Gizem Azboy / Kapak Fotoğrafı: DepoPhotos
Üst solunum yolu enfeksiyonlarının artmasıyla sağlık uzmanları; maske, mesafe ve hijyen önlemlerini vurgularken, diyetisyenler de sağlıklı beslenmenin önemine dikkati çekti.
Bir sıcak bir soğuk seyreden havalar maske ve mesafeyi unutturup, soğuk algınlığı vakalarını arttırdı. Grip vakalarının arttığı dönemlerde kalabalık ortamlardan kaçınılması, el hijyenine özen gösterilmesi ve grip aşısının yaptırılması gerektiğini belirten uzmanlar, sağlıklı beslenmenin de bağışıklık sistemini güçlendirerek iyileşme sürecini desteklediğini vurguluyor.
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Hekimi Uzm. Dr. Sevil Sapmaz Karabağ, son günlerde sık görülen gribal enfeksiyon ve solunum yoluyla bulaşan hastalıklarla ilgili 9.Köy Haber Merkezi’ne konuştu.
Şu an mevcut viral hastalıklardaki artışın beklenen bir durum olduğunu fakat uzun süreli hastalıkların önlemlerinin yeterli olmaması nedeniyle hızla yayıldığını belirten Karabağ, “Son zamanlarda, grip gibi solunum yoluyla bulaşan hastalıkların, Covid-19 pandemisi nedeniyle gölgede kaldığı gözlemlendi. Ancak Covid-19 salgınından önce, özellikle hastaların izole edilmesi ve hijyen kurallarına uyulması gibi tedbirler, grip gibi diğer viral enfeksiyonların yayılmasını önemli ölçüde engelliyordu. Son zamanlarda ise bu önlemlerin giderek azalması, grip ve benzeri hastalıkların yeniden artmasına neden oldu. Kapalı ve yetersiz havalandırılan alanlarda hasta kişilerin bulunması, hastalığın sürekli olarak yayılmasına yol açıyor. Bu durum, toplumun daha dikkatli olması ve özellikle kış aylarında alınacak ek önlemlerin önemini vurguluyor” dedi.
Karabağ; özellikle 65 yaş üzeri, kronik hastalıkları bulunan bireylerde influenza enfeksiyonlarının daha şiddetli seyretme olasılığına dikkat çekti. Ancak bu gruptaki kişilerin grip aşısına olan ilgisinin düşük olduğunu belirtti. Karabağ, grip aşısının bu risk grubundaki bireylerde hastalığın ciddiyetini azaltabileceğini vurgulayarak, grip aşısı yaptıranların hastalığa yakalansalar bile ciddi komplikasyonlarla karşılaşma riskinin az olduğunu söyledi.
“Hastalık kişiden kişiye bulaştığı için, mikropların havaya saçılarak karşıdaki kişinin ağız, burun veya gözlerinden girmesiyle hastalığa yol açabilir. Bu bulaş yolunu engellemek için, hasta olan kişilerin öncelikle dışarıda kalabalığa karışırken maske takmaları gerekmektedir. Ayrıca, hapşırırken veya öksürürken ağzını ve yüzünü kapatmaları, ellerini kullandıkları durumlarda yüzlerini kapatmadan önce ellerini yıkamaları önemlidir. İzin alabiliyorlarsa evde istirahat etmeleri ve dışarı çıkmamaları gerekmektedir. Çocuklarda şikayetler olduğunda en az 2-3 gün okula gönderilmemesi önerilmektedir. Sağlıklı kişiler için ise kalabalık ortamlarda ve toplu taşımalarda maske takmaları, böyle bir ortamdan döndükten sonra ellerini yıkamaları önemlidir. Kapalı ortamların sık havalandırılması da önemli. Özellikle okullarda teneffüslerde sınıfların havalandırılması gibi tedbirler alınabilir. Bu önlemler, hastalığın yayılmasını engellemek ve toplum sağlığını korumak adına önemlidir.”
Diyetisyen Sevgi Gökçen Eryılmaz da kış mevsiminde sıklıkla görülen üst solunum yolu hastalıklarının, sağlıklı beslenme alışkanlıklarıyla yenilebileceğini belirtti. Eryılmaz, öncesinde veya tedavi sürecinde sağlıklı beslenme alışkanlıklarının önemine vurgu yaparak, “vücudun bağışıklık sistemini güçlendirmek, iyileşme sürecini destekleyecektir” dedi.
“Sağlıklı ve renkli bir beslenme için özellikle çeşitli sebzelerin tüketilmesi önemlidir. Yeşil, sarı, kırmızı gibi çeşitli renklere sahip sebzelerin tercih edilmesi önerilir. Örneğin; yeşil yapraklı sebzeler, kırmızı biber, sarı biber gibi çeşitlilik sağlayabilir. Protein kaynakları da beslenmede önemlidir çünkü vücudun onarım sürecini hızlandırır. Doğal beslenme ise son derece önemlidir, mümkün olduğunca doğal ve işlenmemiş gıdalar tüketilmelidir. Bu dönemde ulaşılabilirlik zor olabilir ancak elimizden geldiğince doğal beslenmeye yönelmeliyiz. Gıda takviyelerine gelince; D vitamini, çinko, omega-3 ve C vitamini gibi takviyeler önemlidir ve vücudun ihtiyaçlarını karşılayabilir.”
Paketlenmiş ürünlerden ve işlenmiş gıdalardan, sigara ve alkolden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Eryılmaz şunları söyledi:
“Bu dönemde şeker tüketimini azaltmak da önemlidir çünkü şeker bağışıklık sistemini olumsuz etkileyebilir. Doğal beslenmeye odaklanmalı ve mümkünse işlenmemiş gıdaları tercih etmeliyiz. Özellikle kemik suyu çorbaları bağışıklık sistemimizi destekleyebilecek önemli bir besindir. Ancak kemik suyu çorbası yaparken, yanlış bir uygulama olan kısa süreli kaynatma yerine, mum alevinde yaklaşık 8-10 saat kaynatmak daha yararlı olacaktır. Bu şekilde, çorbalarımıza eklediğimiz kemik suyu, bağışıklık sistemimizi güçlendirebilir.”
“Kilo başına 30 ml sıvı alımı tavsiye edilmektedir. Örneğin, 60 kilo bir kişi için günlük ortalama sıvı alımı 1800 ml ya da 2 litre gibi olmalıdır. Ayrıca, bitki çayları da bağışıklık sistemini güçlendirmede önemli bir rol oynar. Ancak, sürekli olarak bitki çayı tüketmek yerine, günde 2-3 bardak bitki çayı içmeye özen göstermeliyiz. Böylelikle bağışıklık sistemimizi desteklerken böbrekleri de yormamış oluruz.”
“Probiyotikler, bağışıklık sistemini desteklemekte önemli bir rol oynar. Bu probiyotik kaynaklarını doğal ve sağlıklı bir şekilde tüketebiliriz. Örneğin, anneannelerimizin ve babaannelerimizin yaptığı turşular, pancar kıvası ve komposto çayı gibi geleneksel yöntemlerle hazırlanan gıdalar probiyotik bakteriler içerir. Ayrıca ev yapımı kefir, yoğurt ve doğal elma sirkesi de probiyotik kaynaklar arasındadır. Bu doğal kaynaklar, probiyotik bakterileri alırken vücudumuza sağlıklı bir şekilde destek sağlar.”
Vatandaşların her kış aynı şikayetlerle ya da aynı sorularla kendilerine geldiğini söyleyen Aktar Erdem Karaduman da şifalı bitkiler konusunda bilgi verdi.
Son bir yıldır özellikle geçmeyen öksürük şikayetlerinin arttığını ve yeni bir virüs varyantı olarak değerlendirildiğini ifade eden Karaduman, “Gördüğümüz kadarıyla okullarda daha çok yayılıyor. Bu durumda etkili sonuçlar aldığımız andız pekmezi akciğer dostu; astım, bronşit, öksürük, balgam gibi şikayetlere iyi geliyor. Bağışıklığı güçlendiren ve içerisinde C vitamini bulunan andız pekmezini çocuklar da rahatlıkla kullanabilir” dedi.
Alternatif tedavi yöntemlerine başvuran çok sayıda vatandaş olduğuna değinen Karaduman, grip sürecinde bitki çaylarından en etkili olanları da paylaştı: “Ihlamur, ayva yaprağı, hatmi çiçeği çok yararlı. Öksürük için etkili olan ve doğal antibiyotik olarak kabul edilen propolis bal veya macunla karıştırılarak içilebilir. İmkanı olanlar arı sütü ve kestane balını da günlük tüketebilir.”
Bitki çaylarının kullanımı konusunda da bilgi veren Karaduman, bitki çaylarını kaynatmamanın önemini hatırlattı ve şunları söyledi:
“Özellikle ıhlamuru demleme yaparak hazırlamanın önemi büyük. Şeker yerine bal veya limon tercih edilmeli. Kuşburnu, tarçın kabuğu ve zencefil kabukları kaynatılır, çiçek bitkileri ise demlenip bir defada içilmeli, tekrarı taze olarak yapılmalı. Günde 2 fincan bitki çayı içmek de fayda var.”
Nefes darlığı, burun tıkanıklığı, sinüzit gibi şikayetlerde evde buhar yapmanın faydalı olduğunu da vurgulayan Karaduman; nane yağı, okaliptüs yağı, biberiye yağı ve kekik yağının aromaterapi yaparak üst solunum yollarını açtığını ve çocukların odasında kullanılmasının rahat bir uyku sağlayabileceğini söyledi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.