Haber: Sait Özmen
Türkiye’nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler (BM) Engelli Hakları Sözleşmesi, devletlere engellilere karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve onların yaşam standartlarını yükseltmek gibi yükümlülükler getiriyor. Sözleşmenin 29. Maddesine (Siyasi ve Kamusal Yaşama Katılım) göre de taraf devletler, engellilerin siyasi haklardan eşit şekilde yararlanma imkanını güvence altına almak durumunda.
Ulusal Engelli Veri Tabanı’na göre de Türkiye’de engelli sayısı 1 milyon 559 bin. Ancak resmi olmayan rakamlara göre engelliler toplumda yüzde 13 düzeyinde ve 9 milyon civarında. Oysa BM Engelli Hakları Sözleşmesinin bu maddeleri açık olmasına rağmen, eğitimde, sosyal hayatta ve istihdamda neredeyse görünmeyen ve toplumun önemli bir kesimini oluşturan engellilere, milletvekili aday listelerinde yine çok az yer verildi.
Türkiye seçimlere doğru giderken milletvekili adayı olan engelliler ne düşünüyor? Siyasete atılarak neyi hedefliyorlar? Neleri çözüme kavuşturmak istiyorlar? Parlamentoda temsil kendileri için ne anlam ifade ediyor?
Bu konuları Türkiye Komünist Partisi (TKP) Ankara 1. Bölge Milletvekili Adayı, doğuştan yüzde 95 görme engelli, genç bir milletvekili adayı olan İremsu Balcı ile ele aldık.
Düzen partilerinin kağıt üzerinde engelliler, kadınlar ve gençler için kota ayırdığı ve bunu pozitif ayrımcılık olarak sunduğunu dile getiren TKP Ankara 1. Bölge Milletvekili Adayı İremsu Balcı gerçeğin çok farklı olduğunu şöyle ifade etti:
“Milletvekili pazarlıkları sürerken, bu kotalar için ücret indiriminde bulunan ya da ücret talep etmeyen partiler vardı. Ama biz engelliler şu an düzen partileri içinde yine sembolik sayıdayız, bir tane ya da belki hiç tane engelli olarak varız. Ben bunun aslında düzen siyasetinden kaynaklandığını düşünüyorum, bu partiler kendilerini farklı gösterme çabasındalar. Ne yazık ki gerçek böyle değil, engelliler çoğu zaman birinci bölgeden aday çıkarılmıyor, kimi zaman en son sıralara atılıyor, kimi zaman da sadece aday adayı olarak bırakılıyor.”
Şu sırada Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü öğrencisi olan 22 yaşındaki İremsu Balcı, siyasette genellikle “engelli siyasetçi güzellemesi” yapıldığının altını şöyle çizdi:
“Meclis açıldığında engelliler için gündeme gelen tek yasa tasarısı genellikle engellilik maaşlarıyla ilgili oluyor. Engelliler için maaş önemli bir gereksinimdir, bu hak önemlidir. Ama engellinin istihdam sorununu, eğitim hakkını düzenlemek varken, bir yerde sadaka kültürünün bir devamı olarak sadece engellilik maaşına el atılıyorsa, biz burada siyasi bakış açısının, durulan noktanın ne olduğunu gayet iyi anlayabiliriz, bunu tahlil edebiliriz. Dolayısıyla engelli siyasetçi güzellemesi bana hiçbir şekilde gerçekçi gelmiyor ve meclis de tamamen sembolik ve toplumda engellileri eşitlikçi bir yere koymaktan uzak.”
İşyerlerine engelli alımının yeteri kadar yapılmadığını, yapılsa bile iş yerlerinde engellilere kalifiye eleman gözüyle bakılmadığını savunan Balcı şunları söyledi:
“Kamuda istihdam oranının yüzde 2 ile yüzde 4, özel sektörde ise yüzde 3 oranında olması gerekiyor. Fakat hiçbir şekilde bu durum (engelli alımı ve engelli çalıştırma zorunluluğu) gerçekleşmiyor. Yüzbinlerce engellinin bu koşula karşın işsiz olduğunu görüyoruz. Ayrıca engelliler çalıştıkları yerde de kalifiye eleman olarak görülmüyor. Ben şu örnekleri bile duydum: “Sen iş gel git, boş ver, çalışma, bir şekilde devlet zaten senin maaşını yatırmaya devam ediyor.- Keza engelliler için istihdam alanları da kısıtlı. Bunun sebebi aslında engelli insanların bu işleri yapamayacak olmasından kaynaklı değil, iş yeri ortamının engellilere göre düzeltilmemesi buna neden oluyor.”
İstihdama giden yolda eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri ve erişilebilirlik konusunda engellilerin yaşadıkları zorluklara da değinen İremsu Balcı şunları dile getirdi:
“Ben bir görme engelli olarak, metni büyütmek, ya da sesli dinlemek için kullanılan okuma cihazlarına hiçbir şekilde erişemiyorum. Çünkü çoğulcu politikalar izlenmiyor, o cihazlar hiçbir şekilde ücretsiz temin edilemiyor. Keza fiyatları çok pahalı, 20 bin, 30 bin lira dolayında, hatta daha pahalı olan cihazlar var, tabii ki çoğu engelli bunları satın alamıyor. Görme engellilere, işitme engellilere, öğrenim gördükleri okullarda nitelikli eğitim verilmiyor, oysa engelli bireyin toplumda izole olmamasını savunuyorsak kaynaştırma eğitiminin olması gerekiyor.”
İremsu Balcı, eğitim yaşamını anlatırken, adeta savaş vermek zorunda kaldığını da anlattı:
“Kendi eğitimimle ilgili örnek verecek olursam, ben kaynaştırma eğitiminin olduğu bir okulda okumuştum. İlkokul öğretmenimin benimle ilgilenmeyip –seni zihinsel engelliler okuluna göndereceğim– dediğini hatırlıyorum. Bugünden örnek verecek olursam, ODTÜ’de 48 puntolu (iri harfler) metinler üzerinden sınava girmenin savaşını, mücadelesini vermiştim. Ya da mesela online eğitim döneminde –biz senin ihtiyaçlarının ne olduğunu bilmiyoruz– gibi bir gerekçeyle kaydımı dondurma yönünde baskı yapıldı. Oysa ODTÜ Türkiye’nin en nitelikli üniversitelerden biri olarak kabul ediliyor. Maalesef bizim için erişilebilirlik-erişememe sorunu her yerde, her alanda var.”
Balcı, izole edilme halinin özellikle engelli kadınları bulduğunu, gericiliğin hâkim olduğu düzende kadınlara yönelik tecrit ya da koruma tutumunun benimsendiğini anlatırken, buna engellilik halinin de eklenmesiyle durumun daha olumsuz hale geldiğini söyledi.
Balcı, toplumda kadınlara bir yandan korunmaya muhtaç varlık gözüyle bakılır, bir yandan tecrit uygulanırken, özellikle engelli kadına yönelik fiziksel, cinsel ve duygusal istismar oranının engelli olmayan kadına göre kat kat arttığına dikkat çekti. Balcı, “aslında neresinden tutarsanız tutun, eşitlikçi olmayan, insan ihtiyacını karşılamaktan uzak ve de izolasyona yol açan sistemden kaynaklanan bir sürü sorun tarif edebiliriz.” diye konuştu.
Siyasete girişi ve adaylığının üniversite arkadaşları tarafından büyük heyecan ile karşılandığını, milletvekili olması halinde ise düzenin karşısında irade gösterme imkanına kavuşacağını anlatan İremsu Balcı sözlerini şöyle noktaladı:
“Düzen değişmediği müddetçe sorunların giderilebileceğine, eşitlikçi bir zemin olmadığı sürece çözülebileceğine inanmıyorum. İdeolojik olarak bunun sistemden kaynaklı olduğunun farkındayım. Ama mecliste temsiliyete gelecek olursak, şayet seçilirsem mecliste olduğum süre boyunca, öğrencilerin, gençlerin ihtiyaçlarına eğilerek, kadınları ve engellileri gözetmeyen yasaların karşısında duracağım. Eşitlikçi bir yerden bakarak bu sorunları çözecek yasaları tabii ki meclise teklif olarak verebilir, bu yönde adımlar alabiliriz, ayrıca eşitlikçi bir yerden sözü sakınmayacağımızı söyleyebilirim. İlk başta –sen farklı olarak ne yapabilirsin? Bırak boş çabayı- gibi tepkiler alsam da ülkemizin bulunduğu şu sistem içinde insanların artık umuda ihtiyacı var. Bu durum bizim de önümüzü açıyor.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.