Türkiye’de uyuşturucu, alkol vb. madde bağımlılığı, gün geçtikçe artarken bağımlılık, ilk kullanım yaşı düşüyor. İçişleri Bakanlığı tarafından 2007 yılında yayınlanan Türkiye Uyuşturucu Raporu’na göre, uçucu madde ilk kulanım yaşı, 11.
Büyük kentlerin yoksul semtleri başta olmak üzere neredeyse her sokağında birden fazla bağımlıya rastlamak mümkün. Medyada, sıklıkla kimini kendinden geçmiş yerde yatarken, kimini de saldırgan tavırlarla gördüğümüz bağımlılar, hem ailesine, hem çevresine hem de toplumda psikolojik, sosyolojik ve ekonomik zararlara yol açıyor.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi 2020 Dünya Uyuşturucu Raporu’na göre, 2009-2018 yıllarında uyuşturucu kullanımı yüzde 28 arttı. 2018’de dünya genelinde madde kullanan nüfus oranı yüzde 5,3 oldu. İçişleri Bakanlığı 2019 yılı Türkiye’de uyuşturucu Raporu’na göre, nüfusun yüzde 3,1’i yaşam boyu madde kullanıyor.
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 2004’te 12 bin 656, 2016’da ise 265 bin 384 madde bağımlısı, ayakta veya yatarak tedavi aldı. Genellikle problem yaşayan gençlerin madde bağımlısı olduğu düşünülse de, bağımlılığın toplumun büyük kesimine yayılmış olduğu ve ciddi bir toplum hastalığı haline geldiği görülüyor.
Bağımlılığa iten etkenler
Bağımlılık, vücudun işlevlerini olumsuz etkileyen maddelerin kullanılması ve bundan zarar görüldüğü halde kullanımının bırakılamaması olarak tanımlanıyor. Bağımlı kişi, madde kullanımına ara verdiğinde yoksunluk hissi yaşıyor. Kişinin maddeye ihtiyaç duymasının birçok nedeni var. Özellikle, “Bir kereden bir şey olmaz” diyen arkadaş çevresi, merak, ailenin baskıcı tutumu, bireyin sorunlarıyla başa çıkacağına dair inancını kaybetmesi, depresyon, aile içi ilişkilerin bozulması ve maddenin ruh sağlığına iyi geleceğine dair yanlış inançların olması kişiyi madde bağımlılığına iten nedenler arasında gösterilebilir.
Tedavi ise, Alkol ve Uyuşturucu Madde Bağımlılığı Tedavi ve Araştırma Merkezi (AMATEM), Çocuk Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi ve Araştırma Merkezi (ÇEMATEM), Ayaktan Tedavi Merkezi (ATM) ile psikiyatri polikliniklerinde gerçekleştiriliyor.
Küresel bir sorun
Çevre ülkelerin siyasi ve ekonomik krizleri bahane ederek, çeşitli örgüt ve yetkililer aracılığıyla ülkemizi narkotik ticaretinde bir “transit ülke” konumunda kullanmaya çalıştığına ilişkin ciddi iddialar gündemde. Bu arada; maddenin, geçtiği ülkede “soluklandığı”, geldiği ülkede yüklüce “bırakıldığı” ve bu uluslararası ticaretin iş birliklerince “geçişten” arta kalan maddelerin insanların kullanımına sunulduğu da unutulmamalı. Bu anlamıyla sorun, sadece bir veya birkaç ülkenin değil, küresel bir sorun.
Türkiye’de artık ciddi bir sağlık sorunu haline gelen madde bağımlılığını, bu alanda eğitim alıp çalışmalarda bulunan Çocuk ve Genç Psikiyatristi Dr. Veysi Çeri ile konuştuk.
Spora, sanata yönlendirilmeli
Genetik ve çevresel faktörlerin, çocuk ve gençlerde madde bağımlılığını artırdığına dikkat çeken Psikiyatrist Dr. Çeri, ailelerin çocuklarıyla iyi bir iletişim ve sosyal bağ kurması gerektiğine işaret etti. İçine kapanık ve sosyal yönü zayıf çocuklarla iyi arkadaşlık kurup spora veya sanata özendirmesini isteyen Dr. Çeri, ailelere şu önerilerde bulundu:
“Çocuğun okulla bağının kurulması gerekir. Olumlu ve destekleyici arkadaşlıklar kurulmasına yardımcı olunmalı. Bu arada aile dışında güvenebileceği akraba, büyüklerle iletişimin geliştirilmesi de önem arz ediyor. Çocuğun duygularına özen gösterilmeli ve gerektiğinde duygularına cevap verilmeli.”
“Sadece bireyin hastalığı değil”
Bağımlılığı “sosyal bir hastalık” olarak tanımlayıp “Bağımlılık sadece bireyin hastalığı değildir. Toplumun hastalığıdır” ifadesini kullanan Dr. Çeri, “Bağımlılık, aile hastalığıdır. Sadece bağımlı kişiyi ele alıp tedavi sürecine girilmesi başarı oranını aşağıya çekecektir” dedi.
Tedavi merkezlerindeki doktor, psikiyatrist ve hemşire gibi görevlilerin etkin ve alanında uzman kişilerden seçilmiş olmasının önemine değinen Dr. Çeri, “Alanında uzmanlaşmış insanların tedavi merkezlerinde çalışması gerekiyor. Tedavi merkezleri yaygınlaşmalı. Mevcutların eksiklikleri giderilmeli. Tedavi merkezlerin ulaşılabilir ve her ilde olması gerekiyor. Öte yandan ilaçla sınırlanan tedavi yeterli değildir. Mutlaka aileyi de içine alan bir tedavi süreci yürütülmelidir” diye konuştu.
Sosyal destek verilmeli
Toplumun bağımlıları, zararlı ve tehlikeli kişiler olarak algılamasının yanlışlığına işaret eden Dr. Çeri, bağımlı kişilerin desteğe ihtiyacının olduğunun farkına varılması gerektiğini belirtti. Bağımlılığın bir hastalık olduğunun altını çizen Çeri, bağımlıların sosyal desteğe ihtiyaçlarının olduğunu vurguladı.
Merak ve arkadaş ortamında tanışma…
3 yıldır uyuşturucu bağımlısı olan Yılmaz Y., merakı ve arkadaş ortamından dolayı madde kullanmaya başladığını anlatıyor. Bir kurumda tedavi gören Y., sürece ilişkin memnuniyetsizliğini dile getirip tedavi merkezindeki görevlilerin bağımlıları “umutsuz vaka” olarak gördüğünü ileri sürüp şunları söyledi:
“Tedavi olmaya gittim. Yarım saat bekledim, elime bir reçete verip gönderdiler. Bu mu tedavi?! Kendime, aileme, dostlarıma vermediğim zarar kalmadı. Bu illetten kurtulmak için her şeyimi verirdim.”
“Türkiye’de bağımlılıkla mücadeleyi yeterli görmüyorum”
10 yıldır alkol kullanan ve kendini “alkolik” olarak tanımlayan Hüseyin T., alkole başlama sebebini 12 yaşından sonra ailesinden ayrı yaşamak olduğunun altını çizdi.
“Alkol almak başlangıçta bir tercihtir, alkolik olmak ise bir hastalıktır” diyen T., sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ergenlikteki travmalarım, alkolik olmamın altyapısını oluşturdu. Biz bağımlılar hayatla yüzleşemeyen, kendilerine yalancı cennetler yaratan insanlarız. Sorumluluk duygusunu içimizde barındıramıyoruz. Sorunların çözümünü alkol almakta buluyoruz. Bütün bağımlılar maddeyi bulmak için her şeyi yapabilirler. Çok iyi biri bile varsayamayacağınız duruma gelir ve maddeye ulaşmak için suç işler.”
Şu an ki durumunu “gel-git” olarak özetleyen T., “Varlıklı bir insanım. En iyi yerlerde tedavi süreçlerine girdim. Şimdilerde iyiyim, tedaviyle kazanabildiğim son durumumu sporla koruyabiliyorum. Ama Türkiye’de bağımlılıkla mücadeleyi yeterli görmüyorum.”
“Yavaş yavaş tükeniyoruz”
7 yıldır tiner bağımlısı olan Yavuz Selim K. ise, istemeden bu duruma geldiğini, defalarca tedavi olmak istemesine rağmen bunu başaramadığını, çevresi ve ailesine zarar verme eğiliminin arttığını belirtip yetkililere şöyle seslendi:
“İnsanlıktan çıktım. Her gün Allah’a dua ediyorum bağımlılıktan kurtulmak için ama kendi başıma kurtulamıyorum. Allah rızası için tedavi olmamıza yardım etsinler. Biz, yavaş yavaş tükeniyoruz. Ölü gibiyim.”
HABER : MEHMET HALİT ÇETİNBAŞ / İSTANBUL – ARAŞTIRMA YAZISI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.