Haber: Emre Alım / Kapak Fotoğrafı: ANKA
6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından ölü ve yaralı sayıları düzenli olarak kamuoyu ile paylaşılırken, önceki depremlerden farklı olarak bu defa kayıp sayısına ilişkin herhangi bir resmi veri açıklanmadı. Bir yanda kimsesiz cenazeleri kimliklendirme çalışmaları devam ederken diğer yanda çok sayıda depremzede aile mezarlıklarda ve sosyal medyada kayıp yakınlarını arıyor.
Onlardan biri Hatay’da yüzlerce kişiye mezar olan Rönesans Rezidans’ın enkazında kızı ve torunundan bir iz arayan Nuray Bulgurcu Beşerikli. Sınıf öğretmeni olan kızı Biray Beşerikli ile torunu Nazende Dila Açıkgöz rezidansın A3 numaralı bloğuna yaşıyordu. Bir bütün halinde devrilen binanın enkazında bulunamadılar. Anne Beşerikli, depremin yaşandığı günden enkaz kaldırma çalışmalarının tamamlandığı güne dek yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Ben, eşim ve oğlum 17 gün enkazın başında kaldık. Birimiz arabaya yatmaya gidiyorsa diğer bekliyordu ki cenazemizi gözden kaçırmayalım. O kadar önemliydi ki cenazemize sahip çıkmak. Ama doğru dürüst ne ölü ne de diri çıktı bin 500 kişiyi barındıran Rönesans Rezidanstan.”
Molozların arasında torununa ait çok sayıda eşya bulan Beşerikli, enkaz kaldırma çalışmaları sırasında soru işareti yaratan noktaları şöyle aktardı: “İlk gün bir karışıklık oldu, bazı cenazeleri bize göstermeden alıp götürdüler. Bu çocuklar çıkmadılar. A1, A2 ve A3 olmak üzere üç bloktan var. A2’de uzun süren bir yangın çıktı. Ama bizim çocuklar A3’teydi. Ben her teşhise giriyordum. Askerler uyarıyordu, bu sizinkilere uymuyor girme diyordu. Ben de çocuklarımı tırnağından tanırım diyordum. Ne kadar bu bizim değil diyerek emin olarak çıksam da hiçbir tanınacak vaziyette değildi. Ne olduysa koordine eksikliğinden oldu. İlk günlerde AFAD ve AKUT geldi ama birbirileriyle kavga edip ikisi de çekip gitti. Bir şeyler hep eksikti. Başka ekipler, madenciler geldi. İlk başlarda bir müdahale olamadı.”
Yalnızca Rönesans Rezidansta 50’den fazla kayıp ihbarı bulunuyor. Bugüne dek çok az sayıda ailenin yakınlarını bulabildiğini belirten Beşerikli, adli makamlara verdikleri DNA örneklerinden gelecek bir haberi bekliyor: “Kaçınılmaz bir son olarak düşünüp çocukların mezarlarını açtırdık. Şu anda açık ve boş. Şu anda onları bulursak, bir mezar taşları olursa buna ciddi ciddi sevinip huzur bulacağız. Ne olduğunu bilmemek o kadar zor ki. Sürekli acabalar ile yaşıyorsunuz. Kayıp ölümden zor.”
İki ayı aşkın süredir yakınlarından haber alamayanlarda biri de Hande Kılıç. Hatay’ın Antakya ilçesinde bulunan İlke Apartmanında yaşayan ağabeyi Mustafa Kılıç, hamile olan yengesi Hasret Kılıç ve yeğeni Asel Kılıç’a bina enkazında rastlanamadı. Yüzden fazla ailenin yaşadığı apartmanda yakınlarını kaybedenlerin bir grup oluşturduğunu aktaran Kılıç, çabalarını şu sözlerle anlattı:
“Babam depremden 1,5 saat sonra oraya vardı. Enkaz tamamen kalkana kadar hiçbir şekilde oradan ayrılmadılar. Enkaz tamamen kalktıktan sonra binadan 28 kişinin kayıp olduğunu fark edildi. Bu 28 kişiden 3’ünün cansız bedeni DNA eşleşmesi sonucu kimsesizler mezarlığında bulundu. Şu an binada 25 kişi kayıp.”
İlke Apartmanında 6 gün süren çalışmaların resmi bir kuruma ya da alanında uzman kişiler tarafından yürütülmediğine dikkat çeken Kılıç, “Binanın bir tarafında yangın çıkması sebebiyle yanmış şekilde çıkarılan cenazeler de oldu. Benim abimin olduğu tarafta yangın yoktu, birkaç gün sonra yangın o bölgeye sıçradı. Babam 14 Şubat’ta DNA örneği verdi fakat henüz bir eşleşme olmadı” şeklinde konuştu.
Enkazdan çıkan molozların döküldüğü anları dahi takip ettiklerini kaydeden Kılıç, ”Biz bu süreçte devlet yetkililerinin bu olayla ilgilenmediğini, sesimizi kimsenin duymadığını gördük. Yakınlarımızı sağ veya ölü bulunmasını talep ediyoruz” dedi.
Kimliği tespit edilemeyen veya bir yakınına ulaşılamayan cenazelerin DNA ve parmak izi örnekleri alınıp fotoğrafları çekildikten sonra defnedilmesi gerekiyordu. Ancak adli tıp uzmanı Prof. Dr. Ümit Biçer, depremin ilk günlerinde defin işlemlerinde yaşanan aksaklıklara dikkat çekiyor: “İlk günlerde gelen destek sınırlı oldu. Antakya, Adıyaman, Maraş gibi birçok yerde defin işlemleriyle ilgili bir düzensizlik yaşanmış. Dolayısıyla ilk günlerdeki kayıplarla ilgili yapılan işlemler konusunda standart dışı davranıldığını düşünebiliriz. Ama daha sonra bunlarla ilgili problemlerin giderilmesi yönünde adım atılacağı söylendi. Üçüncü hafta yürütülen çalışmalara baktığımızda artık büyük oranda standartlara uygun davranıldığını gözlemledik.”
Kimliklendirme çalışmalarına ilişkin tüm verilerin bir veri tabanında toplanması gerektiğini kaydeden Biçer, “O kargaşada orada görev yapan savcıların da hekimlerin de defin ruhsatı izni cenaze sayısına dair verilerin eksik olduğunu düşünüyorum” dedi.
Kayıp sayısının on binlere ulaşabileceği yönündeki iddiaları gerçekçi bulmadığını belirten Biçer, “Şu an ilan edilen 50 bin 500 ölü varsa, enkazlarda rastlanan cenaze sayısına en fazla 55 bine ulaşılabileceğini düşünmüyorum” dedi.
Kamunun kayıplara ilişkin veri paylaşmamasının uzun vadede planlamaya yönelik sorunlar oluşturacağının altını çizen Biçer, “İlk başlardaki kimliği belirsiz cenaze sayısı ile ilgili hızlı bir eşleştirmenin yapılması bugüne kadar tamamlanabilirdi. Mevcut işleyişe riayet edildiği sürece çözüleceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.