Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından bir yandan kurtarma çalışmaları devam ederken, diğer yandan vatandaşların altında kaldığı çürük binaların sorumlularının akıbetlerinin ne olacağı tartışması başladı. Türk Ceza Kanunu uyarınca, depreme dayanıklı olmayan binaları inşa edenler kadar, onlara ruhsat veren ya da denetlemeyen yetkililer de suçlu. Ancak bu suçlamayı yapmak için somut deliller gerekiyor. 17 Ağustos 1999’da yaşanan depremin ardından hatalı bina inşa edenlere yönelik soruşturmalarda yer alan Emekli Savcı Ali Özgündüz ve Avukat Bedia Büyükgebiz, bu somut delillerin nasıl elde edilebileceğini, soruşturma ve yargılama sürecinin nasıl ilerleyeceğini 9. Köy’e anlattı.
Delillerin hızlıca toplanmasının “acil ve önemli olduğunu” vurgulayan Özgündüz, suçlamaların bir sonuca varabilmesi için yargılama süreci öncesinde yapılması gerekenleri şöyle sıraladı;
– Sorumlu olan mühendis, mimar ve yapı denetim yetkililerinin yargılanmasında enkazlar kaldırılmadan önce beton ve demir örneklerinin alınması,
– Demir bağlantıları, kolon-kiriş bağlantıları, çakıl ve malzeme örneklerinin toplanması,
– Aynı zamanda bunlara ilişkin imar ve ruhsat dosyalarının belediyelerden istenmesi,
– Binalarda kullanılan betonlarla ilgili laboratuvar testlerini yapan firmalardan sonuçların alınması,
– Varsa numunelerin toplanması soruşturmaların hızla yürütülmesi.
Özgündüz, “yargılamalarda delil yetersizliği durumunu oluşturmamak için yıkılan binalardan yargı
mercileri ve bilirkişilerin örnek alması gerekiyor” dedi.
Bilirkişiler devrede olmalı
Sivil vatandaşların da binalardan örnek alabileceğine ilişkin bilginin yanlış olduğunu ekleyen Özgündüz, “Örnek toplanması işinin soruşturmadan sorumlu savcılık makamı tarafından yapılmalı. Sade vatandaşların yıkılan binalardan topladığı örnekler delil niteliği taşımaz” dedi.
Binaların projeye ve imara aykırı olup olmadığının da incelenmesi gerektiğine vurgu yapan Özgündüz, soruşturmaların sadece savcılar tarafından değil, teknik anlamda bilgisine güvenilen mimar ve inşaat mühendislerinden oluşan bilirkişilerle yürütüldüğünü ekledi.
“Belediyelerdeki belgeler korunmalı”
Soruşturmalara konu olan binalarla ilgili belgelerin özel yapı denetim firmalarında ve bölgelerdeki yapı denetim şube müdürlüklerinde bulunduğunu söyleyen Özgündüz, belgelerin kaybolması durumundaki süreci şu şekilde anlattı:
“Bilirkişilerin hazırladıkları rapor sonucunda binaların usule uygun yapılmadığı tespit edilirse müteahhit, yapı denetim uzmanı ve belediyedeki sorumluların binanın usule uygun yapıldığını kanıtlama zorunluluğu doğar. Bulunduğumuz aşamada ise her şey apaçık ortadayken usule uygun yapıldığını kanıtlamaları oldukça zor. Fakat özellikle belediyelerde bulunan belgelerin saklanması ve korunması önemlidir. Çünkü yapı ruhsatını veren belediyedir ve inşaatın her aşamasında yapı denetim firmaları ilgili belgeleri yerel yönetimlerle paylaşır.”
“Öldürmeyen binalar da suç unsuru taşıyabilir”
Bilirkişilerin topladığı demir ve beton örneklerinin soruşturmalar için yeterli olabileceğini söyleyen Özgündüz, yıkılan binalarda vefat eden kişi olmasa da binayı inşa eden sorumluların yargılanabileceğine dikkat çekti. Emekli Savcı Özgündüz,“ Ölümlü olaylarla ilgili olarak TCK’nin 85. Maddesine göre ‘taksirle ölüme neden olmak’tan dolayı kusuru olan herkesin kusurları oranında ‘öldürme suçuna iştirak’ten dava açılabilir. Ölüm olmaması durumunda ise yine suç var. Binanın neden yıkıldığını tespit etmek önemli. Beton ve demirin şartlara uygun kullanılmamasına rağmen yapı denetim firması ve sorumlusu ‘uygun’ raporu verdiyse bu kişiler TCK 172. Maddesine göre ‘genel güvenliği tehlikeye düşürme’ suçundan hem de ‘evrakta sahtecilik’ suçundan hakkında dava açılabilir” dedi.
Yargılamalar 3 yılı bulabilir
Adalet Bakanlığı, depremden etkilenen illerde Cumhuriyet başsavcılıklarına yazı göndererek, yıkılan binalarla ilgili Deprem Suçları Soruşturma Büroları kurulması ve sorumlularla ilgili kaçma, delil karatma ihtimaline karşı koruma tedbirlerinin alınmasını talep etti.
Soruşturmaların yürütülmesi için Kahramanmaraş’ta 53, Elbistan’da 12, Göksun’da 2, Hatay’da 54, İskenderun’da 14, Kırıkhan’da 5, Hassa’da 5, Samandağ’da 2, Adıyaman’da 52, Malatya’da 2, Osmaniye’de 5 kişi olmak üzere toplamda 206 cumhuriyet savcısını geçici görevle bölgede görevlendirildi.
Özgündüz, toplamda yıkılan 24 bin 921 binaya karşın görevlendirilen savcı sayısının yetersiz olduğunu, bu sayının artırılması gerektiğini söyledi. Bilirkişi raporlarının hazırlanmasının 2023’ün sonlarını bulabileceğini belirten Özgündüz, normal şartlarda davaların sonuçlanmasının ise 2 ila 3 yılı bulabileceğini vurguladı.
“Binanın yıkılması önceliği söz konusu değil”
Yıkılan binalara ilişkin soruşturmaların hızlıca yürütülmesi için resmi kurumlardaki belgeler büyük önem taşımasına rağmen, Hatay’dan gelen bir haber bölgedeki avukatların harekete geçmesine neden oldu. Daha kentteki arama kurtarma çalışmaları sona ermemişken, Hatay’da Yapı Denetim ve Yapı Malzeme Şube Müdürlüğü’nde yer alan işyeri ve konutların laboratuvar test sonuç evraklarının bulunduğu binanın yıkılacağına ilişkin bilgi alındı. Avukatların anında müdahalesi ile, binanın tamamen yıkılması şimdilik durduruldu.
Depremin gerçekleştiği günden itibaren Hatay’da gönüllü olarak bulunan Avukat Bedia Büyükgebiz, yaşanan süreci şöyle anlattı;
“Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü ana binasının yapı denetim belgeleri ve test sonuçlarının bulunduğu bölümde valiliğin onayıyla yıkım kararı alınmış. Biz oraya gittiğimizde onay alındığı için kepçe çalışmaya başlamıştı. 3 binadan oluşan müdürlük binasının, ilk olarak ana binasından yıkıma başlayarak önemli belgelerin bulunduğu bölüme doğru yıkarak ilerleyecekti. Bu belgelerin içinde yapı testi laboratuvar sonuçları yer alıyor. Kolon basınç direncine dair test sonuçları, verilen kat izinleri, binanın uygun olup olmadığına dair tüm bilgiler bu belgelerin içinde bulunuyor. Ve en önemlisi de bu belgelerin ıslak imzalı olması. Dosya ve evrakın dijital olarak muhafaza edildiği söylense de ileride tazminat ve ceza dosyalarında delil teşkil edecek olanlar ıslak imzalı belgeler.”
Yıkım kararı öncesinde bulunan belgelerin tasnif edilmesi gerektiğini vurgulayan Büyükgebiz, “Tüm bunlar yapılmadığı gibi hiçbir şeyden haberi olmayan 19 yaşındaki bir kepçe operatörünü getirip ‘burayı yıkacaksın’ demişler. Kurtarma çalışmalarında iş makinelerine olan ihtiyaca rağmen bina yıkımı için iki kepçenin durduğunu diğer bir kepçenin çalıştığını gördüm. Halbuki bu binanın yıkılması için herhangi bir öncelik söz konusu değildi.”
“Resmi belgeleri binadan çıkaramıyoruz”
Söz konusu belgelerin resmi evrak olduğu için binadan çıkaramadıklarını söyleyen Büyükgebiz, “Ya bir savcı bu yıkımı durdurarak belgelerin korunmasını sağlamalı ya da kurumda çalışanlar bu belgelerin tahliye edilmesini sağlamalı” şeklinde konuştu.
Konuyla ilgili Hatay Cumhuriyet Başsavcısı ile de görüşmek istediğini ekleyen Büyükgebiz, “Ne yazık ki başsavcının ailesinin de yaşadığı Torunlar Apartmanı’nın enkazında üç gün boyunca çalıştık. Zaten kendisinin kaybı var. Bu konuyla ilgili savcılıkla görüştükten sonra kararı bekleyip bu belgelerin korunması için hukukçu arkadaşlarımızla nöbet tutacağız” diye konuştu.
HABER : Haber: Ahmet Çağatay Bayraktar
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.