Kozalak Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Emine Özkan, iklim kriziyle mücadele için yüzleşme ve dönüşümün önemini şöyle açıklıyor: “Bugün hayatlarımızı alt üst eden, alışkanlıklarımızı ve hayat ritimlerimizi zorunlu şekilde dönüştüren COVİD-19 krizi iklim krizinden bağımsız gerçekleşmiyor. Uzun süredir bilim insanlarının dillendirdiği iklim krizi gerçekliği, akademi ve sivil toplum dünyası tarafından kabul edilmiş durumda. KONDA’nın Kasım 2020’deki araştırmasına göre yurttaşların %70’i iklim değişikliği konusunda endişeli, %85,2’si olağanüstü hava olaylarının arttığını kabul ediyor. Siyaseten bilime yüzümüzü dönerek iklim krizini kabul edersek, Türkiye için köklü bir dönüşümü başlatmış oluruz. Maalesef mevcut hükümet bu köklü değişim anlayışı ve perspektifinden oldukça uzak. İklim kriziyle mücadele için yüzleşme ve dönüşümü gerçekleştirecek politik adımlar atılmalı. Hem yerel hem de küresel mücadeleyi sürdürmek ve dünyadaki başka ülkelerle eş zamanlı ilerlemek bu anlamda çok önemli. Zaman kaybetmeden Paris Anlaşmasını yürürlüğe koymalı ve çalışmaya başlamalıyız.”
Siyaset Üstü Bir Konu Olmamalı
İklim krizi ve olumsuz etkilerinin çoğu zaman siyaset üstü bir konu olarak ele alındığını belirten Özkan, bunun insanı merkeze koyan anlayışın bir çıktısı olduğunun altını çiziyor. Özkan, “Bugünün siyasetinin ve ürettiği tüm politikaların merkezinde de insan var. Yüzyıllar içinde geldiğimiz nokta her karış toprağının suyunun talan edildiği bir dünya… Bu bakış açısının önce siyaseten değişmesi lazım. Yeşilleri Türkiye’de birçok siyasi partiden ayıran en temel özelliklerden biri de insanı merkeze alan bir bakış açısını ve ürettiği politikaları kabul etmemesidir. Her canlının birbiriyle yoldaş olduğu bir yaşamın parçası olduğunu düşünüyoruz. Dünyayı ve üzerindeki tüm canlıları etkileyen ve insanlar tarafından üretilmiş politikaların da bu kapsayıcılıkta olması gerektiğine inanıyoruz” diyor ve şöyle devam ediyor:
Gerçek Bir Sorumluluk İhtiyacı
“İklim krizini siyasi bir sorun olarak ele aldığınız anda ekonomi, enerji, tarım, gıda, su, kent gibi her politik alanda iklim krizinin derinleşmesini önleyecek ve etkilerini azaltacak adımlar atmak zorundasınız. Bu çalışmalar fosil yakıtlardan vazgeçmenizi, enerji ve gıda üretim tercihlerinizi değiştirmenizi, kent planlarınızı yeni baştan düşünmenizi ve daha birçok şeyi içeriyor. İklim kriziyle mücadele etmek gerçek bir sorumluluk istiyor. Amerika ve Avrupa’da atılan adımlar bizim açımızdan umut verici. Benzer bir hareketlenmenin Türkiye’de de gerçekleşmesi için parti olarak sorumluluk hissediyor ve çalışmalarımızı yürütüyoruz.”
Yerel Yönetimler Çözümün Bir Parçası
İklim krizi konusunda yerel yönetimlerin çözümün parçası olma konusunda anahtar bir rolü olduğuna dikkat çeken Özkan, “Yeşiller olarak adem-i merkeziyetçiliğin demokrasinin yaşayabilmesi için önemli bir damar olduğunu düşünüyoruz. Yerelleşme, iklim kriziyle mücadelede küresel mücadelenin yanında olmazsa olmaz bir adım aslında. Yerel yönetimler sorumlusu oldukları il ve ilçelerde kent ölçeğinde iklim krizinin etkilerine karşı uyum politikalarının geliştirilmesi konusunda anahtar bir role sahip” diyor.
2020 En Sıcak Yıl Rekorunu Kırdı
Bölgeye ve ülkeye göre değişiklik gösterse de iklim krizi tahmin edilenden de hızlı bir şekilde tüm dünyada etkisini gösteriyor diyen Özkan, şu çağrıda bulunuyor: “Türkiye özelinde giderek derinleşen bir kuraklığı maalesef deneyimlemeye başladık. Aylardır büyük şehirler olan İstanbul ve Ankara’daki barajların doluluk oranı ana gündemlerimizden biri. 2020 en sıcak yıl rekorunu kırdı. Kaybedilecek tek bir saniye yok. Yeşiller Partisi olarak iklim kriziyle etkili mücadele için Paris Anlaşmasını yürürlüğe koymayı, gerçek bir sera gazı emisyon hedefi koyarak enerji ve ekonomi politikalarında yeşil politik adımlar atmak gerektiğini düşünüyoruz.”
Türkiye Yeşil Düzenini Yaratmalı
Avrupa’da yürürlüğe giren Avrupa Yeşil Mutabakatı ve Amerika’da giderek güçlenen Yeşil Düzen gibi fikir ve uygulamaların Türkiye için de gerçekçi tek çıkış olduğuna inanan Özkan, Türkiye’nin kendi yeşil düzenini hayata geçirmesi gerektiğini savunarak şöyle ekliyor: “Burada ilk adım fosil yakıt olan kömür, petrol ve doğalgaza dayalı yeni yatırımların yapılmaması. Mevcut yatırımların ise adil dönüşüm ilkesine bağlı kalarak yeşil enerji yatırımlarına dönüştürülmesi. İkinci olarak enerjinin, merkezi değil dağıtık bir şekilde üretilmesi ve kullanılması için gerekli düzenlemelerin yapılması. Türkiye, Avrupa ülkelerine ciddi oranda ekonomik katkı içeren ihracatlar gerçekleştiriyor. Türkiye’nin Avrupa Yeşil mutabakatı kapsamındaki karbon uyarlama vergisi gibi yeni kurallardan olumsuz etkilenmemesi için kendi yeşil düzenini yaratıp düşük karbon emisyonuna dayalı üretimler ve yatırımlar yapması ve bunları teşvik etmesi gerekiyor. Yeşiller Partisi olarak Türkiye’de uygulanacak yeşil düzenin hem ülke sınırları içinde hem de küresel iklim adaleti için çabalayarak geliştirilmesi gerektiğini ifade edebiliriz.”
Değişime Açık Olmak
Özkan, değişimin önemini vurgulayarak Yeşiller Partisi’nin başarmayı umduğu şey hakkında son olarak şunu ifade ediyor: “Yeşiller Partisi olarak yeşil bir bakış açısına sahibiz ve Türkiye’nin iklim krizinin etkileriyle mücadele için tüm politika alanlarına dair ivedilikle yapılması gerekenlerin farkındayız. Dünya değişiyor, içinden geçtiğimiz dönemin çoklu kriz ortamı her anımızı daha da belirsiz ve kırılgan yaşamamıza neden oluyor. Dünya bunca belirsizlik ve değişim içindeyken bugüne kadar deneyimlediğimiz siyasetin kendisinin aynı kalması mümkün değil. Önemli olan bu değişim rüzgarında demokratik, çoğulcu, barışçıl ve yeşil bir Türkiye ve Dünyayı var edebilmek. Bu değişim rüzgarında Türkiye’de Yeşillere büyük rol ve sorumluluk düşüyor. Bu rol ve sorumluluğun bilince olarak çalışmalarımıza devam ediyoruz.”
HABER : EMRAH BAKIR
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.