Haber: Güldeste Altay – İstanbul
Kadın gazetecilerin maruz kaldıkları cinsiyetçiliği inceleyen Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)’nun 2022 raporuna göre Türkiye hak ihlalinin en çok görüldüğü ilk üç ülke arasında yer alıyor. Aynı rapora göre en çok kadına şiddet vakası Türkiye’de yaşanıyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2022 Küresel Cinsiyet Eşitsizliği Raporu’nda Türkiye, 146 ülke arasında 124. sırada. Rapora göre Türkiye bu konuda Bangladeş, Etiyopya, Endonezya, Gana ve Nijerya gibi ülkelerin gerisinde yer alıyor.
Türkiye’deki kadın gazetecilere, medyadaki cinsiyet eşitsizliğinin sebebi sorulduğunda “ataerkil toplum yapısı” yanıtına sıkça rastlanıyor. Bazı gazeteci adayları, meslektaşları tarafından yöneltilen “tatlı kız, şirin kız” gibi imalarla yaptıkları işin çok ciddiye alınmadığını belirtirken, meslekte kıdemli kadın gazeteciler, farklı problemler yaşadıklarını da dile getiriyor. Kimi gazeteciler medyadaki cinsiyetçilikle kendi yöntemleriyle baş ettiklerini ve başarıyı yakaladıkları görüşünde, hala aynı sorunları yaşamaya devam ettiğinin altını çizen kadın gazeteciler de bulunuyor. Bu örnekler yıllardır yazılan haberlerde, araştırmalarda da karşımıza çıkıyor. Medyada kadın gazetecilerin yaşadığı sorunları onların ağzından dinleyip sizlere aktarmak istedik. Farklı medya kuruluşlarından kadın gazetecilerle görüşerek Türk medyasında süregelen cinsiyet ayrımcılığına dair deneyimleri hakkında konuştuk.
Cumhuriyet, Hürriyet, Dünya gazeteler, Kanal V gibi birçok medya kuruluşunda muhabirlik, editörlük, genel koordinatörlük yapmış olan gazeteci Pelin Gel, medya sektöründe yirmi seneyi aşkın süre çalıştığını, bu süre boyunca Türkiye’deki cinsiyetçi tutuma karşı tutum alarak mesleğini icra ettiğini belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor:
“Hep sınırlarım oldu ve onların geçilmesine müsaade etmedim. Yani var olma çabanızın yanında bir de kadın olarak kendinizi koruma çabanız oldukça zor geliyor. Öte yandan kadın olduğum için girmeyi çok istediğim bir kuruma alınamadım. Çünkü gece çalışacak birine ihtiyaç vardı, o işi erkeklerin yapabileceği inancı nedeniyle ben işe alınamadım.”
Gazeteci Pelin Gel, gazeteciliğin doğası gereği uzun çalışma saatlerine sahip ve çalışma saatleri çok net olmayan bir meslek olduğunu belirterek bir kurum bünyesine muhabir alacağında gece haberlerine ya da yangın, deprem vb. sıcak habere daha rahat gider anlayışıyla kadın muhabir yerine erkek muhabirlerin tercih edildiğini vurguluyor. Bu cinsiyetçi tutumun sebebini toplumun geneline yerleşmiş bir anlayış olarak nitelendiriyor.
Gel, gözlemlediği diğer bir sorunu da “kadın gazetecilerin alt kademelerde yer almasına karşın yöneticilik kademesine daha az ulaşabilmeleri” olarak dile getiriyor.
Urfa Değişim Gazetesi muhabiri Kader Topal, kadın olmanın toplumda getirdiği birçok zorluk olmasının yanında bir de kadın gazeteci olunca her şeyin daha da zorlaştığını söylüyor:
“Yerel gazetelerde kadın gazetecilerin yaşadığı zorlukların daha fazla olduğuna inanıyorum. Biliyorsunuz Urfa ataerkil bir toplum ve sürekli erkek hegemonyası ön plana çıkıyor. Kadın gazeteciler olarak bu yüzden gerçekten çok zorluk çekiyoruz. Gittiğimiz toplantılarda ön saflarda erkeklere yer veriliyor. Biliyorsunuz gazetecilikte en güzel kareyi yakalamak önemli. Yaşanan erkek hegemonyası yüzünden kadın gazeteciler olarak mesleğimizde geride kalıyoruz.”
Muhabir Kader Topal, staj dönemini geçirdiği Gaziantep’te gittiği ilk görüşmede yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Bu şehre ilk gittiğimde stajımı tamamlamak için bir kurum arıyordum. Gittiğim staj görüşmesinde muhabir olmak istediğimi ve staj yeri aradığımı belirttim. Ben tesettürlü bir kadınım. Görüştüğüm adamın bana ilk sorusu ‘Açılmayı hiç düşündün mü?’ oldu. ‘Hayır kesinlikle düşünmüyorum’ dedim. Bana ‘Sen hiç gazetecilik yapan kapalı bir kadın gördün mü? Diyelim ki acil bir durum oldu. Sen türbanınla mı ilgileneceksin yoksa çıkıp habere mi gideceksin?’ dedi. Göz önünde olan kadın gazeteciler hep açık kadınlar, ‘acaba kapalı bayanlar geri plana mı atılıyor?’ diye düşündüm. Kadınlar bence dış görünüşleriyle medyada pazarlanıyor ve buna göre işe alınıyor.
Kader Topal, Gaziantep’te yaşadığı kötü staj görüşmesi deneyiminin ardından nihayet staja kabul edildiği bir kurumda bu kez de lavabo temizlemek gibi işlerin yanında ayak işlerinin de kadın olması sebebiyle ona yaptırıldığını anlattı.
Bianet muhabiri Yağmur Karagöz, iş hayatına ilk başladığı dönemlerde yaşadığı erkek şiddetini şöyle anlattı:
“Maruz kaldığım erkek şiddetinin başında mobbing ve eşit işe eşit ücret alamama geldi. Diğer medya kurumlarında çalışan arkadaşlarımın da bu açıdan pek şanslı olmadıklarını söyleyebilirim. Kadın gazetecilerin yaşadığı bu cinsiyet ayrımının temel sebebinin erkek egemen sistemin her yerde faaliyet göstermesi olduğunu düşünüyorum. Türkiye’deki kadın gazeteciler kadın hareketinin içinde daha çok yer alarak, dayanışmayla, sendikayla bu eril sistemi elbette yıkacak.”
Muhabir Yağmur Karagöz, Bianet Medya Gözlem Raporu’na göre Türkiye’de 28 gazetecinin toplam 50 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum edildiğini ve en az 55 medya temsilcisinin saldırıya uğradığına işaret ederek bu sayıların Türkiye’de gazeteci olmanın zorluklarını somut biçimde gösterdiğini söylüyor.
Karagöz; şiddet, mobbing, ayrımcılıkla birlikte erkek egemen medya sektöründe kadın gazeteci olmanın daha da zorlaştığını şu sözlerle dile getiriyor:
“Kadınlar erkek meslektaşlarının rahatlıkla ulaşabildiği alanlara aynı rahatlıkla ulaşamıyor, eşit işe eşit ücret alamıyor ve kadın olmakla beraber ona yüklenen toplumsal cinsiyet rollerinden ne yazık ki medya sektöründe de sıyrılamıyor.”
Fox TV muhabiri Merve Görgün, ataerkil toplumlarda kadınların belli işleri yapamayacağı, daha hassas, duygusal, narin olduklarının düşünüldüğünü belirterek sahada yaşadığı deneyimlerini şöyle anlatıyor:
“Bir kadın muhabir olarak bir ilçeye, ile gidip röportaj yaptığınızda ya da bir konu hakkında bilgi almak istediğinizde, “kadınla ben konuşmam” gibi bir algıyla karşılaştığınız oluyor. Muhabir olarak röportaj yapacağım, bilgi alacağım kişi erkek olduğunda benim mikrofonuma konuşmak yerine erkek muhabirle konuşmayı tercih edebiliyor.”
TRT muhabiri Elif Akkuş mesleğinin ilk yıllarında hayalinin savaş muhabirliği yapmak olduğunu, çalıştığı kuruma savaş bölgesinde görev almak istediğini belirttiğinde “kadının savaş bölgesinde ne işi var?” Denildiğini söylüyor. Bu bakış açısının ona engel olamadığını ifade eden Akkuş, gazetecilik mesleğini icra etmenin cinsiyetle bir ilgisi olmadığı üzerinde inat ettiğini, verdiği mücadele sonucunda çok kez savaş bölgesi ve özellikle riskli bölgelere gittiğini belirtiyor. Cinsiyetçi bakış açısının onun için kısa sürede üstesinden geldiği bir başlık olduğunun altını çiziyor.
Kadın gazeteciler, yaşadıkları cinsiyetçilikle kendi ürettikleri çözümlerle mücadele ederken yıllardır birçok kadın gazetecinin de mobbing, taciz, şiddet, güzel görünüş baskısı ve daha fazlası ile ilgili deneyimlerini TV kanallarında, araştırmalarda ve haberlerde dile getirdikleri biliniyor. Buna rağmen yaşanan cinsiyetçiliğe karşı halen kayda değer bir çözüm üretilmediği görülüyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Çok başarılı ve kadın haklarını dile getiren en güzel haberlerden birisi Deste arkadaşımı emeklerinden dolayı tebrik ediyorum başarılar diliyorum.