Haber: İnanç Yıldız
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesindeki kilim üreticiliği, modern yaşam tarzı ve teknolojideki gelişmeler karşısında yaşam savaşı veriyor. Halk Eğitim Merkezi’nde kurulan atölye aracılığıyla yaşatılmaya çalışılan geleneksel kilimcilikle, hem bölge kültürü canlı tutuluyor, hem de kadınlar için geçim kapısı sağlanıyor.
Halk Eğitim Merkezi’ndeki kilim dokuma atölyesinin yürütücüsü Leyla İmamoğlu, 9. Köy’e yaptığı açıklamada, bölgedeki geleneksel kilimciliği yaşatmaya çalıştıklarını söyledi.
Kendisi de 25 yıldır kilim atölyesinde çalışan İmamoğlu, anneden kıza geçen geleneksel kilim dokuma yöntemi kapsamında, önce yünün temizlenip boyandığını, ardından “son dokumalık ip haline getirildiğini” anlattı.
Atölyede dokunan tüm kilimlerin iplerinin bizzat dokuyan kadınlar tarafından hazırlandığını vurgulayan İmamoğlu, bunun için Temmuz ayında yapılan kuzu kırpma festivalinde toplanan yünleri temizlediklerini, sonra kök boyayla boyadıklarını söyledi. Yaklaşık 3-4 ay devam eden bu sürecin sonunda iplerin yüne dönüştüğünü anlatan İmamoğlu, “Bu kilimler annelerimiz annelerinden, onlarda annelerinden öğrendiği şekilde bugüne taşındı. Önceden bu kilimler döşek, yorgan olarak kullanılırdı. Şimdi ise isteyen kanepelerine, koltuklarına veyahutta duvar süsü olarak kullanabiliyor, yerde de kullanabiliyor” dedi.
Yüzlerce yıllık gelenek yaşatılıyor
Kilim dokuma geleneğinin yüzyıllardır varoluğunu dile getiren İmamoğlu, şöyle konuştu;
“Biz bu işi elimizin 2 parmağıyla yapıyoruz. İlmek ilmek emeğimizi, her şeyimizi bu kilime dokuyoruz. Keyifli olduğu kadar da çok zahmetli bir iş. Çünkü bu işin makinası yok. Burada tamamen el emeği ve ilmek ilmek parmağımızla dokuyoruz. Tezgahta hem alt hem üst ipleri ayrı ayrı dokuyoruz. Ortalama uzunlukta bir kilimi dokuma aylarımızı alabiliyor. En az 2 ay 3 ayımız alabiliyor. Kilimin bir metrekaresini biz ancak en az bir ayda yapabiliyoruz. Yani burada çalışan arkadaşlarımız aslında maddi olarak emeğinin
karşılığını alamıyor. Metrekare başına arkadaşlarımız 1.000 TL kazanabiliyor ve bu bir metrekarede küçümsenecek gibi değil. Buna rağmen hem kültürümüzü yaşatmak için buradayız. Hem de boş zamanlarımızı değerlendirmek ve az da olsa bir gelir sağlamak için buradayız.”
Her kilimin, desenin ayrı ismi var
En az 100-200 kilim örneklerin olduğunu söyleyen İmamoğlu, ”Her kilimin her işlemenin bir adı var. Şamari, kesmeker, gulaper, gulsarya gibi adlandırılan kilimlerimiz var” dedi.
Dokuması en zor olan kilimin “kesmeker” olduğunu belirten İmamoğlu, yöresel kilimler konusunda şu bilgileri paylaştı;
“Gulsarya kilimizdeki deseni ise ilk olarak Beytüşşebap’lı bir kadın çıkardı ortaya. Kadının adı da Sarya olduğu için kilimin adı da gulusarya olarak kaldı. Lüleper diye bir kilimimiz de var. Şimk û buk adlı bir desenimiz de var ve bu desende topuklu ayakkabı figürü var. Gulhazar diye bir kilimimiz var. Yüzden fazla motifleri var ve bu yüzden adı Gulhezar. Bindallı, avşar
güzeli de farklı kilimler. Kısacası her birinin bir öyküsü var.”
100 yıl önceki koşullarda aynı kalitede üretim devam ediyor
Dokuma tezgahında ipler ne kadar ince olursa kiliminde o kadar iyi olacağını dile getiren İmamoğlu, “Ne kadar çok sık dokursak o kadar çok kaliteli oluyor. Eğer ki ipimiz kalın olsaydı, 1-2 ayda bitirdiğimiz metrekareyi 20 günde bitirirdik aslında. Bu işin ustası metrekareye bir ayda bitirebiliyorken, yeni başlayan veya orta halli bir kursiyer 2 ayda ancak bitirebiliyor. Kilim dokuma koşulları 100 yıl önce nasılsa yine aynı koşullarda üretiliyor. Aynı kalitede ve aynı koşullarda” diye konuştu.
Eskiden ihtiyaçtan şimdilerde hobi ve keyfi üretiliyor
Eskiden yokluk olduğu için battaniye, yorgan olarak dokuma yapıldığını da söyleyen İmamoğlu, “Aslında önceden bu bir ihtiyaç iken şimdi ise tamamen hobi ve keyfi olarak ya üretiliyor ya da satın alınıyor. Aslına bakarsanız emeğimizin karşılığını tabii ki alamıyoruz ama tabii ki gelirinden ziyade amaç doğu kültürünü devam ettirmek. Annelerimizin emeğini sürdürmek. Önceliğimiz bu kültürü, bu kilimi öne çıkarmak” dedi.
Satışlar için destek istiyorlar
Kilim satışlarının her geçen gün zorlaştığına da dikkat çeken İmamoğlu, bu konuda destek çağrısında bulundu. İmamoğlu, “Bunların satışını zor yapabiliyoruz. Bundan 50 yıl önce çok daha kolay satılabiliyordu. Çünkü yılda bir veya 2 defa tüccarlar gelirlerdi, bu kilimleri satın alır ve götürür satarlardı. Ancak şimdi durum böyle değil. Mesela şu an genişliği bir buçuk metre uzunluğu ise 3 metre olan bu kilimimiz Almanya’ya gidecek. Bunu Beytüşşebap’lı biri sipariş etmiş” dedi.