Merkezi Kahramanmaraş olan ve etkisini 11 ilde hissettiren depremler, bölgede yaşayan ve çalışan gazetecileri de etkiledi. Bölgedeki gazeteciler bir yandan enkazdan aile fertlerini ve yakınlarını kurtarmaya çalışırken, diğer yandan da yaşanan durumu tüm dünyaya yansıtma görevini üstlendi. 9. Köy, deprem sonrası zor zamanlarda, en zor görevi yapan gazetecilerle görüştü.
Deprem haberini alarak dünyanın dört bir yanından bölgeye gelen gazeteciler arasında kendilerini ve ailelerini kurtarma mücadelesi veren depremzede gazeteciler de var. Yaşanan depremlerin ardından enkaz kaldırma çalışmaları devam ederken, her türlü zorlu koşula rağmen bölgede görevlerini yerine getirmeye çalışan gazeteciler yaşadıklarını 9. Köy’e anlattı.
Art arda yaşanan depremlerin en çok etkilediği illerin başında gelen Hatay’da haber takibi yapan gazetecilerden biri de KRT TV muhabiri Hüda Aslan. Gazeteci Aslan, depremden sonra kente ulaştığında kendisini devasa enkazın ve enkaz altındaki cenazelerden yayılan kokunun karşıladığını söyleyerek eksikliğini yaşadığı malzemeleri şu şekilde sıraladı:
“Özellikle ara sokaklar kentte kalanların, enkazdan çıkarılacak yakınlarını bekleyenlerin ihtiyaçlarını giderdiği noktalar oldu. Her yerin çöp yığınlarıyla dolu pis bir alandan bahsediyorum. Elimden geldikçe su içmedim, mobil tuvaletleri kullanmam gerektiğinde dezenfektan sıktım her yere. Mutlaka yanınızda sıcak tutacak giysiler olmalı. El ve yüz kremi taşımak önemli susuzluk cildi kurutuyor. En az iki powerbank taşınmalı çünkü hala elektrik pek çok noktada yok.”
“Ekranda gördüğünüz gibi değil”
En çok zorlandığı konunun enkaz altındaki cenazelerden yayılan koku olduğunu söyleyen Aslan sözlerinin devamında şu ifadelere
yer verdi:
“Kentteki tuvalet problemi sağlık sorunlarına yol açabilirdi. Bu yüzden antibiyotik ve vitamin bulundurmak gerekiyor. Baş ağrısı, mide bulantısı gibi sorunlara karşı ilaç almak da gerekli. Enkaz kaldırma çalışmaları sırasında toz bulutuyla sarılıyor her yeri ve bu yüzden cerrahi maskeler yetersiz. Enkaz altında kalan cansız bedenlerin kokusunu biraz da olsa önleyebilmek için biz vicks kullanmak zorunda kaldık.Yanınızda ne kadar çok iç çamaşırı ve günlük giysi olursa o kadar iyi olur. Alışveriş yapma imkânı eğer bölgeden ayrılma gibi bir durumunuz yoksa imkansız. Ben gelmeden önce, diğer gazeteci arkadaşlarımla konuştuğumda, ‘Ekranda, videolarda gördüğünüz gibi değil, inanmak mümkün değil’ diyorlardı. Geldiğinizde daha önce gördüğünüz, yaşadığınız hiçbir şeye benzemediğini anlıyorsunuz zaten.”
Deprem bölgesinde çalışan gazetecilerin teknik ve fiziksel ihtiyaçlarını tespit etme ve giderme konusunda sahada görev alan Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener ise, sahadaki gözlemlerini anlattı. Deprem bölgesindeki gazetecilerin ihtiyaç ve sorunları konusunda çözüm odaklı dayanışma ağı kurmaya çalışan Şener, deprem bölgesindeki gazetecileri depremzede ve bölgeye gidenler şeklinde ikiye ayırarak yardım ve dayanışma çalışmalarına başladıklarını aktararak şunları ifade etti:
“Sahadaki gazeteci arkadaşlara ulaşarak ihtiyaçlarını, şikâyetlerini tespit etmeye çalıştık. Gazetecilerin hırsızlık, gasp, güvenlik, görev başındayken saldırı ve engellemelere uğramaları gibi sorunlar yaşaması bizi harekete geçirdi. İlk olarak bir online dayanışma ağı kurduk ve ilk iki saat içerisinde 258 gazeteci bu ağa dahil oldu.”
Kurulan bu ağ ve sahadaki çalışmaları aracılığıyla gazetecilerin sorun ve ihtiyaçlarını tespit eden Şener şunları aktardı:
“Teknik malzemelerin yanı sıra hijyen, N95 maske, portatif tuvalet gibi malzemelere ihtiyaç duyulduğunu tespit ettik. Deprem bölgesindeki gazeteciler mobil çalıştıkları için de ihtiyaçlarını giderecek malzemelerin de mobil olmasına dikkat ediyoruz. İlk günler elektrik sorunu olduğu için gazeteciler güvenlik sorunu ile karşı karşıya kaldı. Arabada nöbetleşerek uyumak zorunda kalan
gazeteciler için aynı zamanda mesai kavramı yok. Teknik malzemelerini şarj etme konusunda sıkıntı yaşadılar. Enkazdan yayılan asbest riskinden dolayı N95 maskelerine ağırlık verdik.” Şener, hayatın durduğu Hatay, Adıyaman ve Kahramanmaraş’a gittiklerinde yerel basın faaliyetinin durduğunu diğer illerde ise yerel basının durumunun biraz daha iyi olduğunu vurguladı. Bölgedeki depremzede gazetecilerin mesleğini icra etmekte zorlandığını belirten Şener, şöyle dedi; “Bölgedeki gazetecilerin evleri, ofisleri ve matbaalar kalmamış. Hatay ve Maraş’taki gazetecilerle görüştüğümüzde en acil ihtiyacın barınma olduğu söylendi. Bu koşullar göz önüne alındığında yerel basının iş başına geçmesi çok uzun zaman alabilir. Yerel gazeteciler bölgede yaşanan sorunları, belediyeleri, imar meselelerini ve depremin bu kadar kötü sonuçlar doğurmasıyla ilgili tespitleri en iyi yapacak insanlardır. Maalesef uzun zaman haber geçemeyecekler çünkü can derdindeler. 32 gazeteci yaşamını yitirdi ve kalanları da birçok yakınını kaybetti. Bu yüzden bölgeden sağlıklı haber alabilmek için bölgede yerleşik olmayan ama bölgede haber takibi yapan gazetecilerin desteklenmesi gerekiyor.”
“Gazetecilerin en önemli sorunu güvenlik”
Gazeteciler için son günlerde en önemli problemin güvenlik sorunu olduğunun altını çizen Şener, gazetecilerin teknik malzemelerinin hırsızların hedefinde olduğunu, kimliği belli olmayan bazı grupların mesleği icra etmeye engel olmaya çalıştığını ifade etti.
Şener, bu grupların bazen iktidar yanlısı bazen de iktidar karşıtı söylemlere sahip olduğunu söyleyerek “Bazen de bölgede çalışmanın verdiği stresten olsa gerek güvenlik güçlerinin de gazetecilere fiziksel saldırıda bulunduğunu tespit ettik. Halk TV muhabiri Ferit Demir canlı yayında bir polisin tekmeli saldırısına uğradı. Tüm bunları raporlamaya çalışıyoruz” diye konuştu.
“Yetkilileri gazeteciler için göreve çağırıyoruz”
Gazetecilerin ihtiyaçlarını gidermek için çabaladıklarını vurgulayan Şener, şöyle konuştu: “Yetkililerin canla başla çalıştığının farkındayız ama gazetecilerin de kamu yararı için çalıştıklarını ve onların güvenliğini sağlamaları, önlerindeki engellerin kaldırmaları gerektiği konusunda yetkilileri göreve çağırıyoruz. Biz de gazetecilerin psikolojik, fiziksel sağlıkları ve görevlerini engellenmeden yapabilmeleri için de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz.”
“Dezenformasyona karşı uyarıyoruz”
Depremzedelerin tepkili ve talepkâr olduğunu, bir yardım merkezine ulaşmak için gazetecileri aracı olarak gördüklerini aktaran Şener, Türkiye’de medyanın kutuplaşmış bir hal aldığını ama deprem bölgesinde çalışan tüm basın çalışanlarının bu afet halini olduğu gibi aktarmak için çabaladığını belirtti. Şener, pek çok muhabirin haber aktarırken çalıştığı medya kuruluşlarının hükümetle kurduğu ilişkiler nedeniyle depremzedelerin tepkileriyle karşılaştıklarını söyledi. Şener, “Hiçbir meslektaşım depremzedelerin görüşlerini yansıtmak için engel olmaz aksine bunu sağlamak ister fakat yayın kuruluşlarının merkezi yayın politikaları nedeniyle sahadaki muhabirler büyük güçlük çekiyor. Merkezlerden gelen bir sansür baskısı var. Bu yüzden sahadaki muhabirler suçlanmamalı. Sansürün kaynağı olan medya patronları suç işliyor ve onların muhabirleri de bunun vebalini çekiyor. Üzerindeki baskı nedeniyle depremzede ile karşı karşıya gelince nasıl davranacağını bilemeyen gazeteciler de oldu. Bazı akademisyenler deprem bölgesinde haber yaparken dikkat edilmesi gereken kuralları içeren metinler yayınladılar. Bu metinleri meslektaşlarımıza ulaştırmaya çalışıyoruz. Dezenformasyonla karşı karşıya kalan muhabirlerin de aldıkları bilgileri teyit etmesi gerektiği konusunda uyarmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.