Rana Önder
Hem efsaneleriyle hem de doğal güzellikleriyle her yıl yüzlerce dağcı ve macerasevere ev sahipliği yapan Ağrı Dağı, yalnız Türkiye’den değil dünyanın birçok yerinden de yoğun ilgi görüyor.
Ağrı ve Iğdır ilinin sınırında yer alan Ağrı Dağı aynı zamanda Türkiye ve Avrupa’nın en yüksek dağı. Ağrı Dağı’na defalarca insanları çıkarmış olan dağcı ve rehber Yıldırım Beyazıt Öztürk dağ hakkında bilgi verdi, bölgeye giriş ve zirveye çıkış şartlarını 9. Köy’e anlattı.
Ağrı Dağı’na ağırlıklı olarak Avrupalıların geldiğini ve dönem dönem gelen turist kesiminde değişiklik görüldüğünü söyleyen Öztürk, İranlıların da kalabalık gruplar halinde geldikleri bilgisini verdi.
Mutlaka gelen kişilere kalp, tansiyon gibi sağlık problemi olup olmadığını veya kullandıkları bir ilaç var mı diye sorduklarını söyleyen Öztürk, herhangi bir problem olmaması halinde eğer kişi yabancıysa şirket vasıtasıyla Kültür Turizm Bakanlığı’ndan izin alındığını belirtti. Konuya ek olarak ise şunları dedi:
“İzin prosedürü için Doğubayazıt İlçe Kaymakamlığı’na yazıyoruz. Kaymakamlık da Köylere Destek Vakfı birimine bir yazı yazıyorsunuz izin onaylanmışsa eğer yabancıların 50 dolar karşılığı Türk parasını, Türklerin ise 100 liralık ücreti hesaplarına yatırmaları gerekiyor. Kaymakamlık valiliğe, valilik ise İçişleri Bakanlığı’na yazıyor. Sonrasında Kültür Turizm Bakanlığı ile birlikte İçişleri yazışma halinde oluyor. 15 günlük bir yazışma sürecinin ardından bize – bu gruba izin çıkmıştır – diye dönüş yapıyorlar. Ama bazen bu grubun içerisinde bir ya da iki kişiye bakanlıktan izin verilmediği de olabiliyor.”
Öztürk, Ağrı Dağı’na çıkacak insanlardan öncesinde imzalamaları için bir sözleşme istemediklerini ancak yurtdışından gelenlerin neredeyse hepsinde dağlarla ilgili sağlık sigortaları olduğunu söyledi. Dağda oluşabilecek her türlü sorunu kapsayan sigortanın Türkiye’de şu anlık olmadığını ama yabancıların bunu zorunda olmadan isteğe bağlı yaptırdıklarını belirten Öztürk, dağa dair yasaklar hakkında ise şunları söyledi:
“Ağrı Dağı, 2. Derece Askeri Yasaklı Bölge olduğu için eskiden profesyonel kamera götürmek yasaktı. Ama bunu denetleyen bir kurum yok. Biz jandarmaya gidiyoruz jandarma izinlere bakıyor gruptakilerin isimlerini eşleştiriyor eğer bir problem yoksa sıkıntı olmadan geçiyoruz. Drone uçurmak özel izne tabi çünkü orada bazen bazı bölgelerde sinyal kesebiliyor. Mesela Ağrı Dağı’nın sadece Güneydoğu rotasında tırmanışa izin veriliyor. O da Doğubayazıt’tan başlayıp 3200 kampına ulaşarak gidilen rota ama Kuzey rotasından çıkmak isterseniz o özel izne tabi olur. Dağın Kuzey tarafı Iğdır iline ait. Biz turizme açık olan Ağrı tarafından tırmanıyoruz. Kuzey rotası için Iğdır valisinden izin almak gerekiyor ve Ağrı’dan aldığınız izin 10/15 günde çıkarken Iğdır’dan izin yaklaşık 1,5 ayda ancak çıkıyor.”
Öztürk, Ağrı Dağı ile ilgili en büyük problemlerden birsi olarak da dağda çevreyi koruma ve çöpleri denetleme adına bir kurum olmadığını, oranın bir milli park bölgesi olmasına rağmen kurumdan tek bir görevlinin bulunmadığını da söyledi. Bunun nedenin de 2. Derece Yasaklı Askeri bölge olduğu için teröre bağladıklarını ve çevre temizliği konusunda da tırmanan her grubun aynı hassasiyeti göstermediğini belirtti. Tecrübeli rehbere göre denetimler yeterli değil:
“İzinlerin denetilmemesi de bir problem çünkü şöyle hemen dibimizdeki ülkeler İran ve Gürcistan’da da 5000 metrelik birer tane dağ var ve buralarda kesinlikle izinsiz dağa bir adım bile atamazken Ağrı Dağı’na izinsiz çıkabiliyorsun. Maalesef izin prosedürünü kontrol ve takip eden tam bir mekanizma oturmamış.”
Öztürk, Ağrı Dağı’nın zorluklarına ilişkin de bilgi verdi. Hava durumunun sürekli ve ani değişmesinin en önemli tehlikeye kaybolmaya yola açabileceğini de şu sözlerle anlattı:
“Ağrı Dağı 5000 metrenin üzerinde bir dağ olduğu için teknik olarak zor bir dağ değil sadece yürüyebilen sağlık durumu el veren herkesin çıkabileceği bir yer. Ama yüksekliğinden dolayı yüksek irtifa hastalıkları görülebiliyor. Volkanik bir dağ olmasından dolayı da hava değişimleri çok ani oluyor. Mesela bu sene ölümler hep hava değişikliğinden dolayı oldu. Patikalar da işaretlenmediği için bundan dolayı da kaybolma riski yüksek bir dağ. Çünkü 5000 platosuna çıktığınız zaman eğer hava aniden değişmişse ve elinizde GPS veya uydu bağlantılı çalışan bir cihaz yoksa anında kaybolabilirsiniz.”
Çok kez Ağrı Dağı’na çıkmış bir Gazeteci Bengüç Özerdem de dağcılığını, Ağrı Dağı tecrübesini ise 9. Köy’e anlattı; Ağrı Dağı’na çıkmanın kendisine bir terapi gibi geldiğini, bütün sorunlardan arındığını söyledi. Çıkarken hayatın yavaşladığını belirten Özerdem, “Ağrı Dağı bir efsane içinde adım atmaktır. Her dağ konuşur derler ama Ağrı Dağı dinler” dedi.
Ağrı Dağı’nı işlenmemiş bir mücevhere benzeten Dağcı Gazeteci Özerdem, “Orası her maceracının mutlaka gitmesi gereken bir yer” dedi. Ağrı Dağı’nın insanı mutlu ettiğini ve zorluk, güç, dayanıklılıkla ile birlikte bir sınav olduğunu ifade eden Özerden şunları söyledi:
“İnsan hayatında devrim yaratmak diye bir şey varsa Ağrı Dağı’na çıkan insan ve çıkmayan insan olarak nitelendirebilirim. Ağrı Dağı’na çıkan insan çıkmayan insandan daha farklı oluyor, çünkü zirveyi yaşamak çok bambaşka bir şey. Ağrı Dağı’na çıkan bir dağcı başka bir insan oluyor. Bu yüzden Ağrı Dağı’nı her maceracıya tavsiye ediyorum.”
Özerdem, Ağrı Dağı’nda birçok zorlukla karşı karşıya kaldığını ancak hiç gözün gözü görmediği anlarda bile rehber yardımıyla zirveye çıkabildiklerini, dolayısıyla Ağrı Dağı’nda en önemli şeyin iyi bir rehber olduğunu söyledi. Ve rehberin önemini şu sözlerle anlattı:
“Zorluklar yaşadım, siste kaldık, soğukta kaldık, fırtınada kaldık ama iyi bir rehberle bunların hepsinin üstesinden geldik. Zaten Ağrı Dağı’na hazır değilseniz size rehberiniz belli metrelerde sen çıkıyorsun ya da çıkamıyorsun diyecektir. Yani Ağrı Dağı’na çıkarken rehber her şeyin önünde.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.