Zeren Gültekin / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Enflasyonla mücadele çerçevesinde en önemli araç olarak faizi kullanan Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, uzun bir sürenin ardından 2025’in ilk Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz indirimini açıkladı. Enflasyonu düşürmek için uygulanan faiz arttırımlarının tersine bir politika ile yıla giriş yapıldı. Geçen marttan beri faizi yüzde 50’de tutan, son iki toplantıda peş peşe indirimlerle faizi yüzde 45’e indiren Merkez Bankası, bu yıl alışılmışın aksine 12 değil sekiz toplantı yapacak. Banka böylelikle enflasyonunun seyrini daha uzun bir vadede incelemiş olacak.
ODTÜ İşletme mezunu olan ve Doktorasını Marmara Üniversitesi Bankacılık alanında tamamlayan Dr. M. Murat Kubilay, faiz indirim kararlarının anlamı ve enflasyona etkilerine ilişkin 9. Köy’ün sorularını yanıtladı.
Kubilay, Türkiye’de enflasyon oranlarının güvencesi düşük olduğu için sadece hedeflenen veya beklenen enflasyona göre değil, uygulanan (gerçekleşen) enflasyonun da düşürülmesi beklenerek faiz indirimi yapıldığını söyledi. Kubilay, “Bir taraftan hedeflenen enflasyon düşüyor, diğer taraftan piyasa beklentileri düşüyor ve aynı zamanda da açıklanan enflasyon düşüyor ancak bu şekilde indirimler gelebiliyor” dedi.
Politika faizi, piyasadaki kredi ve mevduat faizlerini dolaylı olarak etkileyen önemli bir araç. Kubilay, “Faiz artırımları nasıl enflasyonla mücadele alanında bir mesaj ise faiz indirimleri de enflasyonla mücadelede kısmen ilerleme sağlandığı için artık ekonomiyi rahatlatacak bir duruma geçtiğimiz anlamına geliyor” diyerek faiz indirimlerinin enflasyonla mücadelede ilerleme kaydedildiğine dair bir işaret olduğunu belirtti.
Ancak mevcut yüksek faiz oranları nedeniyle kısa vadede günlük yaşamda belirgin bir rahatlama sağlanması beklenmiyor. Özellikle politika faizi yüzde 40’ın altına indiğinde, kredi ile yapılan tüketim ve yatırımların artabileceğini ifade eden Kubilay, bu sürecin ekonomiye etkilerinin zamanla daha belirgin hale geleceğini söyledi.
Faiz indirimleri kontrolsüz şekilde uygulandığında enflasyonu tetikleyebileceğini belirten Dr. Mustafa Murat Kubilay, 2021 yılında başlatılan düşük faiz politikası sürecinde bunun etkileri net bir şekilde görüldüğünü hatırlattı. Ancak Kubilay’a göre, şu an uygulanan faiz indirimi politikası daha temkinli ve aşamalı bir şekilde yürütülüyor. Aylık 2,5 puanlık kademeli indirimler, piyasa ile daha iyi bir iletişim sağlanarak yapılıyor. Bu nedenle enflasyonda ani bir sıçrama ya da döviz kuru şoku beklenmiyor.
Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut enflasyon sarmalında büyük patlama dönemini geride bıraktığımızı dile getiren Kubilay, “Her ne kadar TÜİK ölçümlerine ilişkin büyük soru işaretleri olsa da şu net, fiyatlar hala yükseliyor ama eski hızıyla yükselmiyor” dedi. Enflasyonun en yüksek seviyelerine ulaştığı dönem geride kalmış olsa da fiyat artışları hala devam ediyor.
Türkiye’de ekonominin seçimler odaklı ilerlediğini belirten Kubilay, seçim döngüsü sebebiyle 2026 yılından itibaren ekonomik programda gevşeme ihtimali olabileceğini, bunun da enflasyonu uzun vadede yüzde 20’nin altına düşürmeyi zorlaştıracağını belirtiyor. Enflasyonun daha kontrollü bir hale gelmesi ve istikrar kazanması beklenirken, tam anlamıyla bir çözüm için daha uzun vadeli politikaların uygulanması gerektiğini vurgulayan Kubilay, şunları söyledi:
“Önümüzdeki 2020’li yıllar boyunca yüzde 20’lerin altına gelmiş bir enflasyonu kalıcı olarak göremeyeceğiz. Enflasyon daha normalleşecek. Bu toplum refahı pahasına kontrol altına alınacak ama enflasyonun bir türlü sorun olmaktan çıkarılması uzunca bir süre mümkün olmayacak.”
Kubilay, borsada faiz indirimlerinin zaten beklendiğini aktardı. Bu sebeple durumun borsa endeksine doğrudan bir etkisi olmadığına dikkat çekti. Faiz indirimlerinin sürpriz olmadığını ve piyasa tarafından büyük ölçüde fiyatlandığını belirten Kubilay, politika faizinin yüzde 40’ın altına inmesi durumunda borsa üzerindeki olumlu etkilerin artabileceğini ifade ediyor. Bu sürecin net etkilerini görmek için önümüzdeki birkaç ayın kritik olacağını vurguluyor.
Küresel olarak merkez bankalarının toplantı sayıları ülkelerin ekonomik koşullarına göre farklılık gösteriyor. Türkiye’de 2025 yılında PPK toplantılarının sayısı 12’den 8’e düşürüldü. Dr. Kubilay, duruma teknik bir uyarlama olarak bakılması gerektiğini belirterek şunları söyledi:
“Türkiye’de daha önce de 8 denmişti ama bu derece yüksek enflasyonu olan ve kredibilitesi biraz düşük olan bir ülkede 12’de kalması daha makul olabilirdi çünkü sıklıkla piyasaya bilgi vermeniz ve son gelişmeleri yorumlamanız beklenir. Eğer bir faiz indirimi sürecindeyseniz ve 12 yerine 8 toplantı yapıyorsanız, her bir toplantıdaki faiz düşürme aralıklarınızı da arttırmış oldunuz. Örneğin 12 toplantıda yüzde 2’şerli bir faiz indirim patikası hesaplanabilirken şimdi 8 toplantıda belki yüzde 2 buçuk gibi değerlendirilecek. Dolayısıyla buna daha çok teknik bir uyarlama olarak bakmak gerek.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.