DOLAR 32,3252 0.22%
EURO 35,1067 -0.16%
ALTIN 2.308,131,36
Ankara
17°

KAPALI

Engelli mülteciliğin ağır koşulları

Engelli mülteciliğin ağır koşulları

Göç koşullarının en çok riske soktuğu grupların engelliler olduğu ifade ediliyor. Dünyada  yerinden edilen 82,4 milyon kişiden 12 milyonunun engelli birey olduğu tahmin edilirken,  İltica ve Göç Araştırma Merkezi’nin (İGAM) raporuna göre birkaç yıldır dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olan Türkiye’de, toplam mülteci nüfusu içinde yaklaşık yarım milyon engelli bulunuyor.

ABONE OL
19 Haziran 2023 21:49
Engelli mülteciliğin ağır koşulları
15

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye’deki engelli mültecilerin durumunu, İltica ve Göç Derneği Başkanı Metin Çorabatır, Şanlıurfa Belediyesi Göç ve Uyum Daire Başkanı İbrahim Karatüme ve göçmenlerle çalışma yürüten bir projede yer alan psikolog Sıla Kabasakal ile değerlendirdik.

“Engelli mülteciliğin ağır koşulları”

Metin Çorabatır, İGAM başkanı, emekli bir gazeteci. Mültecilerin haklarını yıllardır savunmaya ve onları kamuoyunda daha görünür hale getirmeye çalışan bir isim.

Mülteciliğin başlıbaşına zor bir durum olduğunu söyleyen Çorabatır, insanların genelde göçmenlerle mültecileri karıştırdığını ifade etti:

“Mültecilik de bir göç türü ama burada diğer göçmenlerden ayıran özellik kişinin ülkesini zorunlu olarak bırakması. İstemeden ülkeyi terk etme durumu olunca kaçış yolları ıstıraplı olabiliyor, evleri bombalanıyor veya rejim onlar üzerinde baskı yapıyor. Travmalarla yola çıkıyorlar. Geçiş yollarında mayınların üzerinden geçiyorlar, yakınlarını kaybederek, karda kışta birlikte yürüdüğü insanın donduğunu görerek yola devam etmek zorunda kalıyorlar. Başarılı olanlar, travmayı göç ettiği yere getiriyor.

Gelen tüm mülteciler mağdur ve uluslararası korumaya ihtiyaç duyan insan grubu. Engelli mülteciler zaten engelli oldukları için mağdur, bir de mülteciliğin ağır koşullarını yaşadıkları için bu acıyı iki üç kez yaşıyorlar. Elbette engellilik dediğimizde çok geniş bir kategoriden bahsediyoruz. Zihinsel engelliler olabiliyor, fiziksel engelliler, doğuştan engelliler ya da çatışmalarda engelli kalanlar olabiliyor. Her birinin değişik hikayeleri ve sorunları oluyor. Geldikleri ülkede hem genel olarak mülteci korumasının iyi olması lazım. Bazı ülkelerde mülteciler için daha elverişli bir entegrasyon yaratan hukuki mevzuat geçerli olsa da bu dezavantajlı kesime yönelik mekanizmalar yavaş çalışıyor.”

Fotoğraf: ​igamder.org

“Sağlıklı mülteciler dahi iş bulamıyor”

Engelli mültecilerin, maddi sıkıntı çektiğini ifade eden , “İş hukukunda özel sektörün belli bir oranda engelli istihdam etme zorunluluğu olduğu için iş bulma olasılığı daha yüksek. Fakat bu, mülteciler için geçerli olmadığından sağlıklı mülteciler dahi iş bulamıyor. Çoğu kayıt dışı çalışıyor. Engelli mültecilerin iş bulması eğer bilgisayar becerisi ya da bir ürün üretme becerisi yoksa çok zor. Türkiye zaten 4,5 milyona ev sahipliği yapıyor ama bu kişilere mülteci demiyor. Bunun sonucunda onlara tam bir statü vermiyor. Suriyelilerin çoğu yasal olarak çalışmıyor. Yasal olarak gözüken sayı 60 bin, diğer kısmı düzensiz olarak kayıt dışı çalışıyor. Türkiye içindeki yaşamları başka faktörlerle ağırlaştı. Mesela Covid süreci yaşadık ama statüsü olmayan mülteciler bunu daha ağır yaşadı. Daha çabuk işten çıkartıldılar, parasız kaldılar.” dedi.

“Entegrasyon sürecinde kalıcı çözüm mülteci sıfatının ortadan kaldırılması”

Çorabatır çözüm önerileri de dile getirdi:

“Entegrasyon mülteci sorunun geçici çözümlerinden birisi ama maalesef ülkemizde tam anlamıyla gerçekleştirilemedi. Aynı koşuldaki imtiyazlı yabancılar ya da yerli vatandaşlarla aynı koşullara sahip olarak istihdama, eğitime erişmeleri lazım. Türkiye’nin de imzaladığı Cenevre Sözleşmesinde mültecilere tanınması gerektiği öngörülen hakları biz tanımıyoruz. Dolayısıyla onları geçici olarak görüyoruz. Şimdi seçim dönemine giriyoruz. Muhalefetin dilinde mültecileri geri yollayacağız söylemi çok yaygın. Bu onları çok huzursuz ediyor. Birkaç ay sonrasını göremiyorlar, devamlı diken üzerindeler. Kalıcı çözüm mülteci sıfatının ortadan kalkması. Sığındığı ülkede o ülkenin vatandaşlığını alana kadar daha iyi entegre olması. Zaten bütün olayın özü mülteci statüsünün verilip belirli haklar sağlanması. Geri gönderilmeme hakkından başlayarak ayrımcılığa uğramama gibi hakların acilen tanınması lazım.”

Sınır bölgelerinde engelli mültecilerin durumu ne?

Şanlıurfa Belediyesi Göç ve Uyum Dairesi başkanı İbrahim Karatüme’den de Şanlıurfa’daki engelli mültecilerin durumunu, bir psikolojik danışman gözüyle değerlendirmesini istedim, şunları söyledi:

“Göç İdaresinin istatistiklerine göre ilimizde 380 bin mülteci var. Şanlıurfa mültecilerin sınır kapısından ilk geldikleri yer olma özelliğine sahip. Maddi durumu olan biraz daha iyi olanlar batıya ilerledi. İstanbul’a hatta Avrupa’ya yerleştiler. Yaşlılar, engelliler gibi dezavantajlı gruptaki insanlar ya da sosyoekonomik düzeyi daha düşük insanlar sınırdan geçip kendilerini güvenli bir ortama atmak için buraya yığıldılar. Bu insanlar sosyal yardıma muhtaç, durumu iyi olmayan kişiler. Şanlıurfa, Hatay, Kilis özelinde 65 yaş üstü, dul, yetim, engellisi fazla olan bir toplulukla karşılaşıyoruz. Zaten göçmen dezavantajlıdır. Şehrini toprağını terk ediyor, işini bırakıyor, aile kaybına uğruyor. Bir de engelli olunca durumları daha da zorlaşıyor. Burada yıllarca mültecileri kucaklayıcı bir alan vardı. İlk yıllarda olumsuz duygular yoktu. Şanlıurfa’da son zamanlarda ayrışmayı, ırkçılığı hissetmeye başladık. İşsizlik oranının artması, bu işin uzaması ve göçmenlerin siyasi malzeme olması nedeniyle ırkçılık arttı.”

Engelli mültecilere gerekli yardım düzenli yapılmıyor

Mültecilerin geldikleri ilk yıllarda çok zorluk çektiğini aktaran Karatüme, engellilere kaynak sağlanmadığına ve gerekli malzemeleri temin etmekte zorluk yaşadıklarına şu sözlerle dikkat çekti.

“Göçmenlerin hastanelerden faydalanma imkânı mevcut. Medikal ürünlere ihtiyaç duyulduğunda bize başvuru yapılıyor, daha çok destekleyici düzeyde imkan sağlanabiliyoruz. Yani proje özelinde bir şey geldiğinde yardım yapılıyor. Süreklilik arz eden, daha anlamlı çalışmalar için daha fazla kaynak sağlanması ve daha fazla da duyarlı olunması gerektiğinin taraftarıyım. Biz kurumsal olarak yapmaya çalışıyoruz ama taşıma suyla değirmen dönmüyor, yapılan yardımları sistematik bir hale getirmek gerek. Akşamları eve gittiğimizde moralimizin bozuk olduğu çok günler oluyor. Vakaları görüyoruz, elimizden geldiğince imkân sağlamaya çalışıyoruz fakat ihtiyacı karşılayamıyoruz. Mesela adam protez ameliyatı olmak istiyor ya da akülü sandalye istiyor. Gıda talep ediyor. 10 çocuklu bir aileye üç ayda bir gıda yardımı yapabiliyoruz, yetmiyor onlara. İlgili kurumlardan tedarik etmeye çalışıyoruz.  Bürokrasi sürecine takılıyoruz. Ne kadar profesyonel olsak da insanız, etkilendiğimiz günler çok olmuştur.”

Belediyelerde göçmenlere bütçe ayrılmıyor

Engelli mültecilere yapılan yardımın kısıtlılığı için Karatüme, göçmenlere belediyelerce ayrılmış belli bir bütçe olmadığına dikkat çekti:

“Belediyeler Göçmenleri de hesaba katarak beli bir bütçe oranlaması yaparsa hizmetlere erişim noktasını daha sağlamlaştırabiliriz. Bu konu gündemde ama henüz kanunlaşmadı. Kanun değişikliği yapılmasını istediğimiz diğer bir konu ise ulaşım kartları. Engelli ve 65 yaş üstü mültecilere normal vatandaşlara verildiği gibi ücretsiz taşıma kartı verilmiyor, kanun değişikliğine gidilmesine gerekiyor. Bakanlığa yazı yazdık ama bir dönüş gelmedi.”

Engelli mülteciler destek bekliyorEngelli mültecilerin psikolojisini ise psikolog Sıla Kabasakal değerlendirdi.

“Geçen hafta bir kahvaltı bir etkinliği yaptık. Kahvaltı boyunca bize teşekkür edip çok mutlu olduklarını söylediler. Uzun zamandır evden çıkmadığını ve ilk kez nefes aldıklarını söyleyenler oldu. Engelli mülteciler ulaşım ve erişilebilirlik konusunda sorunlar yaşıyor. Çoğunluğu yaya geçitlerinin, yaşadıkları binaların, mağazaların ve restoranların engellilere uygun olmadığından yakınıyor. Sosyalleşemiyorlar çünkü onlara uygun bir alan yok. Uygun olsa da gidecek maddi durumları olmuyor ya da dışlanıyorlar. Bu nedenle yetişkin engelliler evde kalmayı da tercih ediyorlar. Evde kaldıkça depresyon belirtileri göstermeye başlıyorlar. -İçim çok sıkılıyor, canım çok sıkılıyor, hiçbir şey yapmak istemiyorum- diyorlar. Anksiyete yaşayabiliyorlar, panik atak krizleri geçirebiliyorlar. Bazıları akran zorbalığından dolayı şiddet görebiliyor, bu durum travmaya yol açabiliyor. Travma sonrası stres bozukluğu yaşıyorlar. Mesela tanıdığım bir engelli mülteci kadın lise zamanında akranları tarafından dışlandığı için asla dışarı çıkmıyor.

Sosyal uyumun sağlanması çok önemli, biz ne kadar konuşursak konuşalım eğer toplumdan hassasiyet ve destek görmezlerse süreç tıkanıyor. Örneğin tedavi süreci iyi giderken bir vatandaşın kötü bir söylemi onun psikolojisini zedeliyor ve toparlanması çok zor oluyor. Biz elimizden geldiğince farkındalık oturumları düzenlemeye çalışıyoruz, sosyal uyum sağlanması adına çaba gösteriyoruz. Halkın da bilinçlendirilmesi gerekiyor. Onların sosyal desteğe ihtiyaçları var. Konuştuğum engelli mültecilerden en çok duyduğum cümleler şunlar oldu: -Kimseyle konuşamıyorum, kimseyle paylaşamıyorum, anlaşılmadığımı hissediyorum. Kimse sesimizi duymuyor”- Çünkü yargılanıyorlar, yadırganıyorlar ve bu büyük bir güven sorununa yol açıyor. Kimseye güvenemiyorlar ve iletişim kuramıyorlar. Dışlandıklarından dolayı değersizlik hissine kapılıyorlar, kendilerine değer vermiyorlar. Benlik saygıları, öz şefkatleri azalıyor. İlgi görmeyi, değer görmeyi istiyorlar. Bazen içten bir gülümseme, bir selam vermek bile onlara çok iyi geliyor. İnsanlar etrafındaki engelli mültecileri birer birey olarak görmeli ve bu şekilde davranmalı.”

HABER : Haber: Melissa Feza Katlar – İstanbul / Kapak Fotoğrafı: shutterstock.com

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.