Haber: Eslem Türkoğlu / Kapak Fotoğrafı: Depophotos – Alp Eren Kaya
Hükümetin çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerle, bir bildiriye imza attıkları için üniversitelerden çıkarılan Barış Akademisyenleri, aldıkları mahkeme kararları ile teker teker kürsülerine dönüyorlar. Ancak Barış Akademisyenleri’nin mahkemeden aldıkları beraat kararı kesin değil. Bir üst mahkeme olan İstinaf Mahkemesi’nin yürütmeyi durdurma kararı vermesi halinde, akademisyenler yeniden üniversite dışında kalacak.
2016 yılında ‘Barış için Akademisyenler Bildirisi’ ne imza attıkları gerekçesiyle üniversitelerinden ihraç edilen Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Can Irmak Özinanır ve Tezcan Durna yaşadıkları ihraç edilme sürecini, İdare Mahkemesi’nin davalarında beraat kararı verdiğinde hissettiklerini, bundan sonra sürdürecekleri mücadeleyi 9. Köy’e anlattılar.
“7 Şubat’tan sonra kimse kalmadı”
Bildiriyi imzalayan Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi akademisyenlerinden Can Irmak Özinanır, Barış Akademisyenleri’nin ilk olarak 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde ihraç edilmeye başlandığına dikkat çekerek, 7 Şubat’tan sonra Ankara Üniversitesi’nde bildiriye imza atan kimse kalmadığını aktardı. Başvurduğu 21. İdare Mahkemesi’nden geri dönüş kararı aldıktan sonra üniversitesine dönen Özinanır, bir bildiri imzalamasının üniversiteden ihraç edilmesiyle sonuçlanacağını tahmin etmediğini söyledi. Özınanır yaşadıklarını,“Bildirinin yayımlandığının ertesi günü Tayyip Erdoğan bizim hakkımızda konuşunca bir şeyler olacağını anladık. Ama geri adım atmama yönünde tercihimizi kullandık bu nedenle ihraç edildik. Okul da ‘imzanızı çekin atmayalım’ dedi. Çoğumuz buna yanaşmadık” sözleriyle anlattı.
“Hiç beklemiyorduk”
Bildiriye imza atmaktan pişmanlık duymadığını da belirten Özinanır, büyük bir haksızlık olduğunu, yıllarının elinden alındığını söyledi. İhraçlardan sonra gördükleri dayanışmaya da ayrıca dikkat çeken Özinanır, özellikle mensup olduğu Eğitim-Sen’in bu süreçte kendisine destek verdiğini vurguladı. Özinanır, beraat kararını öğrendiğinde hissettiklerini ise şu sözlerle anlattı;
“Göreve iade edildiğimi öğrendiğimde ilk şok oldum. Çünkü hiç beklemiyorduk. Reddedileceğimizi bekliyorduk. İlk atıldığımızda gördüğümüz dayanışmayı geri dönerken de görmüş olduk.”
Özinanır, görevlerine dönemeyen akademisyenler için de mahkemelerden aynı kararı beklediklerini belirterek, “Bir kısmımızın dönmesi iyi bir şey tabi ki ama herkesin dönmesini istiyoruz. Onlar görevlerine dönene kadar bizim içimiz rahat etmeyecek. Hem hukuki mücadelemize hem de Eğitim-Sen’de arkadaşlarımızla dayanışmaya devam edeceğiz” dedi.
“Son karar Danıştay’da”
Dava sürecinde dosyasının İstinaf Mahkemesi’ne gittiğini söyleyen Özinanır, bundan sonraki hukuki süreci ise, “Şimdi göreve başladım ama yürütmeyi durdurma kararı çıkarsa yeniden üniversite dışında kalmış olacağım. En son kararı Danıştay verecek” sözleriyle anlattı.
Barış akademisyenlerinden olan, üniversite ile ilişiği kesildikten sonra intihar edenMehmet Fatih Tıraş’ı da anan Özinanır, bir gün üniversitelerde onun ismiyle derslikler olacağını ve onu yaşatacaklarını vurguladı.
“Hukuki yollardan hesap soracağız”
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde akademisyen olan Tezcan Durna da, mahkeme kararıyla görevine dönen Barış Akademisyenleri’nden biri. Barış bildirisine imza koyulduğu dönemde dönemin Ankara Üniversitesi rektörü Erkan İbiş’in kendilerine imzalarını geri çekmelerini teklif ettiğini anlatan Durna, “O dönem 2-3 arkadaşımız imzasını geri çekti, ihraçtan kurtuldu. Bu çifte standardın nedenini bilmiyoruz. Birtakım makamlar beklentisiyle bunun yapıldığını düşünüyorum. Nitekim o zamanın rektörü de istediği makamları elde edemedi. Koşullar değiştiğinde elbette Erkan İbiş’ten bunun hesabını hukuki yollardan soracağız” dedi.
“Vazgeçmezdim, imza atardım”
Üniversitedeki disiplin soruşturması sonuçlandırılmadan ihraçlara başlanıldığını anlatan Durna, kendisinin Ocak’ta ihraç edildiğini, Ankara Üniversitesi’nin hakkında KHK çıkmadan istifa etmiş akademisyenleri de ihraç ettiğini söyledi. Bu süreçte mevcut yeşil pasaportunu kullanamadığını ifade eden Durna, “Bu süreç içerisinde Almanya’dan en az 2-3 burs buldum. Bunların hiçbirisine gidemedim. Gidebilseydim belki şu ana kadar yurt dışında akademik çalışmalar yapacaktım” dedi.
Bildiriyi imzalama nedeni ile ilgili konuşan Durna, “O dönemde toplumsal, politik alandaki olan bitenlerden kaygı duyan ben ve benim gibi akademisyenler bir anlamda sorumluluk üstlenip devlete bir uyarıda bulunma ihtiyacı duydu. Kimse bu sürecin bu şekilde sonuçlanacağını öngöremedi. Bunları öngörseydim de vazgeçmezdim, imza atardım” dedi.
“Asıl mutluluk herkes döndüğünde”
Mahkemeden göreve iade kararı çıkmasını beklemediğini belirten Durna, bu yönde bir karar geldiğini öğrendiğinde hissettiklerini şu sözlerle anlattı;
“Göreve iade kararım çıkınca bin çeşit çelişkili duygunun birbiriyle hissedildiği bir durum yaşadım. Sevinç, burukluk, nefret, kızgınlık var. Biz atıldıktan sonra hiçbir şey yapmayan arkadaşlarımıza öfke var. Yaşadığım burukluğun sebebi birçok arkadaşımızın hala göreve dönememesinden kaynaklı. Ben doyasıya sevinemiyorum. Herkes döndüğünde esas mutluluğumuz o zaman olacak. Hepimiz döneceğiz belki siyasi iklim de değişecek, asıl mücadele bundan sonra başlayacak.”
Ankara Üniversitesi’nin çoraklaştırıldığını aktaran Durna, bu durumun olmasında meslektaşlarının da rol oynadığını söyleyerek, “onların oynadıkları rolün hesabını da soracağız” dedi.
Barış için Akademisyenler Bildirisi sonrasında ne yaşandı?
Güneydoğu bölgesinde 2015-2016 yıllarında terörle mücadele sırasında yaşanan şiddetin son bulması amacıyla Ocak 2016’da ‘Barış için Akademisyenler Bildirisi’ yayımlandı. Bildiriye imza atan akademisyenlere hükümetten ve hükümete yakın medyadan tepkiler geldi. Ardından üniversiteler bildiriye imza atan akademisyenlere disiplin soruşturması açtı. 15 Temmuz 2016 darbe girişiminden sonra ilan edilen OHAL ile çıkarılan KHK’larla birlikte akademisyenler üniversitelerinden ihraç edilmeye başlandı. Bazı akademisyenler bu süreçte tutuklandı. Temmuz 2019’da Anayasa Mahkemesi’nin verilen cezaların hak ihlali olduğuna ilişkin kararın ardından davalar beraat ile sonuçlanmaya başladı. Ceza almış olan akademisyenler de mahkemeye yeniden başvurarak davanın tekrar görülmesini ve beraat etmeyi talep etti. Pek çok akademisyenin dava süreci devam ediyor.
|