Haber: Barış Dönmez – Van
Türkiye’de nüfusun önemli bir çoğunluğunu oluşturan, erişilebilir bir dünyada yaşamak isteyen görme engellilerin, hayat mücadelesi günden güne zorlaşıyor. Türkiye’de bu zorluklarla boğuşan binlerce görme engelliden sadece biri olan Ali Bilen, yaşadıklarını bizimle paylaştı.
Hayatının bir mücadele alanı olduğunu söyleyen Bilen, evrenin kendileri için de var olduğunu ifade ederek gerek şehir içinde gerekse de kampüs içinde yaşadığı sorunların çok fazla olduğunu söyledi. Söz konusu görme engelliler olunca herkesin konuştuğunu söyleyen Bilen, artık görme engelli insanların konuşmasına sıra geldiğini kaydetti.
“Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinde, Müzik öğretmenliği bölümünde son sınıf öğrencisiyim ve aynı zamanda, açıktan sosyoloji bölümü okuyorum. Farklı hedeflerim var. Ben öncelikle her insan gibi kendimi Ali olarak tanımlamak istiyorum. Görme engelli ya da başka biri olarak değil, her insan gibi görülmek istiyorum. Bir farklılığım var ama bu kimlik üzerinden ziyade, insanlara örnek olabilecek, insanlara rehber olabilecek biri gibi ön plana çıkmak istiyorum. Farklılığımla değil her zaman Ali olarak ya da öğretmen adayı Ali olarak tanınmak istiyorum.”
Sadece özel günlerde hatırlandıklarını ifade eden Bilen, gündem engelliler olunca herkesin konuştuğunu, ama sözün asıl muhataplarına verilmediğini söyledi:
“Bizler medyada yeterince görünmüyoruz. Hep birileri çıkar bizim yerimize konuşur. Bizim yerimize karar alır. Bu bir halk bilimcisi olur, siyasetçi olur ya da akademisyen olur. Bizim sıkıntılarımızı bizden daha iyi kimse bilemez. Oysa biz kendi sorunlarımızı dile getirecek potansiyeldeyiz. Asıl bizimle muhatap olunmalıdır. Bizler kendi sorunlarımızı kendimiz dile getirmeliyiz. Basın bizimle daha çok iç içe olmalı. Dışardan bakan biri olarak basmasınlar, bizi yakından tanısınlar. Çalışmalarımızı yerinden takip etsinler. Sadece özel günlerde hatırlanmak istemiyoruz. Ülkede sadece 3 Aralık Dünya Engelliler gününde var oluyoruz, tanınıyoruz. Bizler her zaman varız. Sadece bir gün için var değiliz.”
Eğitim hayatında karşılaştığı zorlukları dile getiren Bilen, özelikle materyal eksikliği yüzünden yaşanan güçlükleri aktardı;
“Maddi anlamda çok sorunlar yaşadım. Benim gibi yüzlerce insan var. Bunun yanı sıra birçok başka sorun var. Örneğin şehrin alt yapı eksikliği büyük bir sorun bizim açımızdan. Van büyükşehir olmasına rağmen bu alandaki eksiklikler giderilmiyor. Diğer metropoller bu anlamda biraz daha rahat. Bir sorunu çözmek istiyorsak sorunun merkezinden başlamak gerekiyor, örneğin vergi muafiyeti bizim açımızdan çok önemli. Bu muafiyet bize uygulanmadığı için materyal anlamında ciddi sorun yaşıyoruz. Aldığımız malzemeler genelde şehir dışından geliyor ve çok pahalı. Alacak durumumuz yok. Çok insanın okuyamamasının nedeni bu eksiklikten kaynaklanıyor. Maddi durum bazen el vermiyor. Bunun bana fazlasıyla bir dezavantajı oldu. Mesela bizler her android telefonu kullanamıyoruz. Bizim kullandıklarımız daha çok üst modeller. Bazı telefonlarda bulunan ekran okuyucu dediğimiz uygulamalar sayesinde telefon kullanabiliyoruz. Bunlara erişebilmek için üst modelleri almamız lazım. Ne yazık ki bunların vergileri, o kadar yüksek ki alamıyoruz. En azından mevcut iktidarın ele alması ya da muhalefetin bu sorunu gündeme getirmesi gerekiyor.”
Üniversitede yaşadığı sorunları da aktaran Bilen, şöyle dedi:
“Bölüm başkanı inisiyatif kullanıyor, çaba gösteriyor ama üniversitenin erişilebilir olması için özelikle ulaşım sorunun hallolması gerekiyor, bürokrasi yüzünden bu kolaylık yeterince sağlanamıyor. Sorunlarımızı, önce bölüm başkanına, oradan dekanlığa ve en son rektörlüğe iletiyoruz ama başvurularımız her defasında olumsuz sonuçlanıyor. Bazen ya bütçe yeterli olmuyor ya da çözüm bir müdürlüğe takıldığı için gerçekleşmiyor. Bu alanda mücadele vermek zorunda kalıyoruz. Üniversite daha erişilebilir olmalıdır. Sonuçta burası bir akademi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nde müzik okuyan tek görme engelliyim. Çevre de görme engelli bireye nasıl davranacağı noktasında yeterince bilgi sahibi değil. Bu sorunların artık aşılması lazım. Çünkü kampüste biz de varız”
Her zaman hayallerinin peşinde gittiğini dile getiren Bilen, engellerin aşılmak için var olduğunu söyledi. Müziğin hayatında ayrı bir yeri olduğunu belirten Bilen, müziğin aslında büyük bir güç olduğunu anlattı:
“Ben hayallerimin peşinden gittim. Başardım ve devam ediyorum. Önceleri özel sektörde çalışıyordum. Üniversiteyi bir arkadaşımın tavsiyesi ile kazandım. Müzik bana güç veriyor. Müzikle hayatıma renk katıyorum. Çok çabaladım, sonunda başardım. Ben müzik öğretmenliğine başvururken şunu öğrendim. İlk defa, bir görme engelli Van’da müzik okuyor olacaktı, bölümü kazandığımda bundan mutluluk duydum. Benim gibi birçok kişi de bunu başarabilir. İnsanlara örnek olmak güzel. Bizler zaten dezavantajlı insanlarız, bölgenin de bizim gibi insanlara karşı birçok dezavantajı var. Bir yandan bunun mücadelesini veriyoruz. Bir yandan da hayat mücadelesi…”
Kılavuz yol durumundaki sarı şeritlerin şehir içinde tuzaklarla dolu olduğunu söyleyen Bilen, özellikle kış aylarında bu yolların kayganlaşmasının ciddi tehlike yarattığını, bu özel yollara çoğu kez ya bir aracın park ettiğini ya da esnafın yolu işgal ettiğini anlattı:
“Bizim amacımız erişebilir bir hayat ve erişebilir bir ülke. Bu ütopik bir slogan değil. Bu yapılabilir. Bizler evet, körüz, topalız. Bunu inkar etmiyoruz, ama unutulmasın ki bir yerde bir rampa olduğu zaman o bölgeye bir tekerlekli sandalye girebilir ama bu ihtiyaçlar dikkate alınmayınca ne yazık ki sorunlar da bitmek bilmiyor. Görme engellilerin kılavuz yolu dediğimiz sarı şeritler, şehir içinde ya bir ağaç ya da bir trafoyla son buluyor. Ya da esnaf, sarı şerit üzerinde tezgah açıyor, yani erişilebilirliği sağlayan bu yollar tuzaklarla dolu. Kayganlık mesela, zamanında müdahale edilmediğinde, şeridin üstündeki sular donuyor, yol kayganlaşıyor. Malzeme de önemli. Çoğu yerde plastik malzeme kullanılıyor. Mermer en sağlıklısı. Plastik olanlar kayganlaşıyor. Yeni nesil mermer kullanılmalı. Bizler kaldırımda bile yürüyemiyoruz. Yeterince bu aksaklıklara müdahale edilmiyor. Ama bizim için kaldırım, hissedilen bir zemin olarak hayati önem taşır. Bizler gideceğimiz yolu onunla buluyoruz. Kısacası o zemin bize rehberlik yapıyor. Ama bunlar doğru ve uzman kişiler tarafından yapılmalı. Otobüs kullandığımız zaman da sorun yaşıyoruz, aslında otobüste sesli durak dediğimiz sistem olmalı, o zaman ben istediğim yerde inebilirim.”
Ülkede engelli için en büyük sorunun zihniyet sorunu olduğunu aktaran Bilen, bunun aşılması gerektiğini söyledi:
“Aslında en büyük sorunumuz zihniyet. İnsanların, engelli kişilere karşı, -madem engelli evinde otursun. Ne işi var dışarda?- Gibi söylemleri var. Bizi bir yere hapsetmek istiyorlar. Öncelikle bu zihniyetten kurtulmak gerekiyor. Farklılığımız zenginliğimizdir, bununla güzeliz. Bunu insanların kabullenmesi lazım. Ben farklıyım, belki göremiyorum ama sen beni görmek zorundasın. Çünkü bu evrende ben de varım. Bu evren sadece senin için yok. Saygı olduğu zaman güzellik arkasında gelir. Yeter ki bu zihniyetten kurtulalım.”
Bağlama ve klasik gitar çaldığını söyleyen Bilen, duygu ve düşüncelerini en iyi biçimde müzikle ifade ettiğini belirterek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sanatla ile uğraşmak bizde kültürel bir gelenektir. Sanatla iç içe bir coğrafyayız. Bu şekilde büyüdük. Benim ana çalgım bağlama. Bağlamasız bir hayat düşünemiyorum. Daha doğrusu müziksiz bir hayatı düşünemiyorum. Farklı enstrümanları da kullanabiliyorum. Klasik gitar, orta düzeyde piyano ve vurmalı çalgıları çalabiliyorum. Öncesinde bir hayal şeklinde bakıyordum. Ailem ve çevrenin teşvikleriyle bu yola girdim. İyi ki bu yola girdim. Müzikle uğraşmadığım zamanlarda çok stresliydim. Bu stresi müzikle yendim. Müzik bana hep iyi geldi. Duygularımı ve düşüncelerimi her zaman müzikle ifade ettim. Özellikle sosyalleşmemde müzik bana çok yardım etti. “
Bilen, en büyük destekçisinin annesi olduğunu dile getirdi:
“Küçükken pazara çarşıya giderken babam çoğu zaman ya arkamda ya yanımda olurdu. Hatta çoğu sefer benim dışarı çıkmamı istemezdi -bir yere çarparım- diye. Onun yanısıra annem hep şunu derdi babama, -çıksın dışarı, hayatı öğrensin, kendi ayakları üzerinde dursun-. Bu konuşmalarına kulak misafiri olurdum. Bu benim dönüm noktam oldu. Annem bana güveniyordu. Annem için, kendim için -daha nasıl iyi olabilirim?- diye onun arayışına girdim ve başardım.”
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı rapora göre dünyada şu anda 284 milyon insan görme engelli. Bu sayı Türkiye’de de hayli fazla. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Ulusal Engelli Veri Sistemi raporuna göre Türkiye’de 215 bin 76 görme engelli yurttaş kayıtlı. Görme engelliliği, -doğuştan veya sonradan oluşan görme kaybı veya görme yetisinin yetersizliği- olarak tanımlanıyor ve görme engelli bireyler dünyada ve Türkiye’de nüfusun önemli bir çoğunluğunu oluşturuyor. Erişebilir bir dünyada yaşamak isteyen görme engellilerin, hayat mücadelesi günden güne zorlaşıyor. Kılavuz yol denilen sarı şerit bantlardan, sesli durak sistemine kadar gündelik hayatta karşılaştıkları türlü zorlukların çözülmesini isteyen görme engelliler, toplum içinde artık görünmek de istiyor.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Çok güzel kaleme alınmış. Fazlasıyla etkilendim