Mahsun Kılıç / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünyada 1 milyardan fazla engelli var. Sayıları, engellilerin ‘en büyük azınlık’ olarak tanımlanmasına neden oluyor.
Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin 11’inci maddesi, acil durum ve doğal afetlerde taraf devletlere yükümlülükler getiriyor. Buna göre, engelli bireylerin korunması ve güvenliklerinin sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması gerekiyor.
Hatay’ın Defne ve Antakya ilçelerinde engelli vatandaşlarla ve Hatay Tabip Odası Onur Kurulu Başkanı Dr. Ali Kanatlı ile deprem bölgesindeki engelli bireylerin sorunlarını konuştuk.
Yağmurlu bir gün, Hatay’ın Harbiye Mahallesi’nde engelli vatandaşların olduğu evlere, bir mahalle sakinin refakatıyla gittik. Meryem Duman 80 yaşında, çadırda yaşayan bir engelli. Şeker ve astım hastalığının yanı sıra, ortopedik engeli var, yürüyemiyor. Meryem Duman ile oğlu Diyap Duman’ın Arapça’dan çevirisiyle sohbet ettik.
“Gerekli yardımları alamadık. Konteyner ve kira yardımı vermediler. Banyo ve tuvalet kaldığımız yere uzak. 1 yıl geçti, değişen bir şey yok” diye anlatırken Meryem Duman, oğlu Diyap araya girdi, “Kendi imkanlarımızla ayağa kalktık…”
Oğlunun ardından Meryem Duman sözlerine şöyle devam etti; “Geri dönüş yapacağız diyorlar ama arayan, soran yok. 1 yıldır doğru düzgün elektrik yok. Evde tek bir kişi çalışıyor. Hastaneye taksi ile gidiyoruz. Hep masraf. 6 kişi burada kaldık, kimse gelip sormadı bile.”
Diyap Duman da barınmak için kendi çabalarıyla derme çatma bir baraka yaptıklarını, kaldıkları çadırı mutfağa çevirdiklerini anlattı.
Başka bir engelli Bedia Duman’ın kaldığı çadırda da durum farklı değil. Tek başına yaşayan 62 yaşındaki kadın, “Konteyner istedik, vermediler. Sonradan dışarıya tuvalet getirdiler, o da yürüyemediğim için uzak geliyor. Yemek yapabilirsem yapıyorum yoksa komşular sağ olsun yemek getiriyorlar bana. Talep ediyoruz ancak kimse bir şey yapmıyor bizim için” diye tepki gösterdi.
Ağabeyinin de engelli olduğunu ve farklı bir çadırda kaldığını anlatan Bedia Duman, “Ev istiyorum, kalabileceğim bir yer istiyorum. Burada dünyadan haberim yok, ne oluyor ne bitiyor bilmiyorum. Aylar sonra bir tekerlekli sandalye getirdiler ama kullanabileceğim bir alan yok, yürüteç olmadan yürüyemiyorum. Ağabeyimle aynı adreste görünüyoruz, o yüzden kira yardımı 7 bin 500 lira alıyoruz. 3 ayda bir bin 500 lira yaşlılık maaşı veriyorlar. Allah büyük, bakalım ne olacak” dedi.
Gümüşgöze Mahallesi’nde kapısını çaldığımız Semih Aynacı ile eşinin 4 çocuğu da engelli. Özge, Ali, Semiha ve Gül’ün ortopedik engelleri var. Adı, spondilo epifizyal displazi… Kaldıkları yeri nasıl inşa ettiklerini anlatan Semih Aynacı, “Burası önceden ahırdı, hayvanlar vardı, her yer tezek doluydu. Günlerce temizledik, yaşam alanı kurduk kendimize” diye konuştu. Sonradan konteyner verilen aile, inşa ettikleri yeri yemek yemek ve oturmak için kullanıyor.
Özge Aynacı ise en temel ihtiyaçlardan biri olan tuvalete erişim sorununu dile getirdi:
“Engellilere uygun tuvalet yok, kendi imkanlarımızla tuvalet ve banyo yaptık. Yaklaşık 10 ay sonra engellilere uygun tuvalet geldi, o da kamu kurumundan gelmedi, halen kuramadık tuvaleti.”
Ortopedik engelli aile fertleri 1 yıldır dışarıya çıkamamaktan dertli. Ev hapsi yaşadıklarını ifade eden Özge Aynacı şunları söyledi:
“4-5 yaşlarından sonra başladı kas hastalığım, ondan sonra da ilerledi. Mustafa Kemal Üniversitesi Antakya Meslek Yüksek Okulu Muhasebe Bölümü’nden mezun olduk Ali ile. Deprem öncesinde iyi kötü bir kurulu düzenimiz vardı, şimdi 1 yıldır dışarıya çıkamıyoruz. Devlet hastaneleri kabul etmiyor bizi, gidince ağrı kesici verip yolluyorlar. Depremin 8’inci günü hastaneye gidebildim, omuzum tutulunca bir hafta hareket edemedim. Hastane için Ankara ve Eskişehir’e gittik.”
Ali Aynacı da 1 yılı aşkın süredir gelmeyen yardımlara tepkili:
“Sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler sınıfta kaldı. Engelli dernekleri sınıfta kaldı. Vali, kaymakam ve muhtarlar da öyle. Seçim dönemi geldi, şimdi oy için rahatlıkla gelebiliyorlar. Depremden sonra 8 gün boyunca 4 engelli, 1 yaşlı; 8-9 kişi bir arabada kaldık. Yemek yemiyorduk, bir şey içmiyorduk tuvalet yok diye. 1 yıl geçti, değişen pek bir şey olmadı, kendi imkanlarımızla iyileşiyoruz…”
Mevcut yerel ve merkezi yönetimlerin deprem öncesinde de engellilere erişilebilir bir şehir yaratmadığını söyleyen Ali Aynacı, yeniden inşa edilecek Hatay’ın da erişilebilir olacağına inanmadığını belirtti ve ekledi, “Yerel yönetimler sosyal medya hesaplarından paylaşım yapıyorlar şunu, bunu yaptık diye ama ortada bir şey yok. Depremden sonra da bize ulaşmadılar. Taleplerimize rağmen engellilere uygun yaşam alanı kurulmuyor. Başınızın çaresine bakın deniliyor.”
Ali Aynacı yaklaşan yerel seçimlere yönelik beklentilerini de dile getirdi:
“Bir çürümüşlük hali var. Yerel yönetimler ve merkezi hükümet engellilere dair bir şey yapmıyor. Sosyal belediyecilik istiyoruz.”
Aynacı ailesinin misafiri, kendisi de ortopedik engelli olan Çiğdem Karataş da depremin üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen değişen bir şey olmadığını vurguladı:
“Her yer aynı, engellilere uygun, erişebilir alanlar oluşturulmadı. Her yer çamur, yollar bozuk. Erişilebilir kentler istiyoruz.”
Harbiye Mahallesi’nde yaşayan 44 yaşındaki Eylem Şahle de 19 yaşından bu yana yaşadığı kas hastalığı sonucu ortopedik engelli… 15 yıldan fazladır ayak protezi kullanan Şahle, protezlerin maliyetinin yüksekliğinden yakınırken depremde yaşadıklarını anlattı:
“Depremde annem yıkılan yan odada yatıyordu. Şiddetli sallantı olunca koştu, ben kalkamadım. O sırada sağ protezim kırıldı, öylece kaldım. Evin önüne çadır kurduk, aylarca dışarıda kaldık. Hiçbir kurumdan yeterli destek alamadık. Aylarca sandalye tepelerinde oturdum protezim kırıldığı için. Engellilere uygun tuvalet ve banyo yoktu. Hasarlı eve girip ihtiyacımızı karşılamak zorunda kaldık. Her şeye rağmen depremde ölümü hissettiğimiz için daha çok hayata tutunuyorum, ailemin kıymetini daha çok biliyorum artık.”
Protez alamamaktan yakınan Şahle şunları söyledi: “9 aydan fazla çadırda kaldık. Sonra depreme yakalandığımız bu eve yerleştim. Kendim arıyordum kurumları, protez çok pahalıydı. Tek ayak şu an 23 bin TL’den fazla. Kendim alamıyorum. ‘Git Mersin’e verirler’ diyorlar ama nasıl gideceğim oraya. Hala destek bekliyorum.”
Semire Duman’ın ahşaptan yapılan barakasında da durum farklı değil. 3 yaşında menenjit hastalığına yakalanan ve sağ elini kullanamayan Semire Duman 55 yaşında. Yaşadıkları 4 katlı eve önce ağır hasarlı sonradan ise orta hasarlı raporu verilmiş. Duman, “Deprem günü çok korktuk, elbise dolabı üzerime düştüğü için kalkamadım. Yeğenlerim gelip kurtardı beni” diye anlattı yaşadıklarını.
Semire Duman da engellilere uygun tuvalet ve banyo olmamasından şikayetçi:
“Antalya’da kaldık 2 ay, ondan sonra tekrar döndük. Uzun süre çadırda kaldık, bu gördüğünüz barakayı da bir kurum hayrına yaptı, 2 aydır burada kalıyorum. Türbe vardı, tuvalet için oraya gidiyorduk. Ben yürüyebiliyorum ama yürüyemeyen engelliler büyük sorun yaşadı. Erişilebilir tuvalet ve banyo hala yok. Engellilere öncelik tanınmalı, hiçbir şey yapılmıyor bizler için. Bu süreçte kendimizi çok yalnız hissettik. Kayıtlı adresimden dolayı sakatlık ve bakıcı maaşımı kestiler. Depremden aylar sonra yenilendi maaşım ama bakıcı maaşını alamıyorum artık.”
Serinyol Mahallesi’nde de hasarlı binalar, yıkım işlemleri ve kaldırılan enkazın ardından kalan boş araziler göze çarpıyor. Yollar çukur, çamur ve su birikintisi ile dolu. Deprem öncesi yolları ezbere bildiğini ama şimdi çukurlar, yıkıntılar nedeniyle gideceği yeri bulamadığını söyleyen görme engelli Hasan Özgün de yaşadıkları zorlukları anlattı:
“Her yer çamur deryası. Ulaşımda sorun yaşıyoruz ve bu durum engelliler için hayatı 2 kat zorlaştırıyor. Arkadaşım olmasa yanınıza gelemezdim. Buraları ezbere bilirdim, yol izleklerini takip ederdim, artık onu da yapamıyorum, her yer çukur.”
Engellilerin kamusal alandan dışlanarak özel alana kapatılmak istendiğinden yakınan Özgün, “Eve kapatılmaya çalışılıyoruz. Biz engelli bireyleri; görüntü kirliliği, görünmez işsizlik olarak görüyorlar. Bu yüzden de bu ‘yükün’ ortadan kaldırılması gerektiği düşüncesi hakim. Depremden sonra bu bakış açısının katlanarak büyüdüğünü gördük” diye konuştu.
Özgün, yerel seçimler ve engellilerin talepleri konusunda, “Gönüllüler gittikten sonra kendi başımıza kaldık. Hayatın rehabilitesi noktasında bir milim ilerleme olmadı. İktidar ‘hayat normalleşti’ diyor ama bizim için ‘normal’ bu değil. Palyatif çözümler ve demogojik söylemlerden vazgeçilmesi gerekiyor. Bizler sadaka nesnesi değiliz. Erişilebilir kentler, eşit yurttaşlık ve eşit yaşam istiyoruz. Sesli uyarı sistemlerinden aydınlatmalara ve rampalara kadar erişilebilir kentlerde yaşamak istiyoruz. Kentlerin özgün bileşenleri olarak ‘sadaka’ istemiyoruz eşit yurttaşlık talep ediyoruz. Ötekileştirici ve ayrımcı uygulamalardan vazgeçilmesini istiyoruz.”
Hatay Tabip Odası Onur Kurulu Başkanı Dr. Ali Kanatlı ise şu açıklamayı yaptı:
“Depremden sonra engellilerin sorunları arttı, yaşamları zorlaştı. Konteyner ve çadırlarda kalan engelliler için tuvalet büyük sorun, dışarıda olan tuvaletlerin çoğunda elektrik yok.”
Hayatta kalanların birçoğunun ampüte olduğunu ve bu konuda ilgili kurumlardan veri alamadıklarını belirten Dr. Kanatlı, “Canını kurtaran insanların çoğunun kolu ve bacağı ampüte edildi. Binlerle ifade ediliyor ancak elimizde bu insanlara dair veri yok. Ortopedik engeli olan bireyler daha çok zorluk çekiyor, sonradan engelli olanlar da adapte olmakta zorlanıyor” diye konuştu.
Dr. Ali Kanatlı şehirlerin engelli bireylere göre planlanmasını istedi:
“İnsanlar depremde eşini, dostunu, şehrini ve tarihini kaybetti. Şehir planlarınken engellilere uygun yapılsın, erişilebilir bir kent inşa etsinler. Kamu kurumları erişilebilir bir şekilde yapılsın, toplu taşımalar buna uygun olsun. Şehir bu şekilde dizayn edilsin. Komple engellilerin, çocukların, yaşlıların ve mutsuz insanların geleceğe umutla bakabileceği şehirler yapılsın.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.