Haber: Barış Dönmez – Van / Kapak Fotoğrafı: Depophotos
Yerel ve ulusal medyada çalışan kadın gazeteciler yaşadıkları sorunları bizimle paylaştı. Haber yaparken haber kaynakları tarafından tehdit bile edilen, şiddete uğrayan, gözaltına alınan, yok sayılan, hatta cinsiyetçi küfürlere maruz kaldıklarını dile getiren kadın gazeteciler, bunlardan yılmayıp mesleklerini icra etmek için kararlı olduklarını vurguladı.
Kadın ve çocuk konuları üzerinde yoğunlaşan Jinnews muhabiri Zelal Tunç, bölgede kadın gazetecilerin maruz kaldığı baskı ve şiddeti anlatırken, bölgenin kadına yönelik şiddet açısında adeta “büyük bir mezarlık” olduğunu savunarak şunları söyledi:
“Basına bu kadar müdahalenin olduğu bir yerde, kadın gazeteci olmak çok daha zor. Gittiğimiz her haberde adeta hedefiz. Yaralanabilir, hatta öldürülebiliriz bile… Zaten buralarda kadına biçilen roller bellidir. –Evinde otursun, çocuk baksın, iyi anne olsun- sıfatıyla tanımlandığı bir yerde, kadın adeta eve hapsediliyor. Bunun yanında mesleğini icra eden gazetecilere yönelik müdahale, gözaltı ve tutuklama söz konusu… Toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile şekillenen bir yerde yaşıyoruz. Bunu ağır biçimde yaşıyoruz. Feodal yapıya karşı da mücadele etmemiz lazım. Buna yönelik bir yayıncılık faaliyeti yürütüyoruz. Ben 10 yıldır gazetecilik çabasındayım. Bölgede özelikle, kadın ve çocuklara yönelik baskı, şiddet, taciz haberleri yapmaya çalışıyorum. Bölge, kadına yönelik şiddet açısından adeta büyük bir mezar gibi… Her yerde şiddet söz konusu. Kadınlar bazen en yakını tarafından şiddete uğratılıyor. Şiddete uğrayan kadınlara ulaşırken, ya da haber yapmaya çalışırken biz de baskılara, şiddete maruz kalıyoruz. Yaptığımız haberlere hep müdahale söz konusu. Bölgede birçok şüpheli ölüm yaşanıyor. Oysa hiç bir ölüm tesadüfi değildir. Bu ölümler çoğu kez örtbas ediliyor. Üstü kapatılıyor.”
Gazeteciliğin bölgede her zorluğa karşı ayakta kalması gerektiğini söyleyen Tunç, gazetecilik faaliyetinin durmasının bölgede her tür ihmalin artması anlamına geleceğini dile getirdi:
“Oysa burada erkeğin arkası çok güçlü, iktidar ve yargıdan aldığı güçle, kadınları çok rahat tehdit edebiliyor, yazdığımız habere müdahale hakkını bile kendilerinde bulabiliyorlar. Bundan dolayı bölgede kadın ve çocuk haberciliği yapmak çok zor bir iş. Aslında ben buna iş olarak bakmıyorum, üstü örtülen her şiddetin karşında durmaya çalışıyorum, çünkü ancak ifşa edildikçe şiddetin önüne geçilebilir. Bölgede yaşayan kadın gazeteciler olarak bu şiddete biz de maruz kalıyoruz. Dolayısıyla yazdığımız her haber ve ifşa ettiğimiz her konu çok önemli. Bu duruma sadece habercilik olarak bakmamak lazım. Dolayısıyla mesleğe sahip çıkılması çağrısında bulunuyorum, çünkü gazetecinin susması demek bölgede ihmal, baskı ve şiddetin artacağı demektir.”
Serhatnews muhabiri Zelal Sahidenur Sari, cinsiyet eşitsizliğiyle hayatın her alanında karşılaştıklarını, sahada çalışırken baskı gördüklerini, erkek gazetecilerin ise çok daha rahat hareket edebildiklerini dile getirdi:
“Medyanın toplum üzerindeki rolü yadsınamaz. Dolayısıyla topluma empoze edilmek istenen fikirler öncelikle medya aracılığıyla paylaşılıyor. Bu fikirlerin ötesinde, hayatın her alanında önümüze çıkan cinsiyet eşitsizliği böylelikle topluma daha kolay yansıyor. Sahada çalışırken biz de bu eşitsizliğe maruz kalıyoruz. Sıklıkla söylediğim için biraz tekrar gibi oluyor ama yanımızda bir erkek olmadan haber kaynağıyla yaptığımız görüşmeler bile oldukça sınırlı olabiliyor. Ya da yanımızda erkek kameraman varken onun birincil kişi olduğu algısı çok zor yıkılıyor. Aynı durum çalıştığımız yerler açısından da söz konusu. Erkek sahaya daha rahat çıkabilir, gece gündüz çalışabilir, daha erken yükselebilir, sigortaya asıl onun ihtiyacı var çünkü onun evi ve çocukları var gibi bir dizi yıldırmayla karşılaşabiliyoruz. Belki de en önemlisi regl izinlerinin sözleşmelerde yer alması kâr zarar hesabını zedeliyor. Böylelikle kadın gazetecilerin maruz kaldığı sorunlar haber diline ve kapsamına da yansıyor.”
Sansür yasasının kadın haberciliğinin önünde büyük bir engel olduğunu dile getiren Sari, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Özellikle son süreçte yürürlüğe giren sansür yasası hem kadın gazetecileri hem kadın haberciliğini “somut delil” şartıyla oldukça zorluyor. Bu nedenle sansür yasası kadın haberciliğinin de önünde büyük bir engel. Meslekte 6 yılı geride bıraktım. Başladığım günden bu yana birçok değişiklik oldu hem olumlu hem olumsuz. Sansür yasasıyla birlikte basın haberciliği üzerinde artan baskı olumsuz gelişmelerden biri. Bütün bu olanlar karşısında kadınların habercilikteki ısrarı bütün engellemelere rağmen devam ediyor.”
Bağımsız gazeteci olarak mesleğini sürdüren gazeteci Özlem Tekin ise, ülkede kadına yönelik nefret dilinin, meslekteki kadın gazeteciler açısından büyük bir engel teşkil ettiğini söyledi:
“Ülkemizde gazeteci olmak başlı başına bir zorluk iken, kadın gazeteci olmak elbette çok daha zor. Kadın odaklı habercilik ya da LGBTİ bireylerle ilgili haberler yapmanın sorun olduğu bir ülkede psikolojik baskılara maruz kalıyoruz her şeyden önce. Ülkede kadına yönelik nefret dilini pekiştiren haber mecraları destekleniyor iken, cins bilincine sahip kadın gazetecilerin çektiği zorluklar da kaçınılmaz oluyor. Bu zorluğu tüm kadın gazeteciler olarak yaşıyoruz. Hali hazırda cinsiyetçi ve şiddet dili kullanan bir anlayışla karşı karşıyayız.”
Haber kaynaklarına erişim noktasında büyük güçlükler yaşadığını anlatan Tekin, gazeteciler olarak neden özgür çalışamadıklarını, baskı ve şiddetle nasıl karşılaştıklarını da anlattı:
“Kaynaklara erişim noktasında güçlük yaşıyorum. Zaten gazeteciler olarak özgür çalışamıyoruz, kadın gazeteciler olarak özellikle baskı altındayız. Medyanın beli bir kesimin elinde olduğu yerde kadın muhabir olmanın zorlukları saymakla bitmiyor. Demokrasinin olmazsa olmaz ögelerinden biri bağımsız basın değil midir? Öyle ise medyanın tekelleşmesi ciddi manada bir tartışma konusu olmalıdır. Tekelleşme medyayı pazar haline dönüştürürken, medya çalışanının da özgür olma ve inisiyatif kullanma şansı asla olmuyor. Tekelleşmenin olduğu medyada, cinsiyetçilik ve ayrışmanın önüne geçilemez. Toplumda da cinsiyetçi ve ötekileştirişi bir bakış açısı oluşur ve kendinden farklı kimliklere, cinsel kimliklere saygı duyulmaz. Böylelikle toplumda bir ayrışma durumu oluşur.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.