Esra Ülkar
Eğitim her çocuğun hakkı. 1990 yılında Türkiye’nin de imzaladığı Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre; çocuğun, en azından ilköğretim aşamasında ücretsiz ve zorunlu bir eğitim almaya hakkı var.
Türkiye’de zorunlu eğitim 2012-2013 eğitim öğretim yılında 12 yıla çıkarılarak 6-17 yaş grubu çocuklar zorunlu eğitim kapsamına alındı. Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen 12 yıllık zorunlu eğitim sistemi sürüyor ve veriler bu sisteme yönelik eleştirileri haklı çıkardı, binlerce çocuk eğitim hakkından mahrum kaldı.
Eğitim Reformu Girişimi’nin “Eğitim İzleme Raporu 2023” verilerine göre; Türkiye’de 2022-23 eğitim öğretim yılında 442 bin 642 çocuk zorunlu olmasına rağmen eğitimin dışında kaldı. Ayrıca, zorunlu eğitim çağındaki 377 bin mülteci çocuk da eğitim alamadı.
Peki, bu çocuklar neden eğitimin dışına itiliyor? Zorunlu olmasına rağmen nasıl oluyor da eğitimden mahrum kalıyorlar? Bu sorulara, Eğitim Reformu Girişimi Araştırmacısı ve Eğitim İzleme Raporu’nun yazarlarından Kayıhan Kesbiç ve Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak ile yanıt aradık.
Çocukların eğitim dışına itilmesinde pek çok etken rol oynuyor. Kız çocuklar için bir sebep çocuk yaşta evlendirilme.
Kayıhan Kesbiç, çocukların neden eğitimin dışına itildiğini şöyle açıkladı:
“Hem okul içi hem de okul dışı faktörlerden dolayı bu çocuklar eğitimin dışına itiliyor. 442 bin 642 Türk vatandaşı çocuklar için verdiğimiz bir sayı. Zorunlu eğitim çağındaki 377 bin göçmen ve mülteci çocuğun da eğitimin dışında olduğunu söyleyebiliriz. Yaş arttıkça eğitim dışına çıkan çocuk sayısı da artıyor. Bunun önemli bir sebebi de ekonomik nedenlerle çalışmak zorunda olmaları. İş gücü anketlerinde de benzer sonuçlarla karşılaşıyoruz. 14 yaş itibariyle çocuklar okuldan kopıp eğitimin dışına çıkıyor. Oğlan çocuklar dışarıda yapılan işlere, ekonomik faaliyetlere yoğunlaşırken, kız çocukların evin dışındaki işlerde daha az yer aldığını görüyoruz. Kız çocukların ev içi emek için eğitimin dışına çıkmaları da önemli etkenlerden biri. Kız çocukların dezavantajlı olduğu noktalardan biri de erken yaşta zorla evlilik. Veriler kız çocukların çocuk yaşta evlendirildiklerini gösteriyor.”
6 Şubat 2023’te meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin bu sayılara etkisinin bilinmediğini belirten Kesbiç, şöyle konuştu:
“Hala depremin eğitimin dışındaki çocuk sayısına etkisini net bir şekilde ölçemedik. Bunun da yakından takip edilmesi gerekiyor. Bunların dışında mülteci nüfusun, Roman çocukların karşılaştığı zorluklar da var. Örneğin, okul ortamındaki zorbalık… Güvenli ve kapsayıcı ortam olmadığı zaman çocukların okula gitme şevkleri azalıyor. Ayrıca, kayıtsızlık mülteciler için önemli bir sorun. İnsanlar geçici koruma ya da uluslararası koruma kartlarını aldıkları zaman Türkiye’de kayıtlı oluyorlar ama kayıtlar bir şehirde yaşamak için veriliyor. Örneğin, Urfa’da yaşıyorsanız çocuğunuz Urfa’daki eğitimden yararlanabiliyor. İstanbul’a göç ettiğiniz zaman çocuğunuzu okula kaydederken önemli sorunlarla karşılaşıyorsunuz. Türkiye’
Araştırmaya göre, 2022-2023 eğitim öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 221 bin 739 kız çocuk eğitim dışında kaldı. Kesbiç, “Geçmişle kıyasladığımız zaman cinsiyete göre farkların neredeyse azaldığını söyleyebiliriz. Eğitimin dışında olan çocukların yüzde 49,9’u erkek, yüzde 50,1’i de kız. Eskiden bu fark çok daha fazlaydı. O farkın kapandığını görüyoruz” dedi.
Okullulaşma oranını ve eğitim dışında kalan çocukların sayısını hesaplarken yaşı dikkate aldıklarını belirten Kesbiç, “Örneğin, lise çağındaki kız çocuklarındaki önemli artışı görmek için ortaöğretimde net okullulaşma oranına bakabiliriz. 2012-13’te yüzde 69,3 olan kız çocukların ortaöğretim net okullulaşma oranı 2022-23’te yüzde 91,6’ya yükseldi” dedi.
Açık öğretim lisesi, öğrenciler arasında giderek popüler hale geliyor. Son 5 yılda 808 bin öğrenci örgün eğitimden ayrılarak açık öğretim lisesine geçti. Bu durumu da değerlendiren Kesbiç, “Üniversite sınavına daha iyi hazırlanmak için bazı öğrencilerin tercih ettiği bir lise türü oldu. Öte yandan, çalışmak zorunda olan çocukların veya örgün eğitimden uzaklaştırılan kız çocukların da geçiş yaptığı bir okul türü açık lise” diye konuştu.
Açık öğretime geçilmesinin iyi bir durum olmadığını belirten Kesbiç, nedenini şöyle açıkladı: “Hem sosyallik olarak okuldan ve akranlarından uzaklaşıyorlar hem de bu çocukların takibi çocuk koruma açısından zorlaşıyor. Bu sorunu çözmek için bakanlık yönetmelikte bir değişiklik yaptı ve açık liseye geçişi zorlaştırdı. Bu önemli bir adım. Bu karar 2022-2023 eğitim öğretim yılının başında alındı. Etkileri önümüzdeki yıllarda görülecek.”
Çocukların örgün eğitimin dışına çıkmalarında başat nedenin ekonomik sorunlar olduğunu belirten Kesbiç, “Enflasyon ortamında yaşadığımız için şartlı eğitim yardımları ve diğer yardımlar enflasyon karışışında çok hızlı bir şekilde eriyor” dedi.
Çocuklar okula devam ettikçe devletten aldığı bir katkı olan şartlı eğitim yardımının halen ilköğretim için ayda 100 TL gibi çok düşük bir seviyede olduğunu aktaran Kesbiç, destek miktarlarının enflasyon oranına göre güncellenmesini önerdi.
Okulda kalmayı teşvik edecek bir sosyal politika aracı olarak okul yemeğinin önemli olduğuna da işaret eden Kesbiç, şu önerilerde bulundu: “Bu da hem eğitime devam için hem de çocukların iyi beslenmesinin sağlanmasında önemli bir teşvik olacaktır. Mülteci çocuklar, Roman çocuklar ve özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar için kapsayıcı eğitim ortamları önemli. Bunu hem öğretmenler hem de okul ortamları nezdinde politik düzeyde de kurmak gerekiyor. Çocuklara, ‘siz burada kapsanıyorsunuz, gözetiliyorsunuz, buraya aidiyet duyabilirsiniz’ hissini vermek okuldan uzaklaşmalarını engellemek için önemli.”
Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı Hanehalkı İşgücü Araştırması 2022 yılı sonuçlarına göre, 15-17 yaş grubundaki çocukların işgücüne katılma oranı yüzde 18,7 oldu. 2021 yılında bu oran yüzde 16,4’tü.
İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oranın erkek çocuklar için yüzde 27, kız çocukları için yüzde 10 olduğu görüldü.
Eğitim Sen Genel Başkanı Kemal Irmak da okul terkinde çocuk işçiliğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Türkiye’de çok ciddi sayıda çocuk okul dışında. Ya işçilik yapıyor ya farklı işlerde çalıştırılıyor ya da okula erişimi imkansız olduğu için okula gidemiyorlar. Tarım işçisi ailelerin çocuklarının birçoğu tarımda çalıştırıldıktan sonra da çalışmaya yöneliyor, çocuk işçi olarak kullanılıyor. Bu kabul edilebilir birşey değil. Ancak bununla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı’nın ne mobil okullar oluşturma konusunda ne de bu çocukların yeniden okullulaştırılması konusunda bir çabası var. Doğal olarak bu çocuklar derin yoksulluğun da getirdiği bazı sorun ve problemlerden ötürü aileleri tarafından çalışan, kaynak insan olarak görülüyor.
Öte yandan; savaşlar, yıkımlar nedeniyle mülteci durumuna gelen çocuklar geldikleri yerde okullulaşamıyorlar. Bu çocuklar ailelerine ekonomik anlamda yardımcı olmak için boyacılıktan mendil satmaya kadar birçok alanda işçilik yapıyorlar.”
Çocukları eğitimde tutmanın, okuldan uzaklaşanları tekrar okula kazandırmanın MEB’in görevi olduğunu hatırlatan Kemal Irmak şunları ifade etti: “Bu konuda MEB’in çabası olmalı. Halk vergi veriyor ve bu vergilerden MEB’e bütçe ayrılıyor. Tarım işçiliği yapan çocukların aylarca okula gidemediği biliniyor. Birkaç yıl sonra bu çocuklar okuldan kopuyor. Bu çocukların bulunduğu yerlerde mobil okul ve öğretmenlerin bulunması gerekiyor. Bunun için bütçe ayrılmalı. Bunu yapması gereken MEB’dir.“
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. KVKK uyarıları ve detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.