Kahramanmaraş merkezli depremlerin üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen, etkilenen yurttaşların yaşam koşullarında beklenen iyileşme bir türlü gerçekleşmedi. Depremin yükü en çok da, ulaşımın zor sağlandığı köylerde yaşayan kadınların üzerinde. 9. Köy'e deprem sonrasındaki yaşam koşullarını anlatan Adıyaman'ın Balyan köyündeki kadınların mesajı ortak: "Deprem bizi öldürmedi, ama bu şartlar öldürecek..."
6 Şubat depreminin üzerinden neredeyse bir yıl geçmesine rağmen, Adıyaman’da deprem yaraları tümüyle sarılabilmiş değil; Köy yolları tamir edilmediği için Adıyaman merkez ile köyler arasındaki ulaşım hala büyük sıkıntılar barındırıyor. Kalıcı konutlara geçilmemesi, ağır kış şartlarıyla birleşince, depremden etkilenen yurttaşların yaşamları iyice zorlaşmış durumda. 9. Köy, Adıyaman’ın Balyan köyünde bu zor şartlarda yaşamaya çalışan depremzedelerle görüştü, deprem sonrasında bitmeyen sıkıntılarını derledi.
Deprem öncesi 150 haneden oluşan, ancak neredeyse tümüyle yıkılan köyde en ağır yükü çeken kadınlar, en dertli kesimi de oluşturuyor. Balyan Köyü’nde ikamet eden Yıldız Çakar, yaşadıkları sorunları anlattı.
Balyan Köyü sakinlerinden Yıldız Çakar, depremin yaşandığı gün kendi imkanlarıyla enkazdan kurtulduklarını söylerken, köyde tüm evlerin yıkıldığını ve tüm köy halkının şu an konteynerlerde yaşamını sürdürdüğünü belirtti. Almanya’dan bir yurttaşın gönderdiği konteynerde kalan Yıldız Çakar, konteynerin etrafını bulduğu tahta ve odunlarla kapatıp bir bölümünü mutfağa dönüştürdüğünü kaydetti.
Yıldız Çakar
İmkanların çok kısıtlı olduğunu ve merkeze dahi gidip gelemediklerini söyleyen Yıldız Çakar, bulundukları konum nedeniyle yazın dahi üşüdüklerini, kışın ise şartların neredeyse 4 kat daha zorlaştığını anlattı. Meme kanseriyle de mücadele ettiğini belirten Çakar, “Hastayım ve bu şartlarda burada bu şekilde yaşamak çok daha zor. Hastaneye sürekli gidemiyorum, tedavimi düzgün bir şekilde sürdüremiyorum. Konteynırda olduğumuz için zaten kişisel bakım imkanları da yok. Kendime bakmayı bırakın, artık sadece yiyecekleri farelerden kurtarma ve koruma derdindeyim. Bize ulaşan yardım kolileri oldu ancak her defasında gıdalar fareler yüzünden telef oldu ve hiç birini yiyemedik ya da kurtlanma oluyor” dedi.
Tuvaleti oda haline getirdi
Kendi imkanlarıyla bulduğu konteyner tuvaletin tuvalet bölümünü kaldırıp, içine halı seren ve oda haline çeviren Yıldız Çakar, çocuklarının eğitim mücadelesini ise şu sözlerle anlattı:
“Kızım sınava hazırlanıyor. Depremden sonra zaten hiç birimizin psikolojisi yerine gelmedi, o da uzun süre çok zorlandı ve sınava giremedi. Bu sene tekrar hazırlanacak. Hepimiz aynı konteynırda kaldığımız için tek odada ders çalışması zor oluyordu. Ben de tuvaleti söküp içini düzenleyip kızım için oda yaptım. En azından ders çalışacağı zaman sakin bir şekilde çalışsın, dikkati dağılmasın istedim. Biri gelip bu konteyneri bana ver derse de mecbur vereceğim, kimsenin hakkına giremem ama o zamana kadar en azından kızım rahat eder. Küçük çocuğu okula gönderemiyorum, depremden sonra yollar da kaydığı için hala düzenleme yapılmamış ve okula gidiş geliş de zor. Merkeze ayda bir bile gidemiyoruz bazen. Giderse erkekler gidip ihtiyaçları görüp geliyorlar. Biz böyle bir konteynerin odasında ve bu arazide hapsolduk. Ne yazı çekiliyordu ne kışı çekiliyor. Bulaşıkları, çamaşırları kışın ortası elde yıkıyoruz. Yıkayana kadar ellerimiz, vücudumuz buz kesiliyor ama yapacak bir şey de yok.”
Geceleri eksiye düşen havaya rağmen soba yakılamıyor
Yağış olduğunda konteynırların su altında kaldığını söyleyen Yıldız Çakar, “Adıyaman zaten kışı çok şiddetli yaşayan bir kent. Evlerin içinde sobaların önünde bile ısınmak zorken, şimdi konteynırda sobasız yaşıyoruz. Sobamız var ama gündüz açıyoruz, gece uyurken kapatıyoruz. yangın çıkar ya da elektrik kaçağı olursa diye korkuyoruz” diye konuştu.
Depremde de en çok zorlananların kadınlar olduğuna da vurgu yapan Çakar, şöyle dedi:
“Bu koşullarda bile temizlik, bulaşık, çamaşır dert ediyoruz. Çocuk hastalanıyor elden bir şey gelmiyor. Ben kendim hastayım zaten. Böyle nasıl yaşayacağız bilmiyorum. Bir an önce bir çözüm bulunması gerekiyor. Geçen kışı bir şekilde atlattık ama bu kışı nasıl atlatacağız bilmiyorum. Ben tek değilim, benim gibi binlercesi var. Bina istemiyoruz, beton istemiyoruz, yeter ki bir odun çakılıp başımıza bir çatı yapılsın. Konteynerde bu kış koşullarında yaşamak çok zor.”
“Kızım sürekli enfeksiyon kapıyor”
Aynı köyde yaşayan Fatma Aslan da koşulların zorluğundan söz ederek, aylardır şartların düzelmek bir tarafa, daha da kötüleştiğini belirtti. 5 yaşındaki kızının sürekli hastalandığını, hiçbir imkana ulaşamadıklarını dile getiren Fatma Aslan, yemeklerini ateş üzerinde yaptıklarını, çamaşırları ve bulaşıkları leğende elde yıkadıklarını, konteynerin yağmur yağınca su aldığını ifade etti.
Banyo yapmak için küçük bir konteyner verildiğini ancak dışarıda olduğu için banyo yapana kadar vücudunun buz kesildiğini, çocuğunu yıkayamadığını söyleyen Fatma Aslan, yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Bu koşullarda nasıl yaşayalım? Evet, hayattayız, buna şükür edelim de hayattaysak en azından hayatta kaldığımıza değsin. Zaten böyle giderse deprem öldüremedi bu koşullar öldürecek hepimizi. Kızım sürekli enfeksiyon kapıyor, araç bulursam hastaneye götürüyorum ama araç bulamazsam ateş içinde yansa da bir şey yapamıyorum. 20 yıla yakın çocuğum olmadı, sonra bir anda sürpriz bir şekilde hamile kaldım anne oldum. Kızımı önce depremden kurtardım, şimdi de bu şartlarda hayatta tutmaya çalışıyorum.”
“Halimi daha nasıl anlatayım?”
Fatma Aslan, çatlayan ellerini göstererek, “Soğukta çamaşır ve bulaşık yıkamaktan bu hale geldi. Evet bu devlet yapmadı, bunu başımıza insanlar da getirmedi, deprem oldu ve bu hale düştük ama vatandaşını rahat ettirmek de onların sorumluluğunda değil mi? Bir yıl oldu neredeyse hala aynı durumdayız. Gıda geliyor evet ama bizim tek eksiğimiz gıda değil ki. Bizim en büyük sorunumuz bu havada bu konteynırlarda kalmak. Soba kuramıyoruz. Elektrikli soba açıyoruz ama onu da gece kapatın diyorlar” dedi.
Fatma Aslan
Kızını gece sıcak tutabilmek için, neredeyse on kat giydirip, kucağına sarıp uyuduğunu anlatan Aslan, şöyle konuştu:
“Ben daha halimizi nasıl anlatayım ne diyeyim bilmem ki. Görüyorsunuz, çekiyorsunuz işte. Kadınsal ihtiyaçlarıma bile ulaşmakta zorlanıyorum. Aylardır aynı üst aynı etekleyim. Bunlar umrumda da değil, yeter ki kızım iyi olsun diyorum ama ona da yetemiyorum. Şu an depremin vurduğu her yerde herkes bizim gibi. Allah hepimizin yardımcısı olsun, diyecek başka bir şey yok.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.