Melisa Gönen
Şişelenmiş veya plastik ambalajlı su mu, musluk suyu mu güvenli? İçme suyu konusunda merak edilenleri uzmanlara sorduk. Mikroplastik üzerine yaptığı çalışmalarıyla tanınan, Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu ve Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi, Su Yönetimi Uzmanı Dr. Akgün İlhan konuyla ilgili 9.Köy’e önemli açıklamalarda bulundu.
Musluk suyunun içilebilir olduğu belirtilen şehirlerde de vatandaşın ambalajlı suya yöneldiğini belirten ve bunun gerekçelerini anlatan Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, “İçilebilir musluk suyunun erişilebilir olduğu çok sayıda şehir mevcut. Ancak vatandaş ekonomik sebepler dışında bu suları gerçekten içilebilir ya da sağlıklı bulduğu için mi içiyor, sorusunun cevabı biraz karmaşık. Hatta öyle ki musluk suyunun içilebilir olduğunun bilindiği şehirlerde bile bunun kamusal alanlardaki erişiminin sınırlı olması nedeniyle vatandaş plastik ambalajlı sulara yöneliyor. Tabii burada yerel yönetimlerin bunu teşvik etmemesi gibi bir durum da söz konusu. Örneğin belediye etkinliklerinde plastik ambalajlı su dağıtılıyor ve belediye temsilcileri bile plastik ambalajlı su ile fotoğraf veriyor” diyerek yerel yönetimlerdeki temsilcilerin davranışlarıyla musluk suyunun içilebilir olduğuna dair vatandaşa güven aşılaması gerektiğine değindi.
Musluk suyunun içilebilir olduğuna dair söylemlerin koku ve tat sorunu gibi nedenlerle vatandaşa güven vermediğini belirten Prof. Dr. Gündoğdu, “Siz istediğiniz kadar suyunuz içilebilir diyin, eğer vatandaş bu suyu içmiyorsa o zaman suyunuz içilebilir değildir. Bir şehrin yöneticileri şehrin sakinlerine içilebilir suyu çeşmeden sağlayamıyorsa orada iyi bir yönetim yoktur, bu açık ve net. Çünkü vatandaşına verdiğin değer ona sağladığın hizmetin kalitesiyle ölçülür. Koku ve tat probleminden dolayı kimse su içmiyorsa zaten o su kirlidir. Koku ve tat da bir kirlilik kaynağıdır” diye konuştu.
Prof. Dr. Gündoğdu, suyun içilebilirliğini belirleyen koku, tat, bakteriyel yük, mineral ve elementler gibi kriterler olduğunu belirterek içeriğinde hangi kimyasalların olduğu bilinmeyen plastik ambalajlara konulan suyu daha da riskli hale getiren koşullara değindi, “Plastik ambalajlar özellikle sıcak dönemlerde açıkta güneş altında muhafaza ediliyor ya da transfer aşamasında uzun yollar kat edip herhangi bir iklimlendirme koşuluyla taşınmıyor. Bu durum zaten tehlikeli olan plastik ambalajlı suyu daha da riskli hale getiriyor” dedi.
“Şebeke suyuna duyulan güvensizlik, halkın genel olarak devletin yönetim organlarına duyduğu güvensizlikle doğru orantılı” diyen Dr. Akgün İlhan ise güvensizliğin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan bir döneme işaret ederek şöyle konuştu, “Özellikle 80’li ve 90’lı yıllarda İstanbul’da yaşanan şiddetli kuraklıklar ile hızla artan nüfus ve kentleşme sonucu ortaya çıkan altyapı yetersizliğinin bir araya gelmesi sonucu yaşanan yaygın ve uzun süreli su kesintileri ve su kalitesinde düşüşler de bu güvensizliği artırdı. Öyle ki 1990’lardan itibaren içme suyunu temin etmek, adeta ambalajlı su şirketlerinin işi haline geldi. 30 seneyi aşan bir toplumsal travmayı ortadan kaldırmak kolay değil.”
Kamuya güven tesis etmenin pek çok farklı yöntemi olduğunu belirten Dr. İlhan, bu yöntemlerin neler olabileceğini de aktardı:
“Vatandaşın su okuryazarlığını artırmak bunlardan en önemlisi. Vatandaş evdeki musluklarından akan suyun gerçek maliyetini yeterince bilmiyor. Bu suyun kaynağını, nasıl bir alt yapı ile toplanıp uzak mesafelerden taşındığını, hangi yöntemlerle arıtıldığını, şehre nasıl bir şebeke ile dağıtıldığını, kullanıldıktan ve atık suya dönüştükten sonra nasıl toplanıp arıtılarak doğaya geri bırakıldığını bilmiyor. Tüm bu aşamaların gerçekleşebilmesi için yapılan yatırımları, kullanılan enerjiyi ve harcanan insan emeğini bilmiyor. Yani kendisine sunulan bu hizmetin büyüklüğünü ve bu hizmeti sunan su ve kanalizasyon idarelerini yeterince tanımıyor. Tanımadığınız bilmediğiniz bir şeye güvenemezsiniz. Güvensizliğin geçmişteki travmatik deneyimlerin üzerine binen bilgisizlikle doğru orantılı olduğunu düşünüyorum.”
Bina ölçeğindeki su tesisatının bakımının vatandaşların sorumluluğunda olduğuna dikkat çeken Dr. Akgün İlhan, suyun kalitesini artırmak için su tesisatını yenilemenin damacana su almaktan daha ekonomik olacağını da belirterek, “Bina ölçeğindeki bakımların sorumluluğu kanunen vatandaştadır. Bunu kamu kurumlarından beklemek ekonomik ve teknik anlamda gerçekçi ve sürdürülebilir değildir. Vatandaş ömür boyu damacana suya para vermek yerine apartmanındaki ve evindeki tesisatın yenilenmesi ve bakımına yatırım yapsa güvenilir temiz suya çok daha ucuza erişebilir. Aynı miktarda damacana su ile şebeke suyunun fiyatını kıyaslayan her vatandaş ne demek istediğimi anlayacaktır” dedi.
Damacana içindeki suyun neden yeterince güvenilir olamayacağını gerekçeleriyle açıklayan Dr.Akgün İlhan, denetim problemine dikkat çekti, “100’den fazla farklı su dolum şirketinin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bunların bayiliklerini hesaba katarsanız ne kadar çok denetlenmesi gereken nokta olduğunu ortaya çıkacaktır. Bir devletin bu kadar çok dolum ve dağıtım tesisini sürekli ve etkin bir biçimde denetlemesini bekleyemeyiz. Bu gerçekçi olmaz. Denetimin az olduğu bir sektöre güvenir misiniz? Plastiğin içinde bekleyen suyun içindeki mikroplastikler artık tüm dünyanın bildiği bir mesele” diye konuştu.
Musluk suyunun devlet kurumlarının denetimi ve sorumluluğu altında olduğunu ve damacana suya göre daha fazla kontrol altında tutulduğunu aktaran Dr. Akgün İlhan, “Su ve kanalizasyon idareleri yılın her günü kentin yüzlerce farklı noktasından alınan numunelerle Sağlık Bakanlığı’nın ve idarelerin kendi akredite laboratuvarlarının denetimi altındadır. Buna ek olarak toplumun tamamının gözü kulağı bu kamusal idarelerdedir. En ufak bir hatalarında gündeme geldikleri için bu kurumlar çok daha büyük bir titizlikle çalışır” ifadelerini kullandı.
“Şebeke suyunun lezzeti, ambalajlı su kadar yumuşak olmayabilir ama temizliği ambalajlı sudan daha güvenilirdir. Önemli olan da suyun temiz ve kaliteli olmasıdır zaten” diyen Dr. İlhan, suyun tadını iyileştirebilecek bir öneriyle sözlerini tamamladı, “Lezzet alışkanlıktır ve değişebilir. Ayrıca suyun lezzeti bekletme, bitki yaprakları ve meyve parçacıkları ile harmanlama gibi yöntemlerle iyileştirebilir” dedi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Emeğinize sağlık. Biz de Bursa Su Kolektifi olarak suyun çeşmeden içilmesi için bilgilendirici paylaşımlar yapıyoruz. Ambalajlı su daha leziz olabilir ancak kesinlikle daha sağlıklı değildir. Ayrıca belediyeler suyu kabalaştıran kireçten arındırıp klor yerine ozon ile hijyen sağlayabilirler.