin Türkiye’de çoğalması için uzun yıllar gerekiyor diyebiliriz. Çünkü kadın sorununa bakış açısını değiştirmemiş, kadın meselesini aşamamış bir medyanın LGBTİ+ meselesini aşmasını zaten bekleyemeyiz.”

Erkekler gece haberlerine gönderilir

Gazetecilerin işe alımlarda, iş pozisyonlarının cinsiyet ayrımına sebep olup olmadığını üzerinde ise Kepenek, şunu söyledi:

“Cinsiyetçilik ve ayrımcılık işe alımlar sırasında başlıyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın kadın gazeteciler üzerine yaptığı bir araştırmaya göre kadınlar evlendikten sonra mesleğe devam edemiyor, çocuk yaptıktan sonra da mesleğini bırakmak zorunda kalıyor. Bir zamanlar, -polis adliye muhabiri kadın olmaz- diye bakılırdı. Mesela gece haberlerine erkekler gönderilir. -Erkek gece sokak da olabilir, iş yapabilir ama kadın evde otursun çocukları var- diyerek, bir de kadınlar adına düşünmüş oluyorlar. Kadın denince bir zamanlar eğitim, sağlık, kadın haberleri uygun görülürdü. Ama tabi bu durum kadın gazetecilerinin kendilerini meslekte ispat etmesiyle kırıldı, ancak hala önyargılı düşüncelerin önüne geçebilmek için kadın gazetecilerin daha çok çalışıp, üretmesi gerekiyor. Bir erkek gazeteci 10 iş düzeyinde çalışıyorsa, bir kadın gazeteci her zaman 30 iş düzeyinde çalışmalıdır. Mesleğe başladığı stajyerlik gününden itibaren bu böyledir. Çalışmadığı takdirde ilk gözden çıkarılacak çalışanlar kadın gazetecilerdir, maalesef böyle.”

Mobbing ve trol saldırılarının genelde kadını hedef alışı konusunda ise Kepenek, sorunun cinsiyetçi yaklaşımda olduğunu, kadınlara karşı daha kolay argo konuşulduğunu, bunun normalleştirildiğini, erkek gazetecilerin ise bu tarz olaylarla karşılaşmadıklarını  vurgularken, “Sahada da durum böyledir polisler sürekli olarak cinsiyetçi küfürler ederler, kadınlığı aşağılayarak mesleğinizde de sizi aşağıladıklarını düşünürler.” dedi.

Kendisi için -Eril medyadan feminist medyaya- başlıklı bir mücadele çizgisi belirlediğini ve Bianet’in bu anlamda kendisi için müthiş bir pusula olduğunu belirten Kepenek, cinsiyetçi medyadan kurtulmanın yollarının mücadeleden geçtiğini şöyle dile getirdi: 

“Kadın gazetecilerin, çalıştıkları kurumlardan bağımsız olarak yan yana gelmesi ve dayanışmayı yükseltmesi, mücadele etmesi gerekiyor. Çok söylediğimiz bir şey ama hakikat de bu çok tüketilmiş bir kavram olsa da, bunun dışında yapılacak bir şey yok. Kadın gazetecilerin çalışmaktan ve dayanışmaktan başka yolu yok.”

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.