Haber: Elif Solmaz / Kapak Fotoğrafı: Depophotos – Serdar Özsoy
Kahramanmaraş depremleri sonrasında kurulan çadırkentler, kadınların yaşamını iki kat zorlaştırdı. Çadırların kurulması ve çocukların bakımı gibi aile işlerine ek olarak kadınlar, çadırkentlerde su taşıma, yemek yapma ve temizlik gibi ev işlerinde daha fazla sorumluluk alıyorlar. Uzmanlara göre bu durum kadınlar arasında yorgunluk, stres ve ruhsal sorunların artması neden oluyor.
Deprem bölgesinde gönüllü çalışmalar sürdüren Mor Çatı Gönüllüsü Elif Bilgiç, kadınların çadır alanlarında yaşadıkları toplumsal cinsiyet eşitsizliğine dayalı sorunların altını çizerek, “Hem temiz suya erişimin zorluğu hem bunu çadır ya da konteyner kentlerde düzenlemenin sınırlılıkları, hem de tüm bu temizlik ve çocuk bakım yükünün kadınlarının omzunda olması temel sıkıntılar yaratıyor” dedi. Çadırkentlerde çocukları tuvalete götürmenin bile kadınlar için ek iş haline geldiğine vurgu yapan Bilgiç, şöyle konuştu;
“Çocukları tuvalete götürmek için bile çadır kentin en dışındaki tuvalete gidip geliyor olmak (ki bu durum çoğunlukla güvenlikle ilgili kaygıları da beraberinde getiriyor), çok sınırlı miktar suyla çamaşırı ve genel temizlik düzenini kurmak,
hali hazırda var olan bit, uyuz ve bağırsak enfeksiyonu gibi salgınların yarattığı etkilerle başa çıkmaya çalışmak, tüm geniş aile ile aynı çadırı paylaşıyor olmak ve toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümü nedeniyle çadır içerisindeki tüm sorumlulukları üstlenmek zorunda kalmak, bunlara ek olarak insani yardım dağıtılması halinde kuyruklara girmek kadınlarda depremin yarattığı etkilere ek olarak fiziksel yorgunluk ve yılgınlık yaratıyor.”
İş yükü ruh sağlığını etkiliyor
Deprem sürecinde yaşadıklarının kadınlar için zaten başlı başına bir travma olduğunun altını çizen Psikiyatri Uzmanı Doktor Derya Şahin ise, “Bu travma ve yaşadıkları kayıplar zaten tek başına ruh sağlığını etkiliyor ve depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, panik ve anksiyete bozukluğu gibi rahatsızlıkların riskini artırıyor. Böyle kritik bir durumun üzerine artan iş yükü, içinde bulundukları maddi ve manevi açıdan zor durumla birleşince hem bu rahatsızlıkların ortaya çıkma riski kat be kat yükseliyor, hem de hali hazırda var olan rahatsızlıkların şiddetlenmesine, kronikleşmesine ve/veya komplikasyonlara yol açıyor” dedi.
“Çadırda kadın olmak çok zor”
Eşi ve iki çocuğu ile deprem nedeniyle evlerini kaybeden ve çadırda yaşamaya başlayan 42 yaşındaki A.B. çadır hayatının zorluklarını 9. Köy’e şöyle anlattı:
“Kocam ev işlerinden anlamıyordu zaten evimiz gidince çadırı çekip çevirmek bana kaldı. Yemek yapmak için temiz su bulmakta çok zorlanıyorum. Çadır temizliği, çocuk bakımı çok fazla geliyor. Evimi, düzenimi çok özledim. Çadırda tek kadın olmak çok zor. Akşamları özellikle daha çok korkuyorum. Karanlık ve ıssız sokaklar. Çadır değil de konteyner olsa belki daha evde hissedebilirim kendimi. Belli bir düzenim olur.”