Türkiye’de Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan (KYK) aldığı borcu ödeyemeyenlerin sayısı 5 milyona ulaştı. CHP Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un aktardığı verilere göre; üç yüz bin mezun hakkında ise icra işlemleri başlatıldı.
KYK, öğrencilere mezuniyetten iki yıl sonra ödemeleri şartıyla borç veriyor, ancak pek çok öğrenci, ödeyemeyeceklerini bilmelerine rağmen, okuyabilmek için bu borcun altına imza atıyor. Şehir dışında bir üniversite kazanmış ve ailesinin gelir durumu uygun olmayanlar için yüksek öğretime devam etmenin tek yolu devlete borçlanmak. Ancak ülkedeki istihdam sorunu nedeniyle, mezunlar iki yılın sonunda borcun faizini dahi ödemekte zorlanıyorlar.
Öğrencileri, başka seçenekleri olmadığı için ödeyemeyecekleri borçlara imza atmak zorunda bırakan sistem karşısında tek çözümün borçların silinmesi olduğunu savunan KYK Borçluları Hareketi, geçtiğimiz ekim ayında yaptıkları toplantılarından bu yana sosyal medyada ve karantina tedbirleri el verdiğince yaptıkları etkinliklerle, kendini anlatmaya çalışıyor. Ne var ki özellikle sosyal medyada aldıkları desteğe rağmen olumsuz tepkiler de bir hayli fazla. En sık karşılaşılan yorum ise şimdiye kadar borcunu ödeyenler nasıl ödediyse, onların da ödemek zorunda olduğu şeklinde. Bu görüştekilerin pek çoğu, Hareket’in söylem ve taleplerini “şımarıklık”, “bencillik” olarak nitelendiriyor.
İstanbul Üniversitesi’nde Sosyoloji okuyan 24 yaşındaki Ebru’ya göre, bu yakıştırmalar taleplerinin siyasi yönünün anlaşılamamasından kaynaklı: “Bu bir kişinin şımarıklığı, ödememeye karar verdim şeklinde bir tepkisi değil. Ödeyememekten kaynaklı bir durum ve bu insanların okuyabilmek için binlerce lira borç alması, daha sonra istihdam edilmedikleri bu borçları ödeyememesi siyasi bir durumdur. Buna karşı çıkmak da bireysel değil siyasidir.”
KYK Borçluları Hareketi’nin aslında bu mücadelenin örgütlenme zemini olarak oluştuğunu söyleyen Ebru, öğrenciye okuması için borç veren devletin, mezuniyetten sonra istihdam sağlamakla da yükümlü olduğunun altını çiziyor. Ne var ki pek çok borçlu için durum bu değil.
Trakya Üniversitesi Arkeoloji Bölümü’nde okuyan ve eğitimine İstanbul’da evinden devam eden 25 yaşındaki Merve, kendilerine ulaşan, yıllar önce mezun olmuş ve evlenmiş olan, pandemi sürecinde işten çıkarılınca borçlarını ödeyemeyen bir KYK borçlusunu anlatıyor.
Yine Hareket’le iletişime geçen bir başka örnekte ise, yeni mezun bir KYK borçlusu, mezuniyetten hemen sonra çalışmaya başladığı halde aylar içinde borcunun ilk üç ayının faizini ödeyebildiğinden yakınıyor: “Yani ödeyebilmek için gerçekten elinize çok büyük miktarda bir para geçmesi gerekiyor, yoksa ödenebilir bir borç değil. Çünkü bir iş olanağınız yok, bugün hangi bölüm okursanız okuyun, üniversite sonrası hayata potansiyel işsiz olarak atılıyorsunuz. Bu da KYK borcu dahil olmak üzere fatura, kira, kredi kartı borcu gibi pek çok borcu beraberinde getiren bir şey.”
Borçların sadece borçluları değil, onların ailelerini de ilgilendirdiğini vurgulayan Merve, yalnızca gençlerin değil, sistemdeki açmaz konusunda ortaklaşabilen herkesin desteğini hissettiklerini, KYK İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde yaptıkları eylemde bunu gördüklerini anlatıyor:
“Bir teyze yanımıza yaklaşıp çocuklarını aradı, iki çocuğu varmış, ikisi de KYK borçlusu… Burada eylem yapıyorlar diyerek çocuklarını bilgilendirdi, sonra Fox Haber’e dönüp röportaj verdi, “Nereye kadar ödeyecek çocuklarımız, ödeyemiyorlar” diye.”
KYK Borçluları Hareketi’nin Twitter’da kullandığı etiketlerden biri de “Yapılandırma, sil”. Peki neden yapılandırma çözüm değil?
Ebru, yapılandırmayı sus payı olarak gördüklerini söylüyor ve somut bir çözüm olmadığının altını çiziyor: “Yapılandırma bazıları için kolaylık sağlayabilir. Şu an iyi bir işi olan ve maaşıyla ana parayı ödeyebilecekler için yapılandırma çözüm olabilir ama asgari ücretle çalışan ya da bunun da altında kazanan gençler için yapılandırma çözüm değil. Bu insanlar hayatını idame ettiremiyor. Hayatınızı idame ettiremiyorsanız, asgari ya da günlük çalışıyorsanız isterse yüz yıl ötelesin, yine de bir faydası olmaz.”
Öğrencilerin okuyabilmek için borç alınmasının baştan yanlış olduğunu söyleyen Ebru, yapılandırma söyleminin siyasiler tarafından “gençlerin ağzına çalınan bir parmak bal” olduğu görüşünde. KYK Borçlularının Hareketi’nin en çok altını çizdiği görüş bu, bazı görüşlerin savunduğunun aksine bu parayı daha iyi yaşamak, kültürel ve sosyal aktivitelere katılabilmek için değil yalnızca okuyabilmek için alıyorlar.
Kocaeli Üniversitesi’nde hukuk okuyan 22 yaşındaki Candeniz, Kocaeli’nde evlerin kirasının İstanbul’dakinin yarısından az olduğunu, buna rağmen kredi alan öğrencilerin bu parayı okulun kitaplarına bile güç bela yetiştirdiğini anlatıyor: “Bir kitabın fiyatı en az elli lira. Bu durumda sıkıntı çıkıyor. Kitabı almak istediğinde korsan yayın almak zorunda kalıyorsunuz. Yoksa ödemeniz gereken miktar 350, 400’e çıkıyor. Yılda en az 35 kitap alıyorsunuz.”
Kredinin geri kalanının ise yemekhane ücretlerine ve ulaşıma gidiyor.
Salgından önce KYK yurdunda dört kişilik bir odada kaldığını söyleyen Merve ise yurttaki koşulları şöyle anlatıyor: “550 liralık KYK kredisinin 200 lirasını yurda veriyorum. Benim ödediğim para görece az, 280 lira veren öğrenciler de var. Yurtta sabah ve akşam yemek veriliyor. Kahvaltının 4,5 lirası, akşam yemeğinin de 9,5 lirası karşılanıyor. Eğer etli yemek tercih ederseniz cebinizden ekliyorsunuz. Öğlen okulun yemekhanesinde yiyoruz, üç lira. Yemekhanedeki yemekler, hemen her okulda olduğu gibi, çorbaların adı ve rengi değişiyor ama tadı aynı. Yurtta kütüphane yok, çalışma odaları var. İnanılmaz soğuk ve karanlık olduğu için kışın kimse buralarda çalışmayı tercih etmiyor. Ayrıca okuduğumuz bölümün kitaplarını almak zorundayız. Kütüphane 30 öğrenciye aynı kitabı veremeyeceği için bunları almak zorunda kalıyoruz.” Aldığı krediyi yurt ve okul haricinde nelere kullandığı sorusuna ise şöyle cevap veriyor: “Müze derslerimiz için müzeye gitmemiz gerekiyor. Ama harcamaların en büyüğü ulaşıma gidiyor.”
Devletin istediğinin, okuldan yurda, yurttan okula gidip gelen ve kütüphaneden kafasını çıkarmayan bir öğrenci tipi olduğunu söyleyen Merve, sosyalleşmenin bir ihtiyaç olduğunu ifade ediyor. Ancak aldığı krediden yukarıdaki ihtiyaçlar düşüldüğünde sosyalleşmesi için eline kalan 50 TL. Burs ve kredi alan birçok öğrenci ise, bunu bile ayıramadığı gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için ayrıca çalışmak zorunda.
KYK’den aldıkları kredinin sosyal ve kültürel aktivitelere yetecek bir para olmadığını söyleyen Candeniz’in anlattıkları, KYK borcunu ödemeyi reddeden gençleri devlete verdiği sözü tutmamakla suçlayanların “Gezdiniz, tozdunuz, ödeyeceksiniz” söyleminin gerçeklikten ne kadar uzak olduğunu gösteriyor: “İstanbul’a geldiğimizde bile ailemizden yardım alıyoruz. Yani krediyi aldınız eğlendiniz gezdiniz diye bir dünya yok, bunları yapamıyoruz. Keşke yapabilseydik…”
HABER : DEFNE SARIÖZ
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.