22 Nisan 2025 Salı
Atiye Eren Çelik
Zararlı böcek, mantar, yabani otlar ve diğer zararlıları öldürmek veya kontrol altına almak amacıyla kullanılan pestisitler her geçen gün sofralarda “zehre” dönüşmeye devam ediyor. Avrupa Komisyonu tarafından geliştirilen Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi’nin 2024 verilerine göre, Türkiye pestisitler nedeniyle en çok bildirim alan ikinci ülke oldu.
Gıdada bıraktığı kalıntı yoluyla insan sağlığını etkilediği için Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından kanserojen madde olarak da değerlendirilen pestisitlerin yarattığı etkileri, Türkiye’deki tabloyu ve güvenli tüketim ipuçlarını Yüksek Gıda Mühendisi Merve Atınç Saral ile konuştuk.
Yüksek Gıda Mühendisi Saral, insanların pestisiti tanımlamalarının binlerce yıl önceye dayandığını, günümüzde farklı isimlerle kullanılsa da özünün zehir olduğunu şu bilgilerle aktardı: “Pestisitler tarımsal üretimde kullanılan toksik etkili kimyasal maddelerdir. İnsanların pestisiti tanımaları binlerce yıl önceye dayanıyor. Örneğin M.Ö 1000 yılında kükürtün ot ve böcek öldürücü özelliği keşfedilmiş. Tabi artık günümüzde kullanılan aktif maddeler ne yazık ki kükürt kadar masum değil. Şimdilerde pestisiti farklı isimlerde duyabilirsiniz. Tarım ilacı, bitki koruma ürünü gibi. Ancak ‘pesticide’ kelimesindeki ‘icide’ belirli bir şeyin öldürülmesi anlamını taşıyor. Yani uzun lafın kısası bu ürünlerin içeriğindeki aktif maddeler özünde zehir.”
Saral pestisit kullanımının insan sağlığına önemli ölçüde etkileri olduğunu; kanserden hormonal sistem ile ilgili birçok hastalığa pestisitlerin neden olduğunu şu sözlerle kaydetti: “Pestisitler eskiden bizleri yavaş yavaş zehirliyordu. Artık direkt zehirlenme vakaları ve ölümle bile sonuçlanan haberlerle karşılaşıyoruz. Kronik hastalıklar arttı. Bilmiyorum farkında mısınız ama kanser hastalığını 10 yıl önce bu kadar sık bu kadar yakından duyuyor muyduk? En çok kullanılan ve ülkemizde hala yasaklı olmayan glifosat, Kanser Araştırmaları Ajansı tarafından olası kanserojen olarak sınıflandırıldı. Bütün bu maddeler aynı zamanda hormonal sisteme de zarar veriyor, üreme sağlığına da. Doğum kusurları, erken doğum ve kısırlığa sebep oluyor. Pek çok bilimsel çalışma parkinson hastalığı ve lösemi gibi kronik hastalığın pestisitlerle ilişkili olduğunu kanıtladı. Ayrıca alerji, astım, diyabet de pestisitlerin sebep olduğu hastalıklardan.”
Türkiye “Yeşil Doküman”, “Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin Max Kalıntı Limitleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik” vs. ile pestisit kullanımını azaltmayı hedefliyor ancak hala tam başarı sağlanabilmiş değil. Saral, Türkiye’deki durumu şöyle aktarıyor:
“Türkiye’de pestisit kullanımı son 15 yılda yüzde 45 arttı. Aslında genel tarım politikaları, Yeşil Doküman, son yapılan Türk Gıda Kodeksi Pestisitlerin Max Kalıntı Limitleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, pestisit kullanımını azaltmaya dair. Ancak tüm bunlara rağmen ülkemizde yasaklı madde tespiti devam ediyor. Tüm bunlara rağmen neden hala daha fazla ve çeşitli pestisit karışımlarının kullanıldığını sorarsanız artık toprağın yapısı bozuldu. Pestisitler direnç oluşturdu. İşte bu yüzden hem yeni politikalardan bahsetme hem de uygulama zamanı.”
Saral, pestisitlerden korunmanın tamamen mümkün olmadığını fakat, organik tarım, zehirsiz tarım gibi yöntemleri tercih edebileceğimizi söyleyerek şunları kaydetti: “Pestisitlerden korunmak tamamen mümkün değil. Çünkü püskürtülen pestisitin yüzde 95’i havaya, suya ve toprağa karışıyor. Yani gıdalar yoluyla almanın dışında farklı şekillerde de alıyoruz. Akan suyun altında yıkamak, sirkeye, karbonata yatırmak da bir yere kadar. Fakat organik tarım, zehirsiz üretim gibi yöntemleri tercih edebiliriz. Politika yapıcılardan gıda talebimizi talep etmek oldukça önemli.“
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.