ESKİŞEHİR- Değişen-dönüşen dünya düzeninde gazetecilik pratiğinde de çeşitli değişimler yaşanıyor. Türkiye basını günümüzde, geçmişte yaşanan bazı sorunlardan kurtulmuş gibi gözükse de basın özgürlüğünü gerileten başka sorunlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Özellikle sürekli işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalan gazeteciler, haberi aktarmanın alternatif yollarını bulurken yaşanılan belirsiz ve huzursuz atmosfer, gazeteci adaylarını meslekten uzaklaştırıyor.
Gazeteci adaylarıyla mevcut durumu, mesleklerine ilişkin düşüncelerini konuştuk. Görüştüğümüz gazetecilik bölümü öğrencileri, meslekle ilgili kaygılarının zaman içinde yerini inançsızlığa bıraktığını, editoryal baskı ve sansür, her an soruşturmalarla burun buruna gelme, bedel ödeme endişesi, işsiz kalma ihtimali nedeniyle gazetecilik yapabileceklerine inanmadıklarını belirttiler.
Okuduğu üniversitenin adını vermek istemeyen Sibel K. gazetecilik bölümlerinden birinde son sınıf öğrencisi. Gazetecilikle ilgili büyük hayallerle bu bölümü seçtiği ve okula büyük beklentilerle başladığını anlatan Sibel, okuduğu bölüme de mesleğe de inancının kırıldığını aktararak gazetecilik ve aldığı eğitime ilişkin şunları söyledi:
“Özgür ve eleştirel bir ortamda eğitim aldığımızı vurguluyor bütün eğitimciler, derslerimize giren hocalar. Düşünün ki okuduğum okulun adını vermek istemedim, adımın tam yazılmasını istemedim. Neden? Gerçekten özgür hissetseydim, bu otosansürü uygulamak zorunda kalır mıydım? Gazetecilik eğitimi alan bir öğrenciyim. Ancak derslerde bile bazı konularda eleştiri ve yorum yapmaktan çekiniyoruz. İş, okuldan atılmaya veya gözaltına alınmaya kadar gidiyor. Türkiye, makro düzeyde ne durumdaysa üniversitelerde mikro düzeyde aynı durumda. ‘Özgür ilim-irfan yuvası’ dediğiniz üniversiteler bu haldeyse, ‘özgür’ gazetecilik nasıl mümkün olacak? Okula başladığım dönemlerde de meslekle ilgili çeşitli kaygılarım vardı ama süreç içerisinde kaygılar, yerini inançsızlığa bıraktı. Artık böyle bir baskı ortamında gazetecilik yapabileceğime inanmıyorum. Bu nedenle de okulu bitirmek için motivasyonum yok. Hocalarımızın konuşmaları sürekli ‘Gençler, bu düzeni değiştirecek’ minvalinde. Yok arkadaş, kirlettiğiniz dünyanın, bozduğunuz düzenin sorumlusu biz değiliz. Bu sorumluluk neden sürekli bizlere yükleniyor. Üzerimize yüklenen ağır sorumluluklardan bıktım. Bozduğunuz düzeni bizler için düzeltmek zorundasınız, bu sizin sorumluluğunuz.”
Gazetecilik yapmak için bölüm değiştiren Bilge Yasemin B., gazetecilerin maruz bırakıldığı baskı ve korku iklimi nedeniyle bu isteğinden uzaklaşıp akademide ilerleme kararı aldığını şöyle anlattı:
“Lisansımı karşılaştırmalı edebiyat üzerine yaptıktan sonra, gazeteciliğe adım atmak ve bu alanda kendimi geliştirebilmek için Basın ve Yayın Yüksek Lisans Programı’na dahil oldum. Fakat sonraları alan içinde bilfiil faaliyet gösteren bireylerin, gerek ekonomik gerek ideolojik sorunlarla ciddi mücadeleler verdiklerine şahitlik ettim. Böylesine özveri ve çaba gerektiren bir alanın çalışanları, temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak kadar düşük ücretlere çalıştırılıyorlar. Bunun yanında, editoryal baskı ve sansür, yaratılan korku iklimi, her an soruşturmalarla burun buruna kalma ihtimali, alanla ilgili motivasyonumun tükenmesine yol açtı. Kamu yararı ilkesinden çok ekonomi-politik çıkarların öne çıkması, fikir hürriyetinden söz edilememesi ve alandaki ayyuka çıkmış emek sömürüsü de gazetecilik yapma isteğimden uzaklaşmama sebep oldu. Tüm bunların sonucunda, aynı alanda doktora programına katılıp akademiye yönelmeyi tercih ettim. Artık gazeteciliğe akademik perspektiften dahil olmanın kendi adına daha yararlı ve huzurlu olacağına inanmaktayım.”
Mezun olduğu halde bir yılı aşkın süredir sektörde çalışma hayatına atılamayan Sude B., gazetecilikte mevcut durum ve konuya ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor:
“Gazeteciliğin içinde bulunduğu halin tek sorumlusu şu anki yönetimdir, diyemiyorum. Gazeteciliğin geçmişine baktığımızda da her daim çeşitli baskılar olduğunu görüyoruz. Ama gazeteci dediğin bu baskıya karşı durandır. Halk adına bir görev üstlendiğini düşünüyorsa, ‘baskı var’ diye meslek ilkelerinden vazgeçemez. Bize basın 4. kuvvettir diye öğrettiler. Yasama, yürütme, yargı kuvvetlerinden sonra basın gelir. Ve halkın haber alma ihtiyacına sahip çıkmak adına, yönetimleri denetler. Şimdiki gazetecilere bakıyorum da gazetecilik faaliyetlerinde bir denetleme mekanizması göremiyorum. Halkın haber alma ihtiyacını karşılamaya yönelik bir gazetecilik etiğine sahip olduklarını da düşünmüyorum. Haber alabildiğimiz sayılı gazeteci kaldı. Onları da ‘aman içeri mi atılır, başlarına bir şeyler mi gelir’ diye endişe içinde takip ediyoruz. Yani kaygımız sadece kendimize yönelik değil, kalan sayılı gazeteci için de kaygılanıyoruz. Dikkat ederseniz bu sayılı gazeteciler de Youtube gibi mecralarda gazetecilik yapabiliyor. Yani medyanın içinde yer yok onlara. Medya, baskı korkusundan veya çıkarcılıktan, tarafgirliğe, yandaşlığa, iktidar sözcülüğüne soyunmuş kişilerle dolu. Kendilerine ‘gazeteci’ diyebilirler ama onlar gazeteci değil, iktidarın sözcüsü. Bana gelince, gazetecilik yapmak istiyorum ama işsiz kalma korkusuyla, geçinme kaygısıyla, hapislerde bedel ödemek endişesiyle mesleğe olan aşkım arasında gidip geliyorum.”
HABER : Yeşim Özdemir
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.