Haber: Ezgi Bulut / Fotoğraf: Depophotos – Onur Sağsöz
Afet bölgesinde yaşayanların barınma dışındaki bir büyük sorunu da beslenme. Yardımlar arasında yoğun görülen paketli, şekerli, koruyuculu ve katkılı gıdalar çocuk gelişimi için büyük tehlike. Diyetisyen Dicle Dilan Salman 9. Köy’e beslenme açısından risk altındaki gruplar için deprem bölgesinde alınması gereken önlemleri ve deprem bölgesinden izlenimlerini anlattı. Beslenme ve gıda dağıtım organizasyonlarının hayırseverlerin insafına bırakılacak bir şey olmaktan çıkarılıp kamusal bir politika haline dönüştürülmesi gerektiğine dikkat çeken Salman, “Bu meseleye sadece biyolojik bir iyilik hali olarak bakmak doğru değil, bu insanların birçok açıdan sosyal, fiziksel, toplumsal yönden bir iyilik haline ulaşması gerekiyor. Ancak deprem öncesinde de ‘karın tokluğuna yaşam’ algısına indirgenmek zorunda kalan ve fazlasını bize reva görmeyen bir sistemi kabul etmemiz mümkün değil” dedi.
Afet dönemlerinde ilk 72 saatin hem arama kurtarma hem de beslenme açısından oldukça kritik olduğunu belirten Diyetisyen Dicle Dilan Salman, “Ülkenin afet dönemlerinde bir beslenme plan programının olmadığını da bu süreçte görmüş olduk. Acil beslenme desteği oluşturulması bir gereklilikti ancak yapılamadı. İlk 72 saat için kolay, bozulmaya karşı dayanıklı ve kalori içeriği yüksek besinlerin dağıtımı sağlanmalıydı.” dedi.
Hassas grupların dikkate alınmasının ve onlara uygun gıdaların bölgeye ulaştırılmasının de geciktiğini ifade eden Salman, çölyak hastalarının çoğunun hala glutensiz gıdalara ulaşamadığını belirterek; “Hastalarla görüştüğümüzde açlıktan ölmemek için ekmek yemek zorunda kaldıklarını, bu yüzden çok yoğun bağırsak problemleri yaşadıklarını söylediler. Bebekler, yaşlılar, hipertansiyon, diyabet gibi kronik hastalıklara sahip olanlar, kanser hastaları, gebeler gibi birçok grubun da ihmal edildiğini maalesef gördük” şeklinde konuştu.
Şebeke sularının kullanılamaz durumda olmasının çok yoğun hijyen problemlerine neden olduğunu belirten Salman, “Paketli içme suyunun köylere ulaşamaması insanların kuyu sularını kullanmasına sebep oldu. Suların klorlanmasının neredeyse depremin 10. gününden sonraya bırakılması, şişelenmiş içme suyuna ulaşamayanlar açısından ishal, tifo, kolera, akut gastroenteritler gibi bulaşıcı hastalıklara neden olabilir. Bizim Adıyaman’da olduğumuz dönemde ishal vakalarının olduğu yerlere de denk geldik.” dedi.
Deprem bölgesindeki çocukların yoğun olarak şeker oranı yüksek bisküvi, kek, kruvasan, paketli reçeller ve bal gibi gıdalar tükettiğini aktaran Salman, çocukların sağlıktan uzak şeker yoğunluklu beslenmesinin gelişim dönemlerini olumsuz etkilediğini söyledi. Bu tarz beslenmeler ile çocukların yeterli protein almasının imkansız olduğunu vurgulayan Salman, protein yetersizliğinin büyüme ve gelişme geriliğiyle birlikte sinir sisteminde, kan ve kas dokusunda, kemik dokusunda bozukluklara neden olduğunu ifade etti.
Başta çocuklar olmak üzere herkesin kompleks karbonhidrat, protein, yağ, vitamin ve minerale ihtiyacı olduğunu belirten Salman, “Bunların sağlanması için de en az üç öğün yemek verilmesi gerekmektedir. Yumurta, süt, zeytin, kuru baklagiller, tahıllar, kuruyemiş, meyve gibi gıdaların gönderiminin düzenli olarak sağlanması gerekmektedir. Örneğin, Adıyaman bölgesinde meyveye erişim yok denecek kadar azdı. Oysaki çocukların ihtiyaç duyduğu C vitamini kaynakları da olan meyveler hızla bölgeye gönderilmeli, günde en az bir kez meyve tüketimi yapılması sağlanmalıdır.” dedi.
Acilen bir strateji belirlenmesi gerektiğine ve düzenli tedarik zincirleri oluşturulması gerektiğine işaret eden Beslenme Uzmanı Dicle Dilan Salman, önerilerini şu şekilde sıraladı:
“Öncelikle talep etmemiz gereken şey bu insanların beslenme haklarına sahip çıkılması gerektiği ve sağlıklı, besleyici, yeterli gıdanın sağlıklı koşullarda ulaştırılmasının sağlanması olmalıdır. Gittiğimizde gördüğümüz tabloda, enkaz ve moloz yığınlarının içinde açık havada tozlu ortamlarda hijyenin hiç sağlanamadığı koşullarda yapılan yemeklerdi. Soğuk zincirinin korunamadığı, bozulmaların yaşandığı birçok gıda da vardı. Gıda sisteminin kurulması, hijyenin sağlandığı mutfakların oluşturulması çok daha sürdürülebilir ve sağlıklı olacaktır. Ayrıca bu bölgede tarımsal üretimin çok yoğun olduğunu biliyoruz. Üretim yapan birçok kişinin şu an ürünlerini satamadığı, bu yüzden çok zor durumda olduğu haberlerini de alıyoruz. Üreticilerin ürünlerinin alınması ve bu mutfaklarda uzak şehirlerden bir tedarik zinciri kurmak yerine bu şekilde üreticilerin desteklendiği, bölgedeki üretim kooperatiflerinin ürünlerinin alındığı bir mekanizmanın sağlanması çok daha iyi olacaktır.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.