DOLAR 34,7333 0%
EURO 36,5313 -0.05%
ALTIN 2.958,17-0,02
Ankara

KAPALI

Akademisyen ve öğrenci gözüyle, “gazetecilik”

Akademisyen ve öğrenci gözüyle, “gazetecilik”

Teknoloji temelli değişimleri yakalayabilmek için daha çok bilgisayar, donanım ve veri temelli bir müfredata ihtiyaç olduğuna işaret eden Dr. Bulut, bir gazetecinin artık az çok kodlama, yazılım, veri toplama ve analiz bilgisine sahip olması gerektiğinin altını çizdi.

ABONE OL
12 Ağustos 2021 00:00
Akademisyen ve öğrenci gözüyle, “gazetecilik”
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Serkan Bulut ve farklı üniversiteli gazetecilik öğrencileriyle dünya genelinde değişen gazeteciliği ve mesleki eğitimini konuştuk. Eskiden dünyanın en önemli kaynağının petrol, günümüz de ise veri olduğu tartışmalarının yaşandığını anlatan Dr. Bulut, nedenle müfredatlarına “Veri Gazeteciliği” dersini eklediklerini belirtti.

Önceki yıllarda yalnızca akademik eğitimin, başarılı ve etkin bir gazeteci olmak için yeterli olduğunu ancak bilgisayar temelli yazılım ve donanımların hayatımıza girmesiyle birlikte artık sadece gazetecilik eğitiminin yeterli olup olmadığının sorgulanmaya başlandığına işaret eden Dr. Bulut, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

 

 “Bazı üniversiteler Gazetecilik ve Kodlama, Gazetecilik ve Sosyal Medya ve benzeri dersleri de işlemeye başladılar. Teknoloji temelli bu değişimleri yakalayabilmek için müfredatlardaki değişimlerinde giderek artması gerekmekte. Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz ki, bir gazeteci adayı bölümünü bitirdiği zaman az çok kodlama, yazılım, veri toplama ve analiz bilgisine sahip olmalıdır. Üniversite, öğrenci ve akademisyen bir bütündür ve bu değişimleri bir bütün olarak edinilmesi gerekiyor. Önce üniversite buna yönelmeli, sonra akademisyen bu boşluğu doldurmalı ve öğrenciye aktarmalı. Dolayısıyla şu anda böyle bir döngünün olduğunu söylemek şu an için mümkün değil ama bu yönde çalışmaların devam ettiğini umutla görüyor ve takip ediyorum. Daha çok bilgisayar, donanım ve veri temelli bir müfredata ihtiyaç var. Gazetecilik öğrencilerinin diğer disiplinlerle çok bağlantılı disiplinler arası eklemlenmiş bir eğitim aldığını da söyleyebiliriz. Farklı disiplinlerin eklemlenmesi de yine bu bölümü çok kaliteli ve nitelikli yapmaz. Kaliteli ve nitelikli eğitim, aynı zamanda orada eğitim veren öğretim üyesinin nitelikli, kendi bireysel donanımını, akademik ve mesleki donanımını tamamlamasıyla olabilecek bir şeydir. Mesleki olarak bir akademisyen kendisini ne kadar geliştirirse tabii ki bölümüne ve öğrencilerine katkısı da bu doğrultuda artacaktır. İşin içinde üniversitenin olanakları da giriyor. Yani uygulama birimlerinin etkin ve verimli kullanıldığı üniversitelerde gazetecilik öğrencileri, teorik olarak öğrendiklerini pratiğini yapma imkânı buluyor.”

 

Uluslararası ilk 500’e giren üniversitelerin bir kısmının gazetecilik müfredatlarını incelediğini bildiren Dr. Bulut, “Dünyadaki gazetecilik eğitimini ve Türkiye’deki gazetecilik eğitimini karşılaştırırsak nasıl bir tablo çıkıyor?” sorumuzu şöyle yanıtladı:

 

“Şunu gördüm; aslında çok da farklı bir şey yok. Sadece; orada öğrenci ile akademisyene yüklenen sorumluluk ve bilinç düzeyi anlamında farklılıklar var. Her ne kadar bilgisayar ve teknoloji temelli derslerin bize göre biraz daha ağırlıklı işleniyor olsa da müfredata baktığımız zaman onlarda da temel hukuk dersinin veya psikoloji, sosyoloji derslerinin hemen hemen aynı düzeyde olduğunu söyleyebiliriz. Ancak orada öğrenciye, eleştirel bakabilme ve sorgulayabilme alanı oluşturuluyor. Olaylara daha çok tarafsız bakabilme sağlanmaya çalışılıyor, çünkü gazeteci kimliği bunu gerektirir. Bir mesleği icra eden insanlar için aslında her şeyden önce o mesleğin gerektirdiği etik değerler gelir. Bu aynı zamanda o ülkenin yasaları ve anayasaları ile ilgili de bir durumdur. Mesela bizim yasalarımıza göre de ötekileştirme yapamazsınız, nefret söyleminde bulunamazsınız. Gazetecilik etiğinde de bu var. Kimseyi ötekileştiremezsiniz, ayrım yapamazsınız. Bu anlamda farklılıklarımız da olabilir. Çok fazla içselleştiremiyoruz. Bizde gazeteci, toplumun refleksine göre hareket ediyor. Halbuki gazetecilik, toplumun refleksini yönetmeye muktedir mesleklerden birisidir. Dolayısıyla gazeteci, her şeyden önce özgür davranabilmeli, eleştirel bakabilmeli ve bunu da hem yasaların gerektirdiği hem de gazetecilik etiğinin gerektirdiği ölçütlerle yapabilmeli. Yani en temelde iyi insan olmakla daha aktif ve etkin hale gelebiliriz. Belki bizdeki gazetecilik eğitiminin de eksik kaldığı, tam olarak aktaramadığımız kısım burasıdır. Bunu biz akademisyenlere bir eleştiri olarak görüyorum.

Gençlerde karamsarlık var ama belki de ülkenin politik ve ekonomik havasına kapılarak veya sosyal medyanın farklı sebeplerinden dolayı karamsarlığa kapılıyor olabilirler. Bence bu yersiz. Eğer ayağımız bir yere takılıp sendelediysek hemen doğrulup elimizde ne varsa ona sarılıp mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. Ben gazetecilik mesleğinin her zaman önemini ve işlevini koruyacağını düşünüyorum. Çünkü toplumun bilgiye ve habere olan ihtiyacının hep olacaktır.”

 

Gazetecilere de dokunulmazlık…

Akdeniz Üniversitesi Gazetecilik Bölümü dördüncü sınıf öğrencisi Ramazan Süzen, isteyerek ve severek tercih ettiği bir bölüm olduğunu bildirerek şunları söyledi:

 

“İstediğim bölüm ve istediğim üniversiteye yerleşebildim. İleride gazeteci olma fikri bana hâlâ ilk günkü gibi heyecan veriyor ve bireysel olarak yapabildiğim kadar kendimi bu yolda geliştirmeye ve donanımlandırmaya çalışıyorum. Bu alanda elimde bir şeyleri değiştirmek için imkânım olsa, en başta devlet yöneticileri, milletvekilleri gibi dokunulmazlığı bulunan gruplara gazetecileri de eklemek isterdim. Gazetecilerin dokunulmazlığı sayesinde görev başında gazetecilerin kamerası, fotoğraf makinası elinden alıkonulmaz, yere vurularak parçalanmaz, şiddet uygulanmaz ve gözaltına alınmazlar. Son olarak şunu söyleyebilirim; basın özgürlüğünün, daha geniş bir ifadeyle özgürlüklerin sınırlı olduğu, demokrasi kültürünün olmadığı veya tam olarak yerleşmediği yerlerde her zaman için gazetecilik tehlikelidir. Doğru veya gizlenmesi için çaba gösterilen bir konuyu gazeteciliğin bir gereği olarak halka arz ettiğiniz zaman çok kolay bir şekilde kaleminiz kırılabilir ve kolunuza kelepçeler takılabilir. Her şeye rağmen bana göre dünyanın en onurlu, en güzel mesleği gazeteciliktir.”

 

“Tehlikeli olan gazetecilik değil”

“Basın özgürlüğünün olmadığı, muhalif, alternatif gazetelerin susturulmaya, yok edilmeye çalışıldığı yandaş gazetelerin ise yükseklerden uçtuğu bir memlekette geleceğe dair bir umut olamaz” diyen Çukurova Üniversitesi dördüncü sınıf öğrencisi Olcay Aytürk ise şöyle konuştu:

 

“Gazeteciler yazdıkları için tutuklanmamalı, sürülmemeli. Susmayı değil susmamayı ilke edinmeli. Demokrasinin olmadığı bir ülkede gazeteciliğin nasıl olacağına dair fikirler üretmek ütopik bir çaba olur ne yazık ki. Nasıl yapılmamalıyı ise hep beraber izliyoruz. Tehlikeli olan gazetecilik değil, gazeteciliğin yapacaklarından korkanlardır. Tehlikeli olan mafyanın iş birliğine kalan medya yönetim anlayışıdır.”

 

 

HABER : MUSTAFA SÜZEN

En az 10 karakter gerekli
Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.


HIZLI YORUM YAP

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.