Dilek Atlı
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, nüfusunun yüzde 49,9’unu kadınlar, yüzde 50,1’ini erkekler oluşturuyor. Yaşam Memnuniyeti Araştırma sonuçlarına göre 2023 yılında, yaşadıkları çevrede gece yalnız yürürken kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı yüzde 18,9 iken bu oran kadınlarda yüzde 27,4, erkeklerde yüzde 10,2 oldu. Evde yalnız olduklarında kendilerini güvensiz hissedenlerin oranı ise 2023 yılında yüzde 4,6 iken bu oran kadınlarda yüzde 6,3 ve erkeklerde yüzde 2,7 oldu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2024 Ekim Raporu’na göre ise 1 ay içinde 48 kadın cinayeti, 23 şüpheli kadın ölümü yaşandı. Davranış Araştırmaları ve Terapileri Merkezi (DATAM) verilerine göre, Türkiye’de kadınların yüzde 85’e yakını ev, iş ve sosyal çevrede psikolojik şiddete uğruyor. Kadın Sığınma Evleri’ndeki kadınların yüzde 65’i ise aynı olayları yaşamaktan korkuyor, yüzde 38’i ise bu korku yüzünden normal yaşamına dönemediğini belirtiyor.
Diğer taraftan, Dünya Ekonomik Formu (WEF) 2023 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’na göre 146 ülke arasında cinsiyet eşitsizliği konusunda en yüksek puanı alan ülkeler arasında Türkiye yüzde 63,8 oranla 129’uncu sırada.
Kadına karşı işlenen cinayet, şiddet, silahla yaralama ya da cinsel taciz suçları hemen hemen her gün medyada yer bulurken Türkiye’de işlenen adi suçların kadın ve erkeklere göre istatiksel dağılımını ortaya koyan bir rapor yok. İçişleri Bakanlığı veya Adalet Bakanlığı elinde bir verinin olabileceğini ancak böyle bir verinin kamuoyuyla paylaşılmadığını, basına yansıyan olaylar veya sivil toplum kuruluşlarının paylaştığı veriler dışından bir verinin olmadığını ifade eden Bursa Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Özen Dağdeviren, Av. Müberra Gülen Aydın, Av. Nilay Parlar ve Av. Gülender Adıgüzel Özcan, ortak bir açıklama yaparak, “Gördüğümüz, katıldığımız dosyalarda da tecrübe ediyoruz ki erkek ağırlıklı sanıkları bulunan dosyalar mevcut. Kadın olarak karşımıza çıkan sanık dosyası sayısı, müşteki/mağdur sıfatıyla gelen dosyalara göre daha az. Buradan yola çıkarak daha çok erkek bireylerin suça karıştığını deneyimlerimize bakarak söyleyebiliriz” diye belirttiler.
Aynı zamanda Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi üyesi olan avukatlar, medyada yer alan kadın davalarında cinayete kurban giden, şiddete, tacize, cinsel saldırıya uğrayan mağdur sıfatındaki kadınların isimlerinin
“Hırsızlık, hakaret gibi suçlar kadın sanıkların dosyalarında yer bulurken erkek sanıkların dosyalarına baktığımızda daha ağır suçlar; cinayet, silahla yaralama, gasp, darp, cinsel taciz gibi suçlar dikkati çekiyor. Siyasi suçlar veya örgüt üyeliğindeyse benzer oranlar görebiliyoruz kadınlar ve erkekler arasında. Bunlar veri olarak elimizde bulunmasa da tecrübelerimiz olarak ortadadır. Elbette adalet önünde, yargılamada herkes eşittir ve cinsiyet ayrımı yoktur. Ancak toplumsal olarak cinsiyet rollerinin yarattığı suç kapasitesi ve işlenen suç türleri bakımından deneyimlerimize göre söyleyebiliriz ki kadının suça etkisi ile erkeğin suça etkisi farklılık gösteriyor.”
2014 yılında gerçekleştirdiği “Kadı
Yaptığı görüşmelerde kadın mahkûmların en çok ‘sevgi eksikliği’ ifadesine vurgu yaptığını kaydeden Geyik, şunları söyledi:
“Kültür, eğer babanız yok ise size acıma bakış açısıyla yoğun bir eksiklik tanımı kodlayabilir. Kültürde kullanılan dil; inanışa dönüşür. Kadın mahkûmlarla görüşmelerimde sık sık duyduğum tabir, ‘Babam olsaydı, böyle olmazdı’ oldu. Beraberinde aidiyet duygusu sorunsalı geldi; ‘Bir ailem olmadığı için, aile kurmak istedim’ gibi. Diğer taraftan araştırmada gördüm ki en çok anneliği ile kutsanan ve annelik rolüyle değerlendirilen kadınlar, ‘Ben anneyim, çocuklarımı düşünmek zorundaydım’ deyip sıkıntıları konusunda çözüm kısıtlamasına gidiyor.
Baktığımız zaman, insanlar yaşadıkları toplumum koşullarına göre sürekli bir değişim ve gelişim içindedirler. Toplumların bu değişim ve gelişimi suç kavramını da etkilemektedir. Suç kavramını etkileyen toplum içerisinde elbette birçok faktör bulunmaktadır; sosyoekonomik, kültürel, biyopsikolojik
Konu ile ilgili açıklamada bulunan Bursa Koza Kadın Derneği Başkanı Nursel Demir, feminist hareket açısından bir değerlendirme yaparak, Türkiye’de kadınların nasıl bir hayata doğduğuna dikkati çekti ve “İstatistiklere baktığımızdakadınların suç oranlarının erkeklerden çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Ceza hukuku, sistemin kadınlara yönelik önyargılarını ortadan kaldırmakta yetersiz kalıyor. Toplum, erkeği şiddetin, suçun, gücün sembolü olarak görmeye o kadar alışmış ki bir kadın şiddet uyguladığında bu durum olağanüstü bir olay olarak değerlendiriyor” diye konuştu.
Kadına yönelik şiddetin görmezden gelinmesi, kadınların şiddete maruz kalması, kadınların suç işlemesine neden olan önemli faktörler arasında yer aldığının altını çizen Demir, şunları söyledi:
“Kadınların suç işlemesi toplumsal cinsiyet rollerinin, kadına yönelik şiddetin ve ceza hukuku sisteminin kadınlara yönelik önyargılarının bir sonucu. Bu nedenlerle, kadınların ekonomik bağımsızlığını desteklemek, kadına yönelik şiddete karşı mücadele etmek ve ceza hukuku sistemini kadınlara duyarlı hale getirmek gerekmektedir.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.