İlke Çıtır / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Sistematik olarak bir erkeğin tacizine uğrayan Yasemin isimli kadın, mahkemeden aldırdığı “koruma ve gizlilik” kararı nedeniyle ikinci kez mağdur oldu. Gizlilik kararının ardından resmi kayıtlarda görünmediğini ve kamusal haklarından faydalanamadığını
fark eden Yasemin, koruma kararını kaldıracağını söylüyor. Avukatı Şeyda Özcan ise bu durumun uygulama eksikliği nedeniyle yaşandığı ve çözümün basit olmasına karşılık ilgili bakanlıklar tarafından çözüm üretilmediğini belirtiyor.
Bu haberde konu olan kadın, güvenlik gerekçesiyle metinde isminin geçmesini istemedi. O nedenle haberde, “Yasemin” kod adı kullanıldı. Dava dosyasına göre Ankara’da yaşayan Yasemin, bir erkek tarafından sistematik olarak taciz edildiği iddiasıyla suç duyurusunda bulunarak koruma ve adres gizliliği talebinde bulundu. Ankara 2’nci Aile Mahkemesi “6284 sayılı Aile Koruması ve Kadına Yöneli Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun” uyarınca Yasemin’in talebi üzerine, koruma tedbir ve adres gizliliği kararı verdi. Talebin Mahkemece 13 Aralık 2024 tarihinde kabul edilmesinin ardından Yasemin, hakkında verilen adres gizliliği nedeniyle “Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS)” uyarısıyla e-devlet ve e-nabız’a giriş yapamadığını fark etti.
9. Köy’e konuşan Yasemin, koruma kararı alma sürecini şöyle anlattı:
“Dört senedir düzenli aralıklarla sosyal medya hesaplarım üzerinden o erkek tarafından taciz ediliyorum. Bu durum öyle bir noktaya ulaştı ki artık ailemin sosyal medya hesapları üzerinden de tacize devam etti. Karşımdaki kişinin hal ve tavırlarını tahmin edemediğim için dava açma ihtiyacı duydum.”
Gizlilik kararı ile birlikte Merkezi Nüfus İdaresi Sistemi (MERNİS) üzerinden adres bilgileri gizlenen kadın, e-devlet ve e-nabız’a giriş yapamadığını bunun yanı sıra, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları’ndan (TCDD) bilet alamadığını dile getirdi. Düzenli kullandığı bir ilaç olması sebebiyle randevu alarak hastaneye gitmesi gerektiğini söyleyen Yasemin, e-nabız hesabına giriş yapamadığını ve internet üzerinden randevu alamadığını anlattı. Muayene randevusunu ancak hastaneye gittiğinde alabildiğini söyleyen Yasemin, “Önceden bir randevu alamamam sebebiyle düzenli olarak gittiğim doktor yerine boşta hangi doktor varsa ona gidebildim. Benim hakkımda hiçbir bilgisi olmayan, daha önce muayene olmadığım bir doktor muayene etti. Tek amacım ilacımı yazdırmaktı” diye konuştu.
“Gizlilik kararı nedeniyle bazı resmi işlemlerde sıkıntı yaşayabileceğimi biliyordum. Ancak, sağlık, ulaşım gibi en temel kamusal hizmetlerden yararlanamayacağımı bilmiyordum” diyen Yasemin, e-nabız sistemi üzerinden görünen reçete ve tahlil sonuçlarına artık ulaşamadığını söyledi. Şu an hiçbir resmi işlem yapamayan Yasemin, “Koruma kararı aldırdığım için devlet sanki beni
cezalandırıyor” dedi.
Gizlilik kararında yaşanılan bu sorun sebebiyle Anayasa Mahkemesi’ne şikâyette ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruda bulunacağını söyleyen Yasemin, uygulamadaki çelişkiyi şöyle anlattı:
“Bu durum kadınları çok çaresiz hissettiren bir şey. Koruma kararı aldırırsak sanki güvende olacağız zannediliyor ama arka planda bunlarla karşılaşılıyor. Sanki devlet kadınlara ‘Seni korurum ama başka da hiçbir şey yapamazsın, otur evinde’ diyor ki evinde de oturamıyorsun aslında. Açıkta kalmış gibi hissediyorum. Elimizde bizi koruyabilecek hiçbir şey yok.”
Yasemin’in avukatlığını yapan ve aynı zamanda Emekçi Kadınlar Derneği Türkiye Temsilcisi Şeyda Özcan, koruma kararı talep edecek
olan kadınların, faillerin kimlik ve açık adres bilgilerine erişmelerinden endişelendikleri için şikayetçi olmadıklarını belirtti. Buna karşın hakkında gizlilik kararı uygulanan kadınların ise resmi kayıtlarda gözükmediğini ifade etti. Bu durumun uzun bir süredir
böyle devam ettiğini ve birçok kadının mağduriyet yaşadığını söyleyen Özcan, ilgili bakanlıkların bu konuda çözüm üretmediğini
dile getirdi.
Özcan, şöyle konuştu: “Kadınları şiddetin hedefi haline getiren sistem zorlukla korumaya erişebilen kadınları da randevu almak, bilet almak gibi en temel haklardan yoksun bırakarak ikincil bir mağduriyet yaratıyor. Halbuki Sağlık Bakanlığı, TCDD gibi kurumlar ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasında teknik bir altyapı geliştirilerek kimlik teyidine olanak tanıyan ancak bunları sistemde şifreli, anonim halde işleyen bir mekanizma kurulabilir. Müvekkilimizin daha fazla en temel haklarından mahrum kalmaması için yaşanan bu hak ihlalinin takipçisi olacağız.”
Avukat Özlem Günel Tekşen, İstanbul Sözleşmesi’nin mağdur odaklı bir sözleşme olduğunu ve Türkiye’nin sözleşmeden çekilmeseydi bu tarz mağduriyetlerin yaşanmayacağını söyledi. İstanbul Sözleşmesi ile asıl yükümlülüklerin devlete ve kamuya yükleneceğini ifade eden Tekşen, “Devletin üzerinde bu yükümlülük olsaydı bu sorunlar kolayca çözülecek ve kadın sistemde mağdur edilemeyecekti. Bu şekilde mağdur edilen kadın, gizlilik ve koruma kararı almama ikilemine düşmekte” görüşünü dile getirdi.
Hâkimin gizlilik kararı vermesinin ardından kamunun tüm sistemlerinin birbirine entegre olması gerektiğini belirten Tekşen, böylelikle kadının resmi kayıtlarda sıkıntı yaşamayacağını ifade etti. Tekşen, 2024 yılında kadın cinayetlerinde yaşanan artışa dikkat
çekerek, “Şiddete maruz kalan kadınlara dair Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından veri toplanmıyor. Saha çalışması yapılmadığı için devletin elinde sağlıklı veriler yok. Kadın örgütlerinin bu verileri talep etmelerine karşılık hala bu veriler toplanmıyor” diye konuştu.
Güçlü bir saha çalışması ve verilerin sağlıklı bir şekilde toplanmasının gerektiğini söyleyen Tekşen, “Şiddetin engellenmesi için 2025 yılında gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yasalara dokunma uygula diyoruz. Bu durum bir yasa sorunu değil uygulamadaki bir sıkıntıdır. Bu uygulamadaki sıkıntılar ise güçlü bir iradeyle çözülebilecektir” ifadelerini kullandı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.