DOLAR 34,7526 0.05%
EURO 36,5553 0.03%
ALTIN 2.955,670,18
Ankara

KAPALI

Kadın olmak zor, göçmen kadın olmak daha zor

Kadın olmak zor, göçmen kadın olmak daha zor

Suriye'de 11 yıldır süren iç savaş, en çok yerlerinden edilen kadınları ve çocukları vurdu. 9. Köy, savaş yüzünden Türkiye'ye sığınmak zorunda kalan Suriyeli kadınların sesine kulak verdi. Çocukları 11 yıl sonunda artık Türkçe konuştuğu için "ana dilimde anneliğimi yaşayamıyorum" diyen de oldu, seçim ortamına giren Türkiye'de Suriyelilerin "eleştirilerin odağı" haline getirilmesinden yakınan da.

ABONE OL
6 Haziran 2023 15:18
Kadın olmak zor, göçmen kadın olmak daha zor
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’de sayıları 3.5 milyonu bulan Suriyeli sığınmacılar konusundaki tartışmalar bitmiyor. Suriyelilerin Türkiye toplumuna uyumundan, istihdam konusunda yaşanan sıkıntılara kadar pek çok konu mercek altına alındı, incelendi. Ancak tüm bu tartışmalar içinde, sesini en az duyurabilen bizzat konunun odağındaki Suriyeliler oldu. 9. Köy Haber Merkezi Suriyeli kadınlarla konuştu, yaşadıkları kültürel, toplumsal, ekonomik sıkıntıları mercek altına aldı. 

9. Köy’e konuşan Abir Naeseh, Türkiye’ye 10 yıl önce geldi. Bir Türk vatandaşı ile evlendi, Hatay’a yerleşti. Kendisi de evlilik dolayısıyla Türk vatandaşlığı aldı. Ancak buna rağmen, Türkiye’de kurduğu yeni hayatı özlemlerle dolu. Naeseh hikayesini şöyle anlattı; 

‘’Hatay’da eşim ve iki çocuğum ile birlikte yaşıyorum. Suriyeliyim. Suriye’de yaşanan iç savaş nedeniyle 2012 yılında Türkiye’ye göç ettim. Antakya’da yaşıyorum. Eşim Türkiyeli olduğu için evlilikten dolayı 2012’de vatandaşlık aldım. Antakya’ya geldiğim için Lazkiyeli biri olarak çok büyük bir kültürel fark sorunu yaşamadım. Aşırı benziyordu iki kültür. Bu açıdan hiç yabancılık çekmedim. Tabii ki göçmen demek hayatı yeniden kurmak demek. Bunun beraberinde getirdiği sorunlar, zorluklar sayılamayacak kadar büyük diyebilirim.’’

Kayıp on yıl; “Her şeye sıfırdan başlamak”

Göç etmenin zorluklarından bahseden Naeseh, ‘’Göç etmek çok zordu benim için. Çok aktif bir yerden geldim buraya. Şam’da yaşıyordum Suriye’nin başkenti olarak çok aktif bir şehirdi. Kendi alanımda çalışıyordum, mutluydum. Hayallerim vardı ama birden hepsi yıkıldı” dedi. Abir Naeseh

Suriye ve Türkiye arasındaki kültürel benzerliklerin, göçmen olmanın zorluklarını azaltmadığını kaydeden Naeseh, şöyle konuştu; 
“Geldiğim yer biraz kırsal bir yerdi. İnsanların yaşam tarzı, hayalleri, özellikle kadınların hayalleri benimkinden farklıydı. Büyük hayallerle ilerliyordum Şam’da. Ama burada sıfıra döndük ve her şeyi sıfırdan başlamak zorundaydık. Yıllarca işsiz kaldım gazetecilik alanında hiç çalışamadım. Henüz yeni yeni bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Tam 10 yıl içerisinde neler yapmazdım ülkemde. Ama ben farklı ülkede göçmen olarak bulunduğum için çoğu şeyi yapamadım.’’

“Çocuklarıma ana dilimde annelik yapamıyorum…”

Türkiye’de doğup büyüyen, Arapça değil, Türkçe konuşan çocuklarına, “ana dilinde annelik yapamamanın” acısıyla dertlenen Naeseh, duygularını şöyle anlattı;
“İçimdeki duyguları, düşünceleri söylemek istediğim her şeyi Türkçeyle sınırlandırılmış durumda. Çocuklarımla sürekli Arapça konuşuyorum. Ama onlar burada büyüyorlar, buradaki okullara gidiyorlar. Haliyle Türkçeleri daha çok gelişmiş. Artık otomatikman benimle Türkçe konuşuyorlar. Bu benim için üzücü bir şey. Ben anneliğimi ana dilimle yapmak istiyordum.”
Sadece çocukları ile olan ilişkisinde değil, sosyal hayatta da ana dilini kullanamamanın, insana kendisini “farklı hissettirdiğini” anlatan Naeseh: “Arkadaşlarımın yanında da o his, onlardan farklı olma hissi hep var. Türkçeyi akıcı konuşamamak, kendimi ifade edememek hep var. Türkçe, sonradan öğrendiğim bir dil. Ailemle birlikte biriktirdiğim tüm anılarda Arapça vardı. Ama ben artık bunu Türkçe devam ettirmek zorundayım” dedi.

‘’Kadın olarak Türkiye’de kendimi daha güçlü hissettim…”

Suriye’ye göre Türkiye’de yaşayan kadınların çok daha iyi konumda olduklarını da kaydeden Naeseh, “Türkiye’de bir erkek sadece bir kadınla evlenebilir. Kadına şiddet uygulandığı zaman veya boşanmak istediği vakit kadın dava açabilir, hakkı var. Ayrılacakları zaman her şeyi eşit şekilde paylaşıyorlar. Bunların hiçbiri yok bizde. Yani bırak tüm bunları, Suriye’de kadınlar boşandıklarında çocuklarını bile alamıyor. Bazen alıyor ama, almak için çok fazla mücadele veriyor. Buradaki gibi değil sistem’’ diye konuştu.

Çevresindeki göçmen kadınların, sırf cinsiyetleri nedeniyle “daha zayıf görüldüklerine” de dikkat çeken Naeseh, şöyle konuştu; 

‘’Mesela arkadaşımın güzellik merkezi var. Oğlu da futbol oynuyor merkezin önünde. Üst komşusu içeriye dalmış bıçakla. Kadınları tehdit etmiş çocuğu top oynamasın diye. Arkadaşım Suriyeli olmasaydı bunu bu kadar rahat yapamazdı. Suriyeli göçmen bir kadın olduğu için onu zayıf görüyor ve bunu yapabiliyor. Ne yazık ki buna benzer çok örnek var.” 

“Özünü unutup, Türk mü oldun?”

29 yaşında Zeynep Masri Asilzade 10 yıldır Türkiye’de yaşıyor. 2018’de Türk vatandaşlığı alan Asilzade, ‘’Suriyeliyim. Türkiye’ye gelme ve yerleşme kararı alma sürecim, kültür benzerliğine rağmen dil farklılığı nedeniyle kolay olmadı” dedi. Kardeşinin Türkiye’deki bir AVM’de sırf Arapça konuştuğu için şiddetle karşı karşıya kaldığını öne süren Asilzade, yaşamakta olduğu “arada kalmışlık duygusunu” şöyle anlattı; 
“Suriyeli olduğumu göstermekten, Türkler içinde Arapça konuşmaktan ve herhangi bir şiddete maruz kalmaktan korkuyorum. Bunun nedeni ise küçük kardeşim sırf Suriyeli olduğu ve bir AVM’de Arapça konuştuğu için şiddete maruz kalması. Türkler içinde ne zaman Arapça konuşsam bu olay aklıma gelir. Bugün farklı bir şey yaşıyorum, özellikle Türk vatandaşlığını aldıktan sonra. Bu duruma açıkçası tarif veremem. Türk olarak mı yoksa Suriyeli olarak mı yaşayıp davranmalıyım? Türk toplumuna ne kadar uyum sağlamaya çalışsam da, Türklerin beni kabul etmediğini hissediyorum. Öte yandan Suriyelilerden de şöyle yorumlar duyuyorum: Özünü unutup, Türk mü oldun?”

‘’Yardım almadım. Hep çalıştım…”

Yaygın inanışın aksine, Suriyeli göçmen kadınların pek çoğunun yardım almadığını, geçimlerini sağlamak için çalıştıklarını vurgulayan Asilzade, “Birçok kişi Suriyelilerin maddi yardım aldığını düşünüyor ama bu doğru değil. Türkiye’ye geldiğimden beri herhangi bir yardım almadım. Üniversitede öğrenciyken bile burs alamadım ve çalışmak zorunda kaldım. Özellikle İstanbul’da olduğumuz için burada her şey pahalı. Ama genel olarak yaşam koşullarım ilk geldiğim zamandan daha iyi oldu diyebilirim” dedi. Zeynep Masri Asilzade

Kadınların sırf kadın olduğu için zorluk çektiğini söyleyen Asilzade, bugünlerde seçim ortamına giren Türkiye’de yaşadığı en büyük zorluğun ise, mültecilere yönelik eleştirel söylem olduğunu anlattı. Asilzade, şöyle konuştu; 
“En önemlisi istikrarsızlık hissi. On yıldır Türkiye’de olmama, vatandaşlık almama ve Türkçe konuşmama rağmen bazı siyasilerin mültecilere karşı halkı kışkırtmaları nedeniyle sürekli endişe ve korku içinde yaşıyorum. Seçimlere yaklaşıyoruz ve bazı siyasi partiler mültecilerden, özellikle de sadece Suriyelilerden bahsediyor. Her zaman başımıza ne gelecek diye düşünüyorum. Türk vatandaşlığından çıkarılacak mıyız? Savaşın devam ettiği Suriye’ye geri mi gönderileceğiz?”

“En büyük sorun dil…”

6 yıldır Gaziantep’te yaşayan, insan hakları, mülteci hakları ve kadın hakları üzerinde çalışan aktivist Duaa Muhammed ise, Türkiye’deki mülteci kadınların en büyük sorunlarından birinin dil bilmemek olduğuna dikkat çekti. Dil sorunu nedeniyle Türkiye’deki Suriyeli kadınların “nasıl hareket edeceklerini, nereye gidip nereye gitmemeleri gerektiğini bilmediklerini” vurgulayan Muhammed, “Topluma göre kadının yeri evidir. Buraya geldiklerinde de öyleydi ve dil öğrenemediler. Dışarıya çıkmadılar ilk başlarda ihtiyaç duymadılar. Çıkmak zorunda kaldıklarında ise kendilerini nasıl ifade edeceklerini bilmiyorlar. Bu da dil bariyeri olarak karşımıza çıkıyor” dedi. 

“Mülteci kadınlar güvencesiz ortamda çalışıyorlar”

Mülteci kadınların güvencesiz ortamda çalıştıklarını vurgulayan Muhammed, şöyle konuştu;
‘’Çalışmak zorunda kalan Suriyeli kadınlar iş bulup çalışıyorlar ama sigortası yok, kontrat yok, iş yerinde ayrımcılığa tacize uğruyorlar. Tacize uğrayan kadın da susuyor, ‘beni kovabilir’ diyor. Çünkü paraya ihtiyacı var. Bu yüzden sessiz kalıyor. Çalıştıkları zaman güvenceleri yok. Ekstra Suriyeli ve kadın olunca daha çok güvencesiz bir ortamda çalışıyorlar. Çok fazla ayrımcılığa maruz kalıyorlar. Tacize uğradığının bile farkında olmayan kadınlar var.  Farkında olan da gitmek istiyor ama nereye gideceğini bilmiyor. Suriye’de çok yaygın bir şey değil gidip şikayetçi olmak. Bu yüzden Türkiye’de de bilmiyorlar. Kadınlar da farkında değil bunun hukuksuz bir durum olduğunu. Aslında birçok dernek farkındalık yaratmaya başladılar ama, hala yeterli değil ve kadınlara ulaşamıyorlar.’’

‘’İstanbul Sözleşmesi hayati öneme sahip”

Kadınların evde ya da işte, ayrımcılık ya da şiddete maruz kaldıklarına da dikkat çeken Muhammed, şöyle dedi;
“Evde kalan kadınlar, evde kalmayı tercih eden kadınlar, çalışan kadılar nerede olursa olsun ayrımcılığa şiddete uğruyor. Çalışan kadınların çoğu sigortasız çalıştırılıyor bir şeye uğradığında ispat edemiyor. Ev şiddetine maruz kalabiliyor, tacize uğrayabiliyor ama sessiz kalıyor. Bu kadınların sesini duyuran, mülteci kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesiydi. Bu sözleşmenin iptali kadınları daha çok tehlikeye atmak demek. Bir bu sözleşme vardı kadınların, çocukların, mülteci kadınların hakkını savunan. Sözleşmeyi iptal edince başka ne var kanunda, başka ne var kadını koruyabilecek? Korkunç bir şey bu.”

‘’Bizi geri gönderecekler mi, onu konuşuyoruz…”

Siyasetçilerin göçmenler üzerinden politik söylem geliştirmelerinden de yakınan Muhammed, ‘’Siyasetçiler sürekli bu konu üzerinde konuşuyorlar. Sanki hiç başka programları yok. Seçim programları sadece Suriyeliler üzerinden ilerliyor. Tüm politikaların mültecilere odaklanması korkunç” dedi. Duaa Muhammed

Suriyeliler’in “bizi acaba ne zaman gönderecekler” endişesiyle Türkiye’ye tam olarak yerleşemediklerini de anlatan Muhammed, yaşadıklarını şöyle anlattı;
“Yakında evleneceğim ama ne yapacağız nerede kalacağız konuşamıyoruz bile. O kadar olay oluyor ki önümüzü göremiyoruz. Bir sonraki adım ne olacak bilmiyoruz.  Seçimler var ve herkes korkuyor. Son zamanlar ailemizle, arkadaşlarımızla, komşularımızla sohbetimiz hep göç üzerine. Herkes gitmek istiyor ve ne olacak diye konuşuyoruz,  ‘acaba bizi gönderecekler mi’ diye konuşuyoruz. Hiç kimse kalıcı bir hayat kuramadı burada. Evlerde çok az şeyle geçiniyorlar ne olacağını merak ediyorlar. Geçici koruma altında olanların kimlikleri iptal edilecek mi? Suriyeliler turist rezidanslarında kalıyorlar ikametler artık eskisi gibi yenilenmiyor bu da korku yaratıyor.”

HABER : Haber: Kinem Hazal Tanyeri

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.