2019 biterken, Türkiye’de en çok konuşulan konulardan biri de toplu intiharlar oldu. Geçen yıl İstanbul’da başta olmak üzere peş peşe toplu intiharlar yaşandı. Yetişkinlerin yanı sıra çocuk intiharlarına da tanık olduk. Antalya’daki toplu intiharda babanın çocuğunun da yaşamına son vermesi ve Kocaeli’nde 9 yaşındaki sığınmacı çocuğun intiharı, çocukların nasıl böyle bir yönelime girdikleri sorusunu gündeme getirdi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (World Health Organization-WHO) verilerine göre, çocuk ve ergenlerde intihar oranları en fazla 15- 19 yaş aralığında görülüyor. Bunun nedeni ise stresle başa çıkamama… Yine WHO’ya göre; Türkiye, en fazla intihar yaşanan ülkelerin oranlar üzerinden sıralandığı listede 100. sırada yer alıyor. Ruhsal ve kişilik bozuklukları, umutsuzluk, ailede depresyon ve intihar öyküsü, ebeveyn kaybı ya da boşanma, aile sorunları, fiziksel veya cinsel istismar, sosyal desteğin azlığı, akran zorbalığı gibi nedenlerin yanı sıra “Mavi Balina” gibi bilgisayar oranları da çocuklarda intihar yönelimi nedenleri arasında yer alıyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2011’de yayınladığı ve 2002-2011 yılları arasındaki verilere dayandırarak yayımladığı intihar istatistiklerine göre; 9-15 yaş arası çocuklarda intihar vakalarında artış yaşandığı görülüyordu.
24 Saat Gazetesi adına özellikle Kocaeli’nde 9 yaşındaki çocuğun intiharını üzerine çocuklarda intihar, yaşı ve nedenleri konusunda Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Veysi Çeri ile konuştuk.
Türkiye’de intiharın, en yüksek olduğu yaş, 15-19
-9 yaşında sığınmacı çocuğun Kocaeli’nde intihar etmesini baz alırsak çocuklarda intihar böylesi erken yaşta beklenen bir durum mu?
-Kişinin kendi canına kast etmesi olarak ele alınabilecek olan intiharlar, daha çok yetişkinlere has bir durum gibi düşünülse de veriler, bunun böyle olmadığını açıkça göstermektedir. Nitekim gerek dünya gerekse de Türkiye istatistikleri intiharın, en yüksek olduğu yaş döneminin 15-19 yaş dönemi olduğunu, 10-24 yaş arası çocuk ve ergenler arasında 2., 12 yaşındakiler arasında ise 3. en sık ölüm nedeni olduğunu göstermektedir. Amerika’da yapılan araştırmalar ise 6 ila 12 yaş arasındaki her sekiz çocuktan birinde intihar düşünceleri olduğuna işaret etmektedir. Böylelikle günümüzde genç ölümlerinin ikinci en sık nedeninin intiharlar olduğu görülmektedir. Her ne kadar bugün intiharların, çocuk ve gençler için ciddi bir sorun olduğu iyi bilinse de çocuk intiharlarına dair ilk bilimsel verilerin bundan sadece 60 yıl öncesine dayandığını görmekteyiz. Bu 60 yıllık verilere baktığımızda da sorunuzun yanıtına ulaşmış oluruz. Nitekim bu araştırmalar, 15-19 yaş döneminin en riskli dönem olmakla beraber nadir de olsa 9 hatta 8 yaşındaki çocukların bile intihara sürüklenebileceğini göstermektedir. 9 yaşındaki bir çocuğun intihar etmesi mümkün olsa da çok da beklenen bir durum olmadığını belirtmek gerekecek. Bu arada 13 yaşından küçük çocuklardaki intihar girişimlerinin, dürtüsellik ve düşünmeden, ani karar verme ile ilişkili olabileceği düşünülmekte ayrıca, üzüntü ve öfke ile ilgili problemlerin de intihara sürükleyebileceği görülmektedir. 13 yaşından büyük çocuklarda ise, yoğun ve uzamış stres, özgüven problemleri, başarılı olma baskısı, ekonomik zorluklar ile belirsizlik, hayal kırıklığı ya da kayıplar ile ilişkili olabilmektedir.
-Cinsiyete göre en çok hangi grupta görülüyor intihar?
-Dünyadaki tüm yaş, ırk ve sosyoekonomik gruplar arasında intihar davranışının olduğu görülse de cinsiyetler arasındaki oranların, ülkeden ülkeye farklılık gösterdiği görülmektedir. Örneğin Amerika’da tüm yaş grupları içerisinde erkeklerin daha çok intihar ettikleri görülse de Türkiye’de de 30 yaşın altında kadınların daha çok intihar ettikleri, bu yaştan sonra ise erkeklerin daha çok intihar ettikleri görülmektedir.
İntihar eğilimi, fark edilebilir ve engellenebilir
-Çocuğun intihar eğilimi fark edilebilir mi? Ve engellenebilir, önüne geçilebilir bir durum mu?
-Evet, çocuğun intihar eğilimi farkedilebilir ve böylelikle de engellenebilir. Sonuçta intihar düşünceleri, tedavi edilebilir psikiyatrik bir hastalıktır ve her hastalık gibi bunlar da kontrol altına alınıp tedavi edilebilir. Bunun için çocuğun veya gencin, hastalığının tanınması, teşhis edilmesi ve kapsamlı bir plan ile uygun şekilde tedavi edilmesi gerekir. Burada intiharla ilişkili alarm ya da erken uyarı belirtilerini tanımanın önemine dikkat çekmek istiyor, önemine binaen bu alarm belirtilerini maddeler halinde vermenin daha uygun olacağını düşünüyorum.
İntihar için alarm belirtilerini şöyle sıralayabilirim:
– Ölümle aşırı meşguliyet, ölümden çokça bahsetmek (Ölümle ilgili konuşma, ölüm videoları izleme, anlattığı olay ya da öykülerde yinelenen ölüm temaları, vb.),
-Yoğun üzüntü, sıkıntı, umutsuzluk, karamsarlık, amaçsızlık ve içe kapanma,
-Boşvermişlik, son zamanlarda sorumluluklarını almamaya başlamak, okuldan devamsızlık artışı,
-Eskiye nazaran yalnızlığı daha çok yeğlemek, ailevi ve sosyal aktivitelerden kendini çekme, uyuşturucu madde kullanımı ya da kullanımı artırmak,
-Son zamanlarda artan uyku problemleri, huzursuzluk,
-Manevi değeri olan eşyalarını durduk yere vermek,
-Okul performansında düşme,
-Artan sinirlilik ve tahammülsüzlük.
İntihar girişiminde bulunan ya da tamamlayan insanlar, genellikle söyledikleri ya da yaptıkları şeylerle, birçok uyarı işareti gösterir. Bir gencin gösterdiği uyarı işaretleri arttıkça, intihar etme riski de artar. Çocuğunuz ya da çevrenizdeki birisinde bu belirtileri fark ettiğinizde onun intihara meyilli olabileğini bilmek önemli. Tabiki bunlar illaki kişide intihara meyil olduğunu göstermez ancak bu belirtiler arttıkça intihar etme riskinin arttığının da bilincinde olmamız önemli. Böyle bir durumda kişiye son zamanlardaki davranış değişikliklerinin sizi endişelendirdiğini belirtip zor zamanlarımızda aklımıza, kendimize zarar verme tarzı düşüncelerin gelebileceğini ve aklına gelen böyle düşünceler varsa sizinle paylaşabileceğini söyleyerek başlayabilirsiniz. Böylelikle yukarıda belirtilen uyarı işaretlerine dikkat ederek çocuğunuzla konuşabilir, böylelikle de intiharı önleyebilirsiniz. Her ne kadar bizler biriyle intihar hakkında konuştuğumuzda aklına intihar düşüncelerini sokmuş olmaktan çekinsek de araştırmalar, bu endişelerimizin yersiz olduğunu ve intihar hakkında konuşmanın kişileri intihar hakkında düşünmeye itmediğini göstermektedir. Böylelikle çocuğunuzun veya bir tanıdığınızın intihara meyilli olduğundan şüpheleniyorsanız, endişelendiğinizi ve ona yardım etmek istediğinizi söylemekten çekinmeyin. Bununla beraber kimi çocuk ve gençlerin ne olursa olsun bu düşüncelerini paylaşmayacaklarını akılda tutmakta fayda var. Bundan dolayı kişi öyle düşünceleri olmadığını söylese bile siz hâlâ intihar edebileceğinden şüpheleniyorsanız mutlaka yardım alın.
İyi sosyal etkileşim, destekleyici aile bağları, intiharı azaltıyor
-Bir çocukta intihar girişimini ne tetikleyebilir?
-Araştırmalar, intihar sonucu ölenlerin yüzde 90’ında bir psikiyatrik hastalık olduğunu göstermektedir. Bu hastalıklar arasında da depresyonun en sık görülen hastalık olduğunu, bunu alkol ya da uyuşturucu madde bağımlılığı ile ülkemizde de oldukça yüksek oranlarda olduğunu düşündüğüm dürtüselliğin izlediği gözlenmektedir. Bir kayıp yaşadığımızda ya da stresli bir yaşam olayı ile karşılaştığımızda yoğun üzüntü, kaygı, öfke veya umutsuzluk hissedebilir ve bazen ölmenin daha iyi olacağı düşüncesine kapılabiliriz. Bununla beraber intihar düşüncelerinin ciddi yaşam streslerinin doğal bir sonucu olmadığını hatırlamak önemlidir. Böylelikle her ne durumda olunursa olsun akla intihar ya da ölüm düşüncelerinin geliyor oluşu, kişinin depresyondan veya başka bir psikiyatrik hastalıktan muzdarip olabileceği ya da intihara meyilli olabileceğini ve psikiyatrik tedavi aramasının gerektiğini gösterir.
Bununla beraber yeni bir kayıp, stresli bir yaşam olayı, akran zorbalığı, travmatik yaşantılar ile kimi ailevi ve ekonomik problemlerin de intihar davranışını tetikleyebileceğini akılda tutmakta fayda var. Ancak intihar gibi karmaşık bir davranışı, tek bir nedene bağlama kolaycılığına kaçmamız gerektiğinin de altını çizmek isterim. Bunun yanında daha önce yapılan araştırmaların, ailede intihar etmiş bireyin olması, fiziksel ya da cinsel tacize uğramış olma öyküsü, umutsuzluk, agresiflik, dürtüsellik, sosyal destek eksikliği, sosyal izolasyon, akran zorbalığına uğrama, içe kapanıklık, silah ya da diğer kendine zarar verme araçlarına ulaşabilirlik, kronik bir hastalığın olması, ailede bağlarının zayıf oluşu ile travmatik bir olay yaşamış olmanın intihar riskini artırdığını biliyoruz. Bunun yanında iyi sosyal etkileşim ve destek ile yakın ve destekleyici aile bağlarına sahip olmanın intiharı azalttığını da biliyoruz.
İlginç bir ayrıntı vermek gerekirse sırf akşam yemeklerini düzenli olarak ailecek yiyor olmanın bile intihar davranışını azaltıyor olabileceğini görmekteyiz. Burada mültecilerle ilgili bir parantez açmak yerinde olacaktır diye düşünüyorum. Bugün Türkiye’deki mültecilerle ilgili yaptığımız araştırmalar, her iki çocuktan birinde en az bir psikiyatrik hastalık olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu çocukların psikiyatrik tedavilere ulaşmasının da yetersiz olduğunu iyi biliyoruz. Bunun yanında savaş nedeniyle kayıplar yaşadıkları, aile bütünlüğünün bozulduğu, ebeveynlerinde de psikiyatrik hastalık geliştiği ve yoğun akran zorbalığına maruz kaldıkları göz önüne alındığında mülteci çocukların, ciddi bir intihar riski ile karşı karşıya oldukları gerçeği ile karşı karşıya kalmış oluruz.
-Bir dönem “Mavi balina” oyunu ile çocuklarda intihar artışı yaşanmıştı. Çocukları bu tür oyunlardan korumak mümkün mü?
-Doğrusu ben tek bir faktörün bir çocuğu intihara sürükleyebileceğini düşünmüyorum. Ancak zaten tedavi edilmeyen bir psikiyatrik hastalığı ya da intihar veyahut da kendine zarar verme düşünceleri olan bir çocuğun bu tür tehlikeli oyunlara daha fazla ilgi duyabileceğini ve bu tür oyunların gerek sosyal izolasyonu artırıcı gerekse de intihara özendirici doğasının da çocuğun bu tür düşüncelerini daha da güçlendirerek onu intihara sürükleyebileceğini düşünüyorum. Bu konuda çocukların internet bağlantılı cihazlarının denetiminin ebeveynlerin elinde olmasının ve ailelerin çocuklarının nelerle vakit geçirdiklerinin mutlaka farkında olması gerektiği kuralına dikkat çekmek istiyorum. Ayrıca ailelerin medya ve internet okur yazarlığının oldukça önemli olduğunu ve çocuklarının oynadıkları oyunları mutlaka araştırmaları gerektiğini de söylemem gerekecek.
-İstismar, aile içi şiddet, akran zorbalığı tetikleyici bir durum mu?
-İstismar, aile içi şiddet, aile bağlarının zayıf oluşu, çocuğa yönelik ebeveyn süpervizyonunun azalması ya da olmayışı, ebeveynlerdeki kronik tıbbi ya da psikiyatrik hastalıklar, akran zorbalığı ile ailevi ekonomik buhran çocukların intihara sürüklenmesinde rol alabilmektedir. Bunun yanında toplumsal problemler, belirsizlikler ile karışıklıkların da intihar davranışında artışa neden olabileceğini belirtmek gerekiyor.
İntihar haberleri, intiharları artırıyor
-Ailelere, öğretmenlere nasıl bir görev düşüyor?
-İntihar konusunda hepimize olduğu gibi ailelerle öğretmenlere düşen, intihar davranışının çocuk ve gençlerde de gözlenebildiğinin farkında olmak ve yukarda belirtmiş olduğum intihar risk faktörleri ile alarm belirtilerini bilerek intihara meyilli gençlerin önceden tespitini yapmaya çalışmaktır. Böylelikle intihara meyilli olduklarını düşündükleri kişilerle intihar hakkında konuşmak ve gerekirse yardım almaları için yüreklendirmek ve eşlik etmenin oldukça değerli olduğunu söyleyebilirim.
-Türkiye’de son aylarda peş peşe özellikle de toplu intiharlar yaşandı. Bu konular medyada geniş yer bulurken çocuklar bu durumdan nasıl etkilenir? Medyanın haberi veriş şekli çocukları nasıl etkiler?
-Maalesef son zamanlarda gelişigüzel intihar haberlerine sıkça rastlar olduk. Oysa intihar haberlerinin intiharları artırıyor olabildiği iyi bilinmektedir. Bundan dolayı intihar haberlerini vermek büyük sorumluluk gerektirmektedir. Basın yayın emekçileri intihar haberi yapmadan önce, azami hassasiyet göstermeli ve haber yapılacaksa; yalnız gerekli bilgilerle yetinmelidir. Haberlerde yönteme değinilmemeye çalışılmalı, en basit bilgilerle ve ayrıntılara girmeden haber yapılmalıdır. Haber içerisinde, intihar davranışına yönelik keşke bunu bir arkadaşı ile paylaşsaydı ya da sorunları psikiyatrik destek ile üstünden gelinebilecekti gibi alternatifler vurgulanmalı ve intihar hiçbir zaman yüceltilmemelidir. Bunun yanında intihar asla bir çözüm yolu olarak sunulmamalı ve intihar girişimi sonrası oluşabilecek ağır bedensel sorunlara ile sakatlıklara vurgu yapılarak bu tür sonuçlar caydırıcı olarak kullanılmalıdır. Ayrıca kurbana dair özendirici bir dil kullanımından uzak durulmalı, kendisine bir ün kazandırmaktan azami ölçüde sakınılmalı ve intihar metodunun verilmemesine özen gösterilmelidir.
Veysi Çeri kimdir?
2002 yılında İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi’nde doktorluk eğitimine başlayan Veysi Çeri, 6 yıllık tıp eğitimini başarı ile bitirerek 2008 yılında “Tıp Doktoru” unvanını kullanmaya hak kazanmıştır. İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 1 yılı aşkın süre “İç Hastalıkları” asistanlığı yapan Dr. Çeri, 2010 yılında İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi asistanlık eğitimine başlamış, 4 yıllık zorlu asistanlık eğitiminin ardından Göçün Çocuk Ruh Sağlığı ve Benlik Saygısı Üzerine Etkisi isimli tez çalışması ile 2014 yılında uzman doktor olmuştur. Sakarya ve Kütahya’da bir süre çalışan Dr. Çeri, 2016 yılından itibaren Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışmaktadır. Ulusal ve uluslararası birçok sempozyum ve kongrede sunumları olan Çeri’nin ulusal ve uluslararası bilimsel dergilerde yayınlanmış 30’u aşkın araştırma makalesi bulunmaktadır.
HABER : RABİA ÇETİN – ARAŞTIRMA YAZISI
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.